Özgür-Der 2009-2010 Haftalık Seminerleri Başladı

Özgür-Der 2009-2010 Haftalık Seminerleri Başladı

Özgür-Der Genel Merkez’in her yıl gerçekleştirdiği haftalık alternatif eğitim seminerlerinin 2009-2010 dönemi başladı. Pazar günleri 11:00-13:30 saatleri arasında iki ders halinde gerçekleştirilecek olan seminerler yine İstanbul Fındıkzade’de bulunan Zübe

11 Ekim Pazar günü gerçekleştirilen iki dersle başlayan seminerlerin bu dönemki ana başlıkları "Ayetler Işığında Hayat" ve "1980-2000 Yıllarında İslami Dergilerin Misyonu" olarak düzenlendi. Hatırlanacağı üzere geçen sezon da "İslami Dergiler"i işleyen Özgür-Der, bunu 1960-1980 arası dönemle sınırlı tutmuştu. Bu dönemde ise 1980-2000 arası dönemde çıkan ve bir kısmı da yayınlanmaya devam eden İslami dergiler ve bunların uyanış ve bilinçlenme sürecine katkıları konuşulacak.

Yeni dönem seminerlerinin "Ayetler Işığında Hayat" konulu başlığı altında bu hafta Kenan Levent "Kurtuluşa Erecek Topluluk"u incelerken "1980-2000 Yıllarında İslami Dergilerin Misyonu" konulu ikinci ders bağlamında da Hamza Türkmen bir "Giriş" konuşması yaptı.

Kurtuluşa Erecek Topluluk

Kenan Levent, 3/Ali İmran Sûresi 103. ayetindeki ümmet kelimesi 'içinizden' (minkum) ifadesi ile ele alındığında cinsi yani herkesi; edat ile (min) ele alındığında tahsis edilen parçayı yani ümmete mahsus öncü cemaati, sabikûnu ifade ettiğini belirtti. İkincisi bağlamında Kitab'a varisçi kılınanların üç haline gönderme yapan Levent, öncü nüve anlamında ümmetin "hayırlarda yarışıp öne geçen sabikûn" kategorisine tekabül ettiğini söyledi.

Ümmet kavramının epistemolojik anlamını tahlil eden Levent, emri bil maruf ve nehyi anil münker yapan öncü ve örgütlü bir ümmet/nüve olmanın önemi üzerinde durarak insanların fert bazında da hayırlı amellerde bulunabileceklerini ancak örgütlü münker, zulüm-ifsat ve tuğyan karşısında ferdî aktivitelerin etkisinin çok sınırlı olduğunu ve dolayısıyla örgütlü münkeri tasfiye etmenin maruf temelinde örgütlenmiş kolektif bir muhalefeti gerekli kıldığını ifade etti. Bu meyanda günümüz kapitalist düzeninin örgütlü yapısına da dikkat çeken Levent, buna karşı bireysel karşı koyuşların cılız kalacağının ve şartların örgütlü-kurumsal bir birlikteliği kaçınılmaz kıldığının altını çizdi.

İnsanların yüzde yüz aynı bilgi ve bilinç seviyesine sahip olmalarının ve paralel tutumlar sergilemesinin de tarihî olarak imkânsızlığını ortaya koyan Levent, hayırlı ve öncü ümmet olma yolunun herkese açık olduğunu ancak bu davete herkesin değil, gerçek anlamda talip olanların ancak varabileceklerini belirterek tarihi ve toplumu değiştirip dönüştürenlerin, çağa not düşüp çığır açanların ancak örgütlü yapılar olduğunu söyledi.

Müteakiben öncü ümmetin vasıfları üzerinde duran Levent, hayra çağrıda bulunma vasfına dikkat çekerek hayr kavramının Kur'an'daki anlam alanlarına örnekler verdi. Bu meyanda hayrı mukayyet ve mutlak olarak ikiye ayıran Levent; iman, vahiy, hakkı ve adaleti ikame etme, Allah yolunda sarf edilen mal-mülk-servet, iyilik, hüsnü zan, isar (ihtiyacı olduğu halde kardeşini kendisine tercih etme) vb. Kur'an'da hayr olarak nitelendirildiğini kaydetti. Hayrın ayrıca peygamberlerin de bir vasfı olduğunu belirten Levent, onların "hayırlı kimseler" olarak nitelendirildiklerine dikkat çekerek hayrın Allah'a da izafeten kullanıldığından Rabbimizin bir sıfatı olduğunu ifade etti.

Hayra davetin keyfiyeti üzerinde de duran Levent özetle iyiliği ve adaleti ikame, Allah yolunda mücadele, insanların ihtiyaçlarını giderme, ihsan temelli davranış, iyiliğin ve kötülüğün temel ölçüsünün vahiy olması gerektiğine vurguda bulunma, modern cahiliyenin insanı her şeyin mutlak ölçüsü konumuna oturtan paradigmasını ret vb. hayra çağırma demek olduğunu söyledi.

Öncü nüvenin ikinci vasfı olarak emri bil maruf ve nehyi anil münker üzerinde duran Levent, kavramların sözlük karşılıklarını ve Kur'an'daki anlam alanlarını tahlil ederek özetle marufun Allah'ın rızasına uygun davranışlar, salih ameller bütünü ve bunun zıddı olarak münkerin de indullahta/Allah nezdinde çirkin görülen, vahye ve fıtrata aykırı addedilen ve şeriat tarafından yasaklanan davranışlar bütünü olduğunu söyledi.

Maruf ve münker kavramlarının geniş semantiği, irtibatlı oldukları kavramlar ve Kur'an-ı Kerim'deki zengin anlam alanlarına da örnekler veren ve emri bil maruf ve nehyi anil münkeri terkin helakin gerekçesi olduğunu kaydeden Levent, hayırlı bir ümmet olmanın bu şarta bağlandığını ve Kur'an'ın tarih boyunca bu sorumluluğu terk eden toplulukların acı akıbetine gönderme yapmakla sonrakileri uyarmayı hedeflediğini belirterek içinde bulunduğumuz durumda bu ödevin nasıl tanıklaştırılabileceğini irdeledi.

İslami Dergilerin Misyonu-Giriş

 "1980-2000 Yıllarında İslami Dergilerin Misyonu" konulu ikinci ders bağlamında bir "Giriş" konuşması yapan Hamza Türkmen 1960-1980 arası dönemin işlendiği geçen sezon üzerinde durarak yeni dönem program paketine ilişkin dinleyicileri bilgilendirdi.

Konuşmasında tebliğin bir aracı olarak derginin işlevi ve fonksiyonları üzerinde duran Türkmen, dünyada ve Türkiye'de İslami basın tarihine dikkat çekerek bunun oluşumunda Urvetu'l Vuska'nın önemine değindi.

Vahiy dışı sistemlerde sistem içi bir araç olarak derginin nasıl kullanılabileceğinin önemli bir örneği olarak Urvetu'l Vuska üzerinde duran Türkmen, onun gerek muhtevası, gerek kadrosu ve gerekse de finansmanda kendi öz gücüne dayanan yapısı itibariyle ufuk açıcı bir örnekliği ifade ettiğini söyledi. Urvetu'l Vuska üzerinden misyon dergilerinin yeterlilik şartlarına da dikkat çeken Türkmen (1) mesajın netliği, (2) mesajla tutarlılık arz eden pratik, (3) öncü kadro yetiştirme ve (4) finansmanda kendi öz gücüne dayanma hususlarını yeterlilik şartları olarak nitelendirdi. Bu şartlar yerine getirildiğinde bir derginin uzun soluklu ve bağımsız kalabileceğini belirten Türkmen, dergicilikte dağıtım-finans boyutunun önemli olmakla birlikte misyon dergicilik açısından bunun "satar mı, satmaz mı" kısır döngüsüne sürüklememesi gerektiğini ve bunu aşmak için de kendi öz gücüne dayanmanın ya da kendi potansiyeli içerisinde finans ayağını oluşturmanın önemli olduğunu kaydetti. Yeterlilik şartları içerisinde bu oluşturulamadığında tez zamanda ya derginin çıkarılamaz duruma geldiğini ya da kolaylıkla kimliğin örtülmesi, müdahane ve sığınmacılığı doğurabileceğini söyledi.

Urvetu'l Vuska çizgisinin müdavimi olarak Manâr örneğini veren Türkmen, Manâr'ın doğrudan ya da dolaylı olarak İhvan-ı Müslimîn hareketini besleyip oluşumuna etki ettiğini ve ayrıca Hint alt kıtasında Mevdudî tarafından çıkartılan Tercümanu'l Kur'an'ın da öz itibariyle bu çizginin takipçisi olduğunu söyledi. Türkiye'de Siratu'l Müsakim/Sebilür-Reşat dergisinin duyarlılık bazında bu çizginin müdavimi olarak düşünüldüğünü belirten Türkmen ancak bir bütün olarak bu derginin Urvetu'l Vuska çizgisinin takipçisi olarak değerlendirilemeyeceğini çünkü bunun için yeterli şartlara haiz olmadığını kaydetti.

Urvetu'l Vuska çizgisini merkeze alarak Türkiye'deki süreci özetleyen Türkmen, çok partili sisteme geçişle başlayan İslami basın geleneğinin uzun bir süre boyunca samimi duyarlılıklarla birlikte bütünsel olarak bu çizginin müdavimi olamadığını ancak çeşitli açılardan Hilal dergisinin bu duyarlılığı yansıttığı söyledi. 1980'lere gelindiğinde usulde ve siyasal tavırda Urvetu'l Vuska'nın temsil ettiği çizgiye bir yakınlaşmanın çeşitli dergilerde söz konusu olduğunu kaydeden Türkmen, 1980-2000 arası dönemde öz itibariyle bu çizgiye paralel olarak çıkarılan, kimisi yayınına hala devam eden dergilerin varlığına değinerek  "1980-2000 Yıllarında İslami Dergilerin Misyonu" başlığı altında değerlendirilecek olan bu dergiler hakkında özet bilgilendirmelerde bulundu.

Türkmen, konuşmasını dergi türleri, derginin İslami tebliğe katkıları, Türkiye'deki İslami uyanış ve bilinçlenme sürecini belgelemeleri açısından önemleri ve değerlendirmede gözetilmesi gereken usulî şartları tahlil ederek tamamladı.

Sonraki hafta seminer başlıkları:

"Şirk Koşmayanların Taşlanması", Fevzi Zülaloğlu

"İktibas", Hüseyin Alan

Önceki ve Sonraki Haberler