Fatih’te “Okullarda Irkçı-Militarist Dayatmaya Son!” Eylemi

Fatih’te “Okullarda Irkçı-Militarist Dayatmaya Son!” Eylemi

Özgür-Der Genel Merkezi ve Mazlumder İstanbul Şubesi “Andımız” adı verilen ırkçı dayatmanın ve Milli Güvenlik Derslerinin yeni eğitim sezonunda kaldırılması talebiyle bugün Fatih Saraçhane Parkı’nda bir basın açıklaması düzenlediler. Açıklamada Türkiye’nin diğer yakıcı gündemleri olan yargının çürümüşlüğü ve ırkçı fanatizmin yol açtığı acılara da değinildi.

2009-2010 eğitim sezonunun kapanmasının ardından yeni eğitim sezonunda Ant zulmünün sona ermesi ve Milli Güvenlik Derslerinin kaldırılması talebiyle Özgür-Der ve Mazlumder İstanbul Şubesi'nin çağrısıyla bugün 12.30'da Saraçhane Parkı'nda bir basın açıklaması düzenlendi. Açıklamaya saat 11.00'den itibaren Beyazıt Meydanı'nda üniversite sınavları sistemini ve başörtüsü yasağını protesto için oturma eylemi yapan öğrenciler de Beyazıt'tan Saraçhane'ye yürüyerek destek verdi.

"Irkla Kanla Övünmek İlkelliktir!"

Özgür-Der ve Mazlumder imzalı "Okullarda Andımız Dayatmasına Son! Milli Güvenlik Dersi Saçmalığına Son!" yazılı pankartın yanı sıra Özgür-Der Üniversite Gençliği imzalı "Kışla Tipi Eğitime Son!" ve Özgür Açılım Platformu imzalı "Adı Değişti Zulüm Aynı" yazılı pankartlar taşındı. Ayrıca "Irkçı Şoven Yönlendirmeye Hayır!", "Militarist Müfredata Hayır!", "Milli Güvenlik Dersi: Teftiş Fişleme Şartlandırma!", "Irkçı Şoven Ant Kaldırılsın!", "Irkla Kanla Övünmek İlkelliktir! Elhamdülillah Müslümanız" imzalı dövizler taşındı.

Yargıdaki Çürümüşlüğe Dikkat Çekildi

Eyleme 31 Mayıs'ta İsrail'in barbar saldırısı sonrasında şehit düşen kardeşlerimiz anılarak başlandı. Ardından Milli Eğitim Bakanlığına hitaben Milli Güvenlik Derslerinin ve Ant zulmünün sonlandırılması talebini dillendirmek üzere ilk olarak Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya bir konuşma yaptı. Rıdvan Kaya konuşmasına dün Ergenekon sanıkları hakkında verilen tahliye kararlarına değinerek başladı ve darbeci yapılanmanın yargıyı bütünüyle kuşattığına dikkat çekti. Birçok gazeteci, yazarın darbe yargılanmalarına ilişkin yazılarından, görüş açıklamalarından dolayı haklarında devam etmekte olan yargılamayı etkilemeye teşebbüsten davalar açıldığını dile getirdi. Bu meyanda Kenan Alpay hakkında da geçtiğimiz hafta Haksöz dergisinde yayınlanan yazılardan dolayı dava açıldığını hatırlatan Kaya, buna karşın medyaya yansıyan telefon görüşmelerinde Yargıtay 8. Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan'ın İlhan Cihaner'in tahliyesini sağlayana Yargıtay Başkanlığı yolunun açılacağına dair sözlerinin görmezden gelindiğine dikkat çekti. Aynı şekilde Seyfi Oktay'ın Anayasa değişikliklerinin iptal için kulis yaptığının ortaya çıktığını vurguladı.

Kürt ve Türk Milliyetçiliği Ülkeyi Yangın Yerine Çeviriyor

Öte yandan son günlerde artan çatışmalara ve can kayıplarına da dikkat çeken Rıdvan Kaya, Türk ve Kürt milliyetçiliğinin elbirliğiyle ülkeyi yangın yerine çevirdiğini söyledi. Bu sabah Şemdinli'de yaşanan karakol baskınında da görüldüğü üzere, katledilen mazlum ve mağdur Anadolulu gençlerin acılarının milliyetçi körlük tarafından algılanmadığını söyleyen Kaya, hükümetin Kürt açılımı siyasetine karşı gerek Genelkurmay, CHP, MHP ve yargı bürokrasisinin, gerekse de Kürt milliyetçilerinin adeta ortak bir savaş cephesi oluşturduklarını söyledi. Yaşanan manzaranın İslam'dan uzaklaştırmanın, kavmi kimliklerin inkar edilmesinin sonucu olduğunu söyleyen Kaya, çözümün de ancak milliyetçiliğin terk edilip Ümmet kimliğine sarılmaktan geçtiğini vurguladı. 

Eğitimdeki Irkçı-Şoven Kirliliklere Karşı Ciddi Tavır Alınmalı

Okullarda sürdürülen ırkçı-militarist dayatmaların, "andımız" saçmalığının ve Milli Güvenlik Dersi mantıksızlığının da aslında aynı milliyetçi körleşmenin bir sonucu olduğunu söyleyen Kaya, buna karşın taleplerimizi etkili biçimde gündemleştirmemizin önemine dikkat çekti. Gazze'ye yardım filosuna yapılan İsrail baskınının ardından tutuklanan Müslümanların serbest bırakılması sürecinde hükümetin kararlı tutum takınmasını örnek veren Kaya, hükümetin bu konuda net ve ısrarlı tavır koymasının ardındaki asıl belirleyicinin Müslümanların meydanlarda kitleler halinde taleplerini ve protestolarını ısrarla gündemleştirmeleri olduğunu vurguladı. Aynı tavrın diğer konu ve taleplerimizle ilgili olarak da seslendirildiğinde sonuç alınmasının mümkün olacağını ifade etti.

Mazlumder Genel Başkan yardımcısı Cüneyt Sarıyaşar da eğitimde ve her alanda yaşanan ırkçı-şoven kirliliklerden arınmanın zorunluluğuna vurgu yaptığı konuşmasında resmi ideolojik körlüğün 80 yıldır bu halkı köleleştirdiğini söyledi. Buna karşın Müslümanların her zaman zulme ve zalimlere karşı tavır içinde olduklarını söyleyen Sarıyaşar bundan böyle de bu bataklığın kurutulmasına dek onurlu tavrımızı her vesileyle sürdüreceğimizi ifade etti.

Son olarak Eyüp İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nisa Nur Ayar Milli Güvenlik Dersi dolayısıyla okulda yaşadıkları sıkıntıları anlattı ve bu zulme karşı direnişleri sonucunda karnelerinde bu dersten sıfır aldıklarını ama buna rağmen asla pişman olmadıklarını dile getirdi. Bu derslerin kaldırılmaması durumunda diğer öğrencilerin de bu tavrı sürdüreceklerini söyleyen Nisan Nur Ayar, bu zulmün devam etmemesi için yetkilileri göreve çağırdı.

Son olarak eylemin sunumunu yapan M. Ali Aslan İstanbul'la paralel olarak aynı taleplerle diğer şehirlerde yapılan eylemlerden de söz ederek andımız dayatmasının ve Milli Güvenlik Dersi saçmalığının yeni öğretim döneminde devam etmemesi çağrısını tekrarladı ve eylemi sona erdirdi.

HAKSÖZ-HABER

Fotoğraflar: Murat Ayar / Haksöz-Haber

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Çocuklarımıza Dayatılan Irkçı ANT Törenlerine Son Verilsin!

Kışla Düzeninin Aracı Milli Güvenlik Dersleri Kaldırılsın!

19 Haziran 2010

Eğitim öğretim alanında hem içerik hem de teknik açıdan yüzlerce sorun yaşandığı ve bu sorunları kısa ve orta vadede çözmenin mümkün olmadığı bilinen bir konu. Ancak bazı ağır kronik sorunlar var ki bunların çözülmesinin önünde adalet ve özgürlüğü teminat altına almak isteyen siyasi irade dışında hiçbir şeye ihtiyaç yoktur. Ödeneğe, kadroya veya zamana hiçbir surette ihtiyaç duyulmaksızın eğitim-öğretimde akla, ahlaka ve onurlu bir şahsiyet olmaya engel olmak üzere kurgulanmış resmi ideolojik şartlandırmalara son vererek pekâlâ yeni eğitim öğretim dönemine geçilebilir.

İlköğretime adım atar atmaz açıkça ırkçı, ayrımcı ve askerî formatta düzenlenmiş ulusal ant içme törenlerine zorlanan çocuklarımızın muhatap olduğu zulmün sürdürülmesine daha ne kadar müsaade edilecektir? Aileler çocuklarını doğru bilgi ve ahlaki davranışla donanarak sosyalleşsin diye okullara gönderiyorlar. Çocuklarının, devletin ve resmi ideolojinin militer ruhunu enjekte edeceği kobaylar olarak kullanılmasına hiçbir aile müsaade etmez. Okullarda ant okutturulması ile insani, ahlaki ve bilimsel hedefler arasında hiçbir bağ kurulması mümkün değildir. Çocuklarımıza zorla okutturulan Türkçü ant ile olsa olsa küçük yaşlardan itibaren ulusalcılığı din edinen, devleti ve devletin kurucusunu ilah edinen fanatik bir toplum yaratılabilir. Devlete ve devletin kurucusuna tapınan bir toplum inşa etme amacına matuf olarak dizayn edilen ırkçı/ulusalcı andın eğitim öğretim müfredatından derhal çıkarılmasını talep ediyoruz. Akla ziyan, ahlaka aykırı bu sapkın uygulamanın daha çok insana zarar vermemesi için Milli Eğitim Bakanlığının gerekli yasal değişiklikleri hızlandırması gerekir.

Eğitim-öğretimde antların ve ulusal gün ve bayramlarda törenlere katılımın zorunlu tutulması kadar derin tahribatlara yol açan diğer bir konu da Milli Güvenlik Dersleridir. Milli Güvenlik Dersleri gerek müfredatı gerekse bu dersi veren TSK mensubu subayların okullardaki misyonu ile eğitim öğretim alanlarını kışlaya, öğrencileri de emirerine dönüştürmektedir. Dahası, "komutan öğretmen-asker öğrenci" formatını aşan hukuksuz ve kanunsuz uygulamalar basın yayın organlarına yansımaktadır. Sözde Milli Güvenlik Dersi vermek üzere okullara gelen subaylar öğrenciden öğretmene, idareciden okul aile birliğine kadar istisnasız herkes hakkında istihbarat toplamakta, fişlemeler yapmaktadır. Öncelikli tehdit addettiği namaz, oruç, başörtüsü gibi temel ibadetlere odaklanan ajan/muhbir subaylar okunan kitap ve gazetelere, törenlerin yeterince samimiyetle yapılıp yapılmadığına kadar her alanda fişlemeler yapmaktalar. Üstelik bu istihbarat ve fişleme tamamen emir-komuta zinciri içerisinde seyretmekte, resmi evraklar üzerinden gizlilik kaydıyla yazışılmaktadır. Milli Güvenlikçi subayların okullardaki görev tanımının Genelkurmay tarafından resmen belirlenmiş olduğu açıktır.

Bütün toplum tarafından bilinen ve nefret uyandıran fakat askerî darbe süreçlerinin toplum üzerinde bıraktığı endişe veya korkular dolayısıyla yüksek sesle ifade edilip itiraz edilemeyen bu faşist dayatmalara son verilmesi gerektiği tartışmasızdır. Askerî vesayet siyasette, diplomaside, ekonomide, spor ve sanatta giderilmesi mümkün olmayan yanlışlıklara, çirkinliklere ve kötülüklere yol açtığı gibi eğitim öğretim alanında da derin tahribatlara yol açmaktadır.

Allah tarafından bizlere bahşedilen en büyük nimetlerden olan çocuklarımız üzerinde eğitim süresince estirilen zorbalığa son vermenin yolu yaşanan miltarist/askerî dayatmalara kanunen ve fiilen set çekmektir. Okullar ve öğrenciler Ergenekon benzeri askerî cuntaların faaliyet ve tatbikat alanlarından biri olmaktan çıkarılmalıdır. İnsan iradesini sıfırlayan, şahsiyeti ifsat eden, akılları dumura uğratan bu askerî/militer dayatmalar devam ettikçe hiçbir alanda tam olarak adalet ve özgürlük temin edilemez. Diğer kamusal alanlardan olduğu gibi okullardan ve müfredattan İslami kimliği tamamen söküp atmanın bir yolu olarak tasarlanan ve kanunlar marifetiyle dayatılan pozitivist Türk ulusalcılığı insana sadece zarar verir, insanlığı hızla çürütür.

Talim ve terbiye meselesinin esası kişi ve ulus kültü oldukça bireysel ve toplumsal yabancılaşma hızla artacak, ortaya çıkan şizofren birey ve toplum herkesle her daim savaşa tutuşacaktır. Türk ulusalcılığı ve Kemalist ütopyalar için çocuklarımızın ve gençlerimizin hayatları daha fazla karartılmasın. Zoru, dayatmayı, aldatmayı esas kabul eden mevcut eğitim anlayışı köklü bir değişime tabi tutulmalı ve hiçbir ferdin dinî, mezhebî, etnik kimliği, ideolojisi devletin tasallutuna kurban edilmemelidir. Devlete makbul vatandaş, resmi ideolojiye sadık kul ve orduya ucuz asker yetiştirmek üzere temellendirilen eğitim öğretim anlayışına son verilmelidir. 

Çocuklarımız "Türk ulusçuluğu" gibi akıl dışı ve İslam karşıtı sapkın bir ideolojiye varlığını neden armağan etsinler ki? Milli Güvenlik subaylarının komutasında talim ettirilen ve ordu, devlet, lider, ulus, vs. kültlerini enjekte etmeyi amaç edinen dersler eliyle çocuklarımızın köleleştirilmesine nasıl müsaade edebiliriz? Bizler Allah'a kul, Resulüne ümmet olmayı en yüce onur bilen insanlar olarak eğitimde adalet ve özgürlük istiyoruz. Devlet ve TSK başta olmak üzere hiçbir kurum insan olmanın en tabii hali olan İslami, etnik, mezhebî veya ideolojik kimliğimize ipotek koymaya kalkmasın. Kimliğimiz, şahsiyetimiz, özgür irademiz ve çocuklarımızın geleceği üzerinde egemenlik kurmaya çalışan hiçbir otorite ve ideolojinin tasallutunu kabul etmiyoruz.

ÖZGÜR-DER GENEL MERKEZİ  &  MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBESİ

Önceki ve Sonraki Haberler