“Bu Konuşma Militarist Tahakkümün Belgesidir!”

“Bu Konuşma Militarist Tahakkümün Belgesidir!”

Özgür-Der, Org. İlker Başbuğ’un bugünkü açıklamaları hakkında bir bildiri yayınladı. “Karşımızda halktan toplanan vergilerden maaşını alan, atanmış bir bürokrat değil de layüsel bir kral var adeta!” ifadelerinin yer aldığı bildiride Başbuğ’un konuşması de

"Bütün topluma başöğretmen edasıyla konuşan bir 'Başbuğ' var karşımızda!" diyen Özgür-Der, belge tartışmasının Türkiye'nin militarist bir kuşatma altında olduğu gerçeğini ortaya koyduğu belirtti. "Demokrasiyi korumak" adına bu ülkede ne darbelerin, hukuksuzlukların yapıldığına dikkat çekilen bildiride Türkiye'nin mevcut görüntüsüne kazınmış bulunan askeri cumhuriyet manzarasının, yargıdaki çift başlılıktan başlayarak süratle tasfiye edilmesi gerektiği vurgulandı.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

ÖNCE GENELKURMAY SİYASETTEN ve YARGIDAN ELİNİ ÇEKSİN!

26 Haziran 2009

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ belge tartışmalarına değindiği bugünkü açıklamalarıyla bir kere daha Türkiye'nin "sivil irade"nin hâkim olduğu bir hukuk devleti değil; üniformalıların gözetiminde, kısmen sivil, Kemalist bir Cumhuriyet olduğu gerçeğini ortaya koydu. Konuşmanın gerek üslubu, gerekse de içeriği militarist zihniyetin değişmeye pek niyetli olmadığını, sahip olduğu imtiyazlı konumu sürdürmeye kararlı bulunduğunu göstermekte.

Karşımızda halktan toplanan vergilerden maaşını alan, atanmış bir bürokrat değil de layüsel bir kral var adeta! Başbakan'ın çağrısına "Dışarıdan müdahaleye gerek yok, gereğini kendimiz yaparız!" üslubuyla cevap verebilen; medyaya, siyasetçilere ayağınızı denk alın mealinde uyarılar gönderebilen; sivil yargıya "Belgenin doğru olup olmadığını değil, kimin ne maksatla hazırladığını bulun!" talimatı yayınlayabilen, bütün topluma da başöğretmen edasıyla konuşan bir "Başbuğ" var karşımızda!

Şaşırdık mı? Hayır! Daha iki ay önceki Harp Akademilerindeki konuşmasında açıkça TSK için özerklik talep etmiş bir komutandan bu sözleri duymak kimseyi şaşırtmamalı!

Topraktan fışkıran yığınla silah ve bombayı "silah değil, mühimmat"; Lav silahını "sadece bir boru" diye tanımlayan, Ergenekon darbe örgütünün adlandırılmasından dahi rahatsızlık duyan bir kafa yapısının, darbe belgesini "kağıt parçası" şeklinde nitelemesine şaşırmak mantıklı olur mu?

Org. Başbuğ askeri yargının faziletlerinden söz ederken Ergenekon sanığı Yarbay Mustafa Dönmez'in bugün başlamış olan yargılanmasına atıfta bulunuyor. Acaba söz konusu Yarbay'ın silahların bulunduğu yere ait krokinin kendi el yazısı ürünü olduğunun kesinleşmesine ve ayrıca Kara Kuvvetleri envanterinde kayıtlı olmasına rağmen bombaların polis tarafından konulduğunu iddia etmesi ilginç değil mi?

Benzeri bir gelişmeyi hatırlatmak gerekirse, bu ifade Poyrazköy'de ele geçirilen silahlarla ilgili olarak "Bizim envanterimizde eksik yok!" diyen ve polisi adres gösteren Başbuğ'un tavrını hatırlatmıyor mu? Bilahare MKE raporuyla söz konusu silahların TSK'ya ait olduğunun belgelendiğini de unutmamak lazım!

Başbuğ'un Açıklamaları Militarist Tahakkümün Belgesi Olmuştur! 

Belge tartışmasının ortaya koyduğu gerçek açıktır: Türkiye militarist bir kuşatma altındadır! Generallerin her fırsatta demokrasiye bağlılık vurguları yapması inandırıcılıktan uzaktır, lafı güzaftır! Ordunun darbeci faaliyet ve yapılanmaların merkezi olma konumunu sürdürdüğüne dair bunca ifşaata rağmen, bırakalım net bir karşı tavrı, darbeciliği net ifadelerle lanetlemekten dahi kaçınan bir anlayış karşımızda. Ve arada bir "demokrasiye bağlılık" nakaratlarını tekrarlayarak herkesten kendisine güven duymasını talep ediyor. Oysa biz ise bugüne kadar gerçekleştirilen tüm darbelerin zaten "demokrasiyi korumak" gerekçesiyle yapıldığını iyi biliyoruz!

Bu durumda halkın kaderini silahlı bürokrasinin insafına terk etmesini beklemekten daha saçma bir iş olamaz! Hukuk devletinde bürokratların şahsen güvence vermeleri söz konusu olamaz! Org. İlker Başbuğ'un şahsi kefaletiyle darbeye karşı güvence altına alınmış bir demokrasi komik olmaktan da öte, düpedüz saçma bir düzendir.

Yapılması gereken bellidir! Halktan aldığı yetkinin gereği olarak Meclis ve Hükümet TSK'nın konumunu netleştirmeli, darbeci eğilimleri besleyen ve hukuk dışı oluşumlara meşruiyet kaynağı olarak sunulan mevzuattaki düzenlemelerde gerekli değişiklikleri yapmalıdır. Türkiye'nin mevcut görüntüsüne kazınmış bulunan askeri cumhuriyet manzarası yargıdaki çift başlılıktan başlayarak süratle tasfiye edilmelidir.

ÖZGÜR-DER

Önceki ve Sonraki Haberler