Balyozcuların Yargılandığı Silivri’de Özgür-Der’den Protesto

Balyozcuların Yargılandığı Silivri’de Özgür-Der’den Protesto

Özgür-Der, bugün başlayan Balyoz Davası’na müdahil olabilmek için mahkeme heyetine dilekçesini sundu ve davanın görüldüğü Silivri’de bir protesto eylemi gerçekleştirdi.

16 Aralık Perşembe günü ilk duruşması gerçekleştirilen Balyoz davasında aralarında Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Ergin Saygun, Engin Alan, Mehmet Otuzbiroğlu ile 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda ıslak imzası bulunan Dursun Çiçek gibi isimler hâkim karşısına çıktılar.

Davanın ilk duruşmasının başladığı saatlerde Özgür-Der mensupları, duruşmanın yapıldığı Silivri Ceza İnfaz Kurumu'nun önünde düzenledikleri protesto eyleminde darbe gibi hayati bir suçun adalet sağlanana kadar takip edilmesinin bir sorumluluk olduğunu ve kamuoyunun da bu davanın peşini bırakmaması gerektiğini ifade ettiler.

Soğuk hava yağmura rağmen Silivri'de duruşma salonu önünde toplanan Özgür-Der mensupları, burada "Cuntanın Balyozu Kırılsın! Darbe Bataklığı Kurutulsun!" yazılı bir pankart açtılar. Ellerde de "Tehlikenin Farkındayız, Darbecilerin Peşindeyiz!", "Cuntacılıkta Aslan Kesilenler, Hesap Zamanı Hep Hastalar!", "Kafes'ten Balyoz'a, Poyrazköy'den Gölcük'e Bu Kirlilik Sizin!" yazılı dövizler taşıdılar.

Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay, Balyoz darbesi gerçekleşseydi Özgür-Der'in de aralarında bulunduğu birçok İslami kuruluşun kapatılacağını ve Müslüman kanaat önderlerinin Ümraniye'deki cezaevine kapatılacağını ifade etti. Tutuklanacaklar listesinde Haksöz dergisi yazarları ve Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ile yönetim kurulu üyesi Hamza Türkmen'in de yer aldığını belirten Alpay, sözü Hamza Türkmen'e bıraktı.

Balyoz'un hedef aldığı isimlerden biri olan Hamza Türkmen, darbecilerin cezalandırılması için sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek Müslümanları hedef alan saldırı planlarının vahametine dikkat çekti. Abdurrahman Dilipak ve Ali Bulaç gibi isimleri öldürmeyi hedefleyen Balyoz sanıklarının Fatih ve Beyazıt camilerini bombalamayı dahi göze aldıklarına dikkat çeken Türkmen, bu gibi hain eylemlerin içinde olanlardan hesap sormak için Müslümanların daima teyakkuzda olacaklarını ifade etti.

Türkmen'den sonra sözü alan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya da eğer Balyoz planı uygulamaya konsaydı tutuklanacak olan isimler arasındaydı. Rıdvan Kaya, suçun gerçekleşmediğini, dolayısıyla darbe sanıklarının yargılanmasının haksız olduğunu iddia edenlerin söylemlerini eleştirdi. Darbe suçunun ancak teşebbüs aşamasındayken suç sayılabileceğini ve yargılanabileceğini, darbenin gerçekleşmesi durumunda ise zaten ipler darbecilerin elinde olacağı için bunun söz konusu olamayacağını ifade eden Kaya, planlar gerçekleşseydi bir avuç darbecinin birçok basın mensubu ve yazar dâhil topyekûn bir halkı sanık sandalyesine oturtacağını söyledi. Dolayısıyla Balyoz iddianamesinde yer alan camileri bombalama, kanaat liderlerini tutuklama ve öldürme gibi isnatların da ancak bu aşamada yargılanmasının mümkün olduğunu ifade eden Kaya, "Eğer Kenan Evren darbeyi gerçekleştiremeden yakalansaydı, bugün Balyoz'cuların yaptığını yapacak ve iddiaları reddedecekti."  dedi.

Rıdvan Kaya'nın dikkat çektiği bir başka nokta ise böyle önemli suçların faili olarak yargılananların çoğunluğunu oluşturan 196 ismin tutuksuz olarak yargılanmasıydı. "Bugüne kadar gerek sağcı, gerek solcu, gerekse İslamcı birçok muhalif ismin yıllar boyu tutuklu olarak yargılandıklarını, bunların önemli bir bölümünün ciddi sayılmayacak iddialarla uzun süre hapiste tutulduklarını; bir kısmının beraat ettiğini ve hâlâ bu şekilde içeride bulunan insanların olduğunu biliyoruz. Balyoz gibi korkunç iddiaları ve planları içeren bir darbe girişiminin sanıkları ise tutuksuz olarak yargılanıyor." dedi. Ayrıca cunta faaliyetlerinde aslan kesilenlerin ne hikmetse dava süreçlerinde hasta olduklarını belirten Kaya, sağlık sorunları bahanesiyle dışarıya çıkan isimlerin dışarıda etkinliklere, eğlencelere katılmalarının da davadan sorumlu mahkeme yöneticileri tarafından dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Silivri'de Ergenekon Şarkısı

Eylem boyunca "Halka Değil Cuntaya Balyoz!", "Darbeciler Yargılansın, Militarist Bataklık Kurutulsun!", "Darbeciler Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!", "Paşaların Tankı Yıldıramaz Halkı!", "Darbeci Katiller Hesap Verecek!", "Direniş Adalet Özgürlük!" gibi sloganlar atıldı.

Eylem, Grup Yürüyüş'ün söylediği "Ergenekon" adlı eserle son buldu. Konuyla ilgili Özgür-Der'in basın açıklamasını aşağıda okuyabilirsiniz.

196 tutuksuz sanığın Silivri'de bulunan mahkemede yargılanmaya başladıkları davanın iddianamesi gerçekleştirilmesi planlanan darbeyle birlikte uygulamaya konulacak tüyler ürpertici iddialar barındırıyor. Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davada çoğu muvazzaf ve emekli askerden oluşan sanıklar için 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası talep ediliyor.

Habil Sağlam / HAKSÖZ-HABER

Fotoğraflar: Büşra Bulut / Haksöz-Haber

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

HALK DÜŞMANI BALYOZ ÇETESİ

EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILSIN!

16 Aralık 2010

Bugün başlayan Balyoz davası Türkiye'nin çok yakın bir dönemde ordu içinde hiyerarşik bir tarzda örgütlenmiş cuntalar eliyle sürüklenmek istendiği korkunç ortama ışık tutmaktadır. 4-6 Mart 2003 tarihinde, İstanbul'da 1. Ordu bünyesinde Plan Semineri kamuflajı altında hazırlıkları sürdürülen çabalar darbecilerin sadece hukuk tanımazlıkla kalmayıp, insanlıktan çıkmış birer canavara dönüştüğünü de gözler önüne sermektedir. 29'u general 162 subayın katıldığı, 12 Eylül'ü model alan ve Balyoz adı verilen söz konusu darbe toplantılarında gözlerini kan bürümüş ordu içi çeteler, halkın seçtiği hükümeti devirmek ve iktidar saplantılarını tatmin etmek üzere kirli, karanlık senaryolar üretmişler ve bu senaryoları icra etmek üzere örgütlenmişlerdir.

Ülkede darbe ortamının tesisi için camileri bombalamaktan kendi uçağını düşürmeye, muhalif kimlikli aydınları katletmekten savaş kışkırtıcılığına kadar pek çok vahşi suç girişimine imza atan bu insanlar aynı zamanda darbe sonrası için de ayrıntılı planlar hazırlamışlardır. Binlerce insanın tutuklanıp, stadyumlara tıkılması; partilerin, derneklerin, vakıfların kapatılması ve benzeri zulümler içeren bu planlama daha genelde ise ekonomiden siyasete, eğitimden medyaya kadar toplumun tepeden tırnağa yeniden biçimlendirilmesini hedeflemektedir.

Darbe planları içinde darbeden sonra kapatılacak kuruluşlar arasında derneğimiz de yer almakta; ayrıca İslami camiadan tutuklanacaklar listesinde de derneğimizin iki yöneticisinin isimleri bulunmaktadır. Darbecilerce hedef alınmış olmaktan ötürü Özgür-Der olarak bu davaya müdahil sıfatıyla katılma talebimizin kabul edileceğini umuyoruz. Bununla birlikte bizler burada sadece kuruluşumuzu ve daha genelde İslami camiayı hedef alan girişimlerden ötürü değil, darbecilerin tüm halka silah doğrultmuş olmaları gerçeğinin altını çizmek için toplanmış bulunuyoruz. Ve bu insanlık suçunun tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması ve faillerinin en ağır biçimde cezalandırılmasını talep ediyoruz.

İçlerinde pek çok muvazzaf da olmak üzere 196 sanıklı bu davanın başından itibaren yürütülmesinde birtakım garipliklerin ortaya çıktığını görüyoruz. Ağırlaştırılmış müebbet cezasını gerektiren bir suçlamayla muhatap olmalarına karşın, bu davada yargılanan pek çok sanığın "unvanları ve ilişkileri dolayısıyla cezaevinde tutulamıyor" olduklarına dair kamuoyunda yaygın bir algı mevcuttur. Yine daha duruşma başlamadan sanık muvazzaf subayların çeşitli bahanelerle duruşmaya katılmayacakları bilgisi medyada yer almıştır. Balyoz ifşaatının hemen ertesinde dönemin Genelkurmay Başkanı'nın hiddetli bir biçimde tüm bu iddiaları saçmalık olarak nitelemesi ve "Sabrımızın sınırı var!" tehdidinde bulunması ile başlayan ve ardından mahkemenin yakalama kararlarına karşın kimisi muvazzaf, kimisi emekli 102 subayın bir türlü yakalanamaması ve nihayet yakalama kararlarının kaldırılması gibi gelişmeler bu davanın sağlıklı, şeffaf ve yasal prosedürlere uygun bir biçimde yürütülebilirliğine dair kuşkuları beslemiştir.

İşte tam da bu noktada Balyoz davasının hukuka uygun bir zeminde yürütülebilmesi için herkesi sorumluluğa davet ediyoruz. Mahkemenin muhtemel baskılara karşı direnmesi, Genelkurmay'ın da bugüne kadar sürdürdüğü örten, gizleyen, mensuplarını kollayan tavrını terk etmesi gerekmektedir. Hükümet ise Genelkurmay'ı bu suça özendiren ve suçluyu cesaretlendiren tavrını terk etmeye zorlamalıdır. Şüphesiz asıl belirleyici ise hakkını, hukukunu koruma konusunda halkın irade göstermesi ve darbeci çetelerden, cuntalardan hesap sorma kararlılığını her zeminde sürdürmesi olacaktır. 

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler