Yargıda adalet değil, "sınıf dayanışması"

Yargıda adalet değil, "sınıf dayanışması"

Özgür-Der, Aytaç Kılınç adlı bir öğretmen hakkında sokakta başörtülü gezdiği için ‘idarecilik yapamaz’ kararı veren Danıştay’ın hukuksuzluğunu ifşa eden Vakit’e ceza verilmesini kınadı.

Danıştay üyelerini hedef göstermek suçlamasıyla Vakit gazetesine 111 bin YTL ceza verilmesini eleştiren Özgür-Der, yargıya güven sorununun derinliğine dikkat çekti. Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada Danıştay'ın ilk kararının hukuksuzluğu kadar Vakit'e verilen ceza ve cezanın miktarı da eleştirildi. Bunun yanı sıra yargıda "sınıf dayanışması" olgusuna dikkat çekilen açıklamada, "Siyasetçilerin, aydınların, sıradan vatandaşların mağdur oldukları iddialarıyla ilgili açılan davalarla, yargı mensuplarının mağdur oldukları iddialarıyla açılan davalarda verilen kararların karşılaştırılması ortada çok bariz bir farklılaşmanın, adeta açıkça ayrı kategoriler oluşturulmuşçasına davranıldığının göstergelerini sunmaktadır." denildi. Yargının çifte standartçı yaklaşıma dikkat çekilen açıklamada, hukuku ve adaleti değil resmi ideolojiyi koruma misyonuyla hareket eden bu yargı anlayışından kurtulmak gerektiği vurgulandı.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

YARGIDA ADALET YERİNE

SINIF DAYANIŞMASI MI ESAS ALINMAKTA?

9 Mayıs 2008

Vakit gazetesine Danıştay üyelerini hedef göstermek suçlamasıyla verilen mahkumiyet kararı yargıya güven sorununun derinliğini ortaya koyan yeni bir gösterge olmuştur. Bilindiği üzere 2006 yılında Danıştay 2. Dairesi Aytaç Kılınç adlı bir bayan öğretmen hakkında sokakta başörtülü gezdiği için idarecilik görevi yapamayacağına ilişkin bir karar vermişti. Adı geçen öğretmenin tutumunun "kötü örnek" şeklinde tanımlandığı bu karar kamuoyunda büyük tepkiye yol açmıştı. Vakit gazetesinde de karar sert biçimde eleştirilmiş ve gazete hakkında bilahare söz konusu Danıştay üyelerine yönelik saldırı üzerine hedef gösterme suçlamasıyla dava açılmıştı. Dün İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karara bağlanan davada gazetenin manşet haberinde 2. Daire başkan ve üyelerinin resimlerini yayınlamakla bu saldırıya zemin hazırladığına hükmedildi ve gazetenin sahibi ve yazı işleri sorumlusuna 111 bin YTL para cezası verildi.

Yargının çifte standartlı davrandığına, hukuku gözetmesi gerekirken statükoyu korumaya kilitlendiğine, sistem muhaliflerinin mesnetsiz bir tarzda cezalandırıldığına dair eleştirilerin, tartışmaların yoğunlaştığı bir vasatta verilen bu kararın hukuki zeminden uzak olduğu ve yargıya güvensizliği besleyeceği açıktır.

Öncelikle gazetenin haberi kurgu değildir; yalan, yanlış bilgilere değil, somut bir olaya dairdir. "Millet adına" karar verdiklerini iddia eden hakimlerin kararlarının ne adaleti, ne de halkı temsil etmediğinin bu derece açıkça görüldüğü bir olayda basının kararı ve kararı veren üyeleri eleştirmesi bir hak, daha ötesi sorumluluktur. Vakit de bunu yapmıştır. Sonrasında yaşanan olaylara bağlı olarak gazetenin saldırıdan sorumlu tutulması zorlama bir yorumdur. Kaldı ki yargı ısrarla görmek istemese de kamuoyu Danıştay saldırısının halkın ya da basının tepkilerinin bir sonucu değil, Ergenekon çete yapılanmasının bir eylemi olduğunu görmekte, bilmektedir.  

Öte yandan verilen cezanın miktarı da düşündürücüdür. Son dönemlerde yargı mensuplarının taraf olduğu davalarda sanıklara verilen ağır cezalar "Yargıda sınıf dayanışması mı?" sorusunu akla getirmektedir. Siyasetçilerin, aydınların, sıradan vatandaşların mağdur oldukları iddialarıyla ilgili açılan davalarla, yargı mensuplarının mağdur oldukları iddialarıyla açılan davalarda verilen kararların karşılaştırılması ortada çok bariz bir farklılaşmanın, adeta açıkça ayrı kategoriler oluşturulmuşçasına davranıldığının göstergelerini sunmaktadır.

Yargı erkinin bu tutumunu göz önünde bulundurduğumuzda Vakit gazetesi hakkında verilen bu haksız kararın temyiz aşamasında da değişmeyeceğini tahmin ediyoruz. Bu noktada sorunun temelde bir zihniyet sorunu olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin hukuku, adaleti değil resmi ideolojiyi koruma misyonuyla hareket eden bu yargı anlayışından kurtulabilmesi için vakit geçirilmeksizin köklü bir hukuk reformuna yönelmesi gerektiğini bir kere daha hatırlatıyoruz.

Hülya Şekerci

Özgür-Der Genel Başkanı

Önceki ve Sonraki Haberler