Şevik Sevim ve Kenan Alpay'ın konuşmacı olarak katıldığı, Mahmut İlkay Yılmaz'ın yöneticilik yaptığı panel Yasin Öner'in Kur'an tilaveti ile başladı.

Daha sonra Özgür-Der Ergani Temsilcisi Halim Eyüpoğlu açılış konuşmasını yaptı. Eyyüpoglu Özgür-Der'in kuruluşunu, kuruluş amacı ve temel prensipleri çerçevesinde bir sunum gerçekleştirdi. Özgür-Der'in Türkiye ve dünyada meydana gelen zulümlere, adaletsizliklere, haksızlıklara İslami kimliği esas alarak tavır almayı ibadet bilen bir anlayışla hareket ettiğini belirten Eyüpoğlu, bu çerçevede insanın insana kulluğunun en büyük zülüm olduğunu ve insan onurunu korumanın en önemli görevimiz olduğunu vurguladı.

İslami sorumluluk ve mücadeleyi yaygınlaştırmayı, paylaştırmayı Müslümanlarla birlikte şahitlik görevini yüklenerek yaygınlaştırmayı hedeflediklerine ifade eden Eyyüpoğlu, gerek küresel, gerekse yerel güçler tarafından sürdürülen cahili kuşatmalara karşı, Müslümanlar olarak İslami kimliğinizin önüne veya arkasına bir sıfat getirmeksizin sadece Müslüman olarak hakkı ve sabrı tavsiye etmek temel şiarımız olduğunu söyledi.

Sevim: İdeolojik çıkarımlarını kitaba dayatanlar türedi

Panelistlerden ilk sözü Şefik Sevim aldı. Yaşadığımız modern dünyada, sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte Rabbimizin kitabını daha çok okumamız ve anlamamız gerektiğini ifade eden Sevim, "Resul, "Ey Rabbim diyecek benim kavmimden bazıları bu Kur'an-ı gözden çıkarılacak bir şey olarak gördü."  ayeti ışığında Kur'an-la olan ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Modern hayat bedenimiz ve ruhumuz üzerinde işgal timleri kuracak kadar ifsadı yaygınlaştırmıştır. Her turlu araç gereçlerle her turlu makam mevki, etiket ve nüfus alanları ile bizi Rabbimizden ve onun değerlerinden uzaklaştırma çabası içindedir. Rabbimiz bizi onun kitabını anlayacak potansiyelde yaratmıştır. Bize düşen bu potansiyelimizi harekete geçirmektir. Okuduğumuz Kur'an hayatımıza, sokaklarımıza insanlarla ilişkilerimize ticaretimize yansımıyorsa Kur'an-la yüzleşmemiz gerekiyor. Bu yüzleşmeyi bütün benliğimizden kurtularak özgür irademizle yapabilmeliyiz. Önce kendi hakkımızda kararlar alıyor, içtihatlarda bulunuyoruz; sonra bunu Allah'ın kitabına söyletme çabasına giriyoruz." şeklinde konuştu.

Kur'an-ın anlaşılmasının önündeki en büyük engelin "atalar dini" ve Kur'an-a parçacı yaklaşmak olduğunu belirten Sevim, bugün Allah'ın kitabı üzerinde kendi ilmi, nefsanî kaprislerini, şahsi, hissi ve ideolojik çıkarımlarını Allah'ın kitabının ruhuna dayatarak ilahi kitaba zülüm eden, inciten çevreler türemeye başladığına dikkat çekti.

Alpay: Ölçümüzü Kur'an-dan almalıyız

Ardından sözü Kenan Alpay aldı. Müslümanların çektikleri sıkıntıları anımsatarak konuşmasına başlayan Alpay şu tespitlerde bulundu: "Gün geçmesin ki muhataplarımız, komsularımız, akrabalarımız, arkadaşlarımız yalan konuşmasın;  gün geçmiyor ki, insanların bir kısmı haksızlıkla diğer insanların malına, mülküne el uzatmasın; gün geçmiyor ki, İslam coğrafyasının çeşitli yerlerinden zülüm haberleri gelmesin. Oysa Rabbimiz izzet ve şerefin bir hayat tarzı, bir yaşam biçimi,  bir hayat standardı olarak Müslümanlara ait olduğunu belirtiyor. Buna karşın maalesef Müslümanların önemli bir kesimi açlık, sefalet, yoksulluk içinde ama bunlardan daha vahimi günah ve haramlarla iç içe yaşamaktadır."

Bundan hareketle bir durum muhasebesi yapan Alpay, "hidayete ermenin yolu; anne-babaya itaat, hidayete ermenin yolu; içkiyi, kumarı, zinayı, faizi, yalanı, iftirayı ve kibri terk etmekten geçiyor. Zikir Allah'ı anmak ve hatırlamaktır… İdrak demektir zikir; Allah'ın anıldığı yerde kalpların titremesi demektir. Furkan, hakkı batıldan ayırmak demektir. Hakkı batıldan, iyiyi kötüden,  güzeli çirkinden, doğruyu yalandan, ayıran demektir.  Furkan'a sarılarak ölçümüzü Kur'an-dan almalıyız. Kur'an, kalbimizdeki hastalıklara bir şifadır. Şeytanın vesveselerine teslim olmak en büyük hastalıktır." şeklinde konuştu.