Özgür-Der: “Bu Karar Hukuk Tarihine Geçer!”

Özgür-Der: “Bu Karar Hukuk Tarihine Geçer!”

Yargı kurumundan akıl almaz hükümler sadır olmaya devam ediyor. Özgür-Der, Yargıtay’ın Van 100. Yıl Üniversitesi öğretim üyesi Yücel İslam hakkındaki yalan haberlerle ilgili “görünür gerçeklik”ten hareketle verdiği kararın hukuk tarihine geçecek bir karar

Taş atan çocuğu öldüren jandarma mensubunun beraat etmesi, Ergenekoncularla ilgili yazı ve haberlerinden ötürü Star yazarı Şamil Tayyar ve Vakit muhabiri Kenan Kıran hakkında dava açılması ve Yücel İslam olayı… "Yargıda keyfilik tam gaz!" diyen Özgür-Der, Yargıtay'ın "gerçeklik" algısının nasıl ideolojik olduğunu ortaya koyuyor. "Gelinen noktada yüksek yargı kurumundan artık hukuka uygunluk beklemiyoruz!"  diyen Özgür-Der, bari mantık kurallarının bu derece yok sayılmaması gerektiğini hatırlatıyor.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

YARGIDA KEYFİLİK TAM GAZ!

25 Eylül 2009

Yargı kurumundan akıl almaz hükümler sadır olmaya devam ediyor. Hukukun değil, resmi ideolojik dogmaların esas alındığı bu mekanizmadan birbiri ardına çıkan keyfi ve çelişik kararlar Türkiye'de yargı sorununun giderek daha bir derinleştiğinin göstergesini sunmakta.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Siirt'te bir gösteride taş atan kalabalığa ateş ederek Abdullah Aydan adlı çocuğu öldüren Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanlığında görevli uzman çavuş hakkında "bölgenin özellikleri" gerekçesiyle verdiği beraat kararının şoku daha geçmemişken, kamuoyu şimdi de Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin şaşırtıcı bir kararı ile karşı karşıya.

Van 100. Yıl Üniversitesi Ahlat Meslek Yüksek Okulu öğretim üyesi Yücel İslam hakkında yalan haberler yazdıkları için mahkemece tazminat ödemeye mahkum edilen yerel gazetenin cezası Yargıtay 4. Hukuk Dairesince bozuldu. Bilindiği üzere Eylül 2006'da yerel bir gazetede asılsız ihbar mektuplarına dayanarak öğretim üyesi Yücel İslam'ın öğrencileri okula başörtülü gelmeye zorladığı; başörtülü öğrencilerin sınava girmeksizin sınıf geçmelerini sağladığı vb. iddialar içeren haberler yer almıştı. Üniversite ve YÖK soruşturmalarına da konu olan bu mektupların bilahare asılsız oldukları anlaşılmış ve yerel gazete öğretim üyesi Yücel İslam'a tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Mahkumiyet kararının temyiz edildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise kararında iddiaların doğru çıkmamış olmasına rağmen ortada mahkumiyeti gerektirecek bir durum olmadığına hükmetti.

Yargıtay kararında geçen şu ifade çok çarpıcı: "… davacı hakkındaki iddiaların doğru çıkmaması görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmaz…"

İşte, hukuk tarihine geçebilecek bir karar! İddialar doğru değilmiş ama görünür gerçeklik ortadaymış! Sormak lazım: Bu nasıl bir gerçeklik algısıdır? Var olanın dışında bir görünür gerçeklik de ne demek oluyor?

Uzunca bir süredir verdiği çelişkili, şaşırtıcı kararlarla Yargıtay'ın kendisini herhangi bir hukuk normuna bağlı hissetmediğine dair eleştiriler kamuoyunda yaygın biçimde paylaşılmaktaydı. Yargılanan kişinin siyasi kimliğinin belirleyici kabul edildiği, resmi ideolojiye yakın duran insanlar ile buna muhalif pozisyondakiler arasında tam tersi kararlar verilebildiği görülüyordu. Bununla birlikte işin mantık kurallarını yok saymaya vardırılması artık herkese "Bu kadar da olmaz!" dedirtmiştir! Ortada suçlamaya konu olacak herhangi bir delil olmamasına rağmen, "görünür gerçek" diye tam tersi bir tanım yapmak "yargı kararıyla" gerçeğin çarpıtılmasından başka ne anlama gelebilir ki?

Bu nasıl bir gerçeklik algısıdır ki, Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar'ı Ergenekon dosyasında yer alan belgeleri haber yaptığından ötürü "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçlamasıyla mahkum edebilmektedir? Aynı şekilde yargı mekanizmasının gerçeklikten ne anladığını, hangi ifadeleri kişisel hak sınırını aşma saydığını görmek için önümüzde somut bir dava daha bulunmaktadır. Vakit gazetesi muhabiri Kenan Kıran hakkında da yine Ergenekon dava dosyasına yansımış sanıklar arasında geçen telefon görüşmelerini yayınlamaktan ötürü dava açılmıştır. Bu davada verilecek kararın da Türkiye'de yargının gerçeklik algısının mahiyetini belirginleştireceğini ve keyfiliğin boyutunu ortaya koyacağını düşünüyoruz. Ne yazık ki, gelinen noktada yüksek yargı kurumundan artık hukuka uygunluk beklemiyoruz ama bari mantık kurallarını bu derece yok saymamaları gerektiğini hatırlatıyoruz!

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler