Kan Siyasetine ve Şiddet Çağrılarına Son!

Kan Siyasetine ve Şiddet Çağrılarına Son!

PKK’nın Aktütün Karakolu saldırısı sonucunda yükseltilen şiddet çağrıları hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der, militarizmin özgürlükleri boğucu ve gerçekleri örtücü kuşatmasına dikkat çekti ve kan siyaseti güden tüm ırkçılıkları lanetledi.

Kürt sorununa resmi ideolojinin adeta dondurduğu bir zihin yapısı ve klişeleşmiş söylemlerle yaklaşmaktan vazgeçmeyen tutumlar nedeniyle acılar katlanmaya, ocaklar sönmeye ve anne-babaların feryatları yükselmeye devam ediyor. Aktütün Karakolu'na yönelik saldırı sonucunda ortaya çıkan manzara ırkçı politikaların yaşattığı acıyı bir kez daha ortaya serdi.

 

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Özgür-Der, hesap vermesi gerekenlerin, hesap sorma konumuna oturduklarına dikkat çekiyor. "Yaşanan bunca acı tecrübeye ve çözümsüzlük girdabının belirginleşmesine rağmen hâlâ şoven, milliyetçi söylemler yükseltmek suretiyle bu ülkede yaşayan farklı etnik kimliklerden insanları birbirine düşman kılan tüm cahili anlayış ve eylemleri lanetliyoruz." denilen açıklamada ırkçı resmi ideoloji ve PKK cahiliyesinin karanlığını yırtmadan adalete ve barışa ulaşmanın mümkün olmadığı vurgulandı.

 

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

 

KAN SİYASETİNE ve ŞİDDET ÇAĞRILARINA SON!

 

05 Ekim 2008

 

PKK'nın Şemdinli ilçesindeki Aktütün Karakolu'na yönelik gerçekleştirdiği saldırı ile birlikte Türkiye bir kez daha militarizmin özgürlükleri boğucu ve gerçekleri örtücü kuşatmasıyla yüz yüze. Sorunun asıl kaynağını tartışmaktan kaçındığı gibi; bunca tecrübeye, sınırsız kaynak aktarımına ve yetki kullanımına rağmen ortaya çıkan devasa başarısızlığın sorumlularından hesap da soramayan bir toplumun çaresizliği sadece bugünümüzü değil, yarınlarımızı da karartıyor adeta.

 

Kürt sorununun ortaya çıkardığı fatura her geçen gün biraz daha kabarırken, Türkiye çözüm yerine çözümsüzlük ve şiddet politikalarını öne çıkaran zihniyetin tutsağı olmaktan kurtulamıyor. Militarist dayatmalar Kürt-Türk, Müslüman-Ermeni ayırt etmeksizin bu coğrafyada yaşayan her kesimden insanın hayatını zindana çevirmekte. Toplumsal temeli olan her sorunda olduğu üzere Kürt sorununa da resmi ideolojinin adeta dondurduğu bir zihin yapısı ve klişeleşmiş söylemlerle yaklaşmaktan vazgeçmeyen tutumlar nedeniyle acılar katlanmaya, ocaklar sönmeye ve anne-babaların feryatları yükselmeye devam ediyor.

 

Ve bizler manzaraya baktığımızda ortada büyük bir kandırmaca ve soruna zemin teşkil eden ırkçı politikaların ısrarla sürdürülmesi yanlışını görüyoruz. Hesap vermesi gerekenlerin bir kez daha sorgulanmaz, tartışılmaz zırhlara bürünerek hesap soran konumuna oturduklarını görüyoruz.

 

Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığı sırada Orgeneral İlker Başbuğ "Kimse 'Askerlerimiz daha ne kadar ölmeye devam edecek?' diye sormasın!" buyurmuştu. Şimdi Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız da "daha fazla yetki" talep ediyor. Bu sözler açıkça daha kapsamlı bir savaş, daha fazla kan ve şiddet çağrısı şeklinde yankılanıyor.

 

Bolu'da yerel bir gazetede açıkça Kürt düşmanlığının vurgulandığı ve katliam çağrısı yapılan bir yazıya ilişkin olarak savcılık ve mahkemece "hukuka aykırılık" tespit edilememiş olmasını da; Ayvalık'ın Altınova beldesinde Ramazan Bayramı süresince yaşanan ırkçı nefret dalgasını da temelde benzer çağrıların müşahhaslaşmış hali olarak görmek gerektiğine inanıyoruz. Yaşanan bunca acı tecrübeye ve çözümsüzlük girdabının belirginleşmesine rağmen hâlâ şoven, milliyetçi söylemler yükseltmek suretiyle bu ülkede yaşayan farklı etnik kimliklerden insanları birbirine düşman kılan tüm cahili anlayış ve eylemleri lanetliyoruz.

 

İnsaf ve merhamet duygularını yitirmemiş herkesi; gençlerimizin gerek ırkçı ve inkarcı bir resmi ideolojiyle çerçevesi çizilmiş laik-Kemalist düzen, gerekse de Kürt halkının hakları söylemi adı altında Abdullah Öcalan'ı fetişleştiren ve giderek daha bir nihilist kimliğe bürünen PKK tarafından ölüme sürüklenmesine karşı çıkmaya çağırıyoruz. Her şeyden önce de kuşatıldığımız cahiliye karanlığını yırtıp atmadan bu ülkede ne adalete, ne de barışa ulaşmanın mümkün olmadığı gerçeğini bir kere daha hatırlatıyoruz.

 

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler