Yasak Duvarlarıyla Örülü İfade Özgürlüğü!

Yasak Duvarlarıyla Örülü İfade Özgürlüğü!

Özgür-Der, yaptığı basın toplantısında güvenlik endişeleriyle özgürlüklerin alanının daraltılmasına asla izin vermeyeceklerini söyleyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a sözleriyle yaşanan pratik arasındaki çelişkileri ortaya koyan sorular sordu.

"Terörle mücadele" konusunda koordinasyonu sağlayacak müsteşarlığın kuruluşuna ilişkin basın toplantısı düzenleyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ifade özgürlüğü ile ilgili teminatlar verdi ancak İçişleri Bakanlığı yetkililerinin marifetleriyle yaşanan örnekler ile ifade özgürlüğünün önüne nasıl yasak duvarları örüldüğü Özgür-Der basın açıklamasında ortaya kondu.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY'A SORUYORUZ:

YASAK DUVARLARIYLA ÖRÜLEN BİR İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI OLUR MU?

11 Mayıs 2009

Son günlerde kamuoyunun gündeminde geniş yer tutan asayiş ve güvenlik konularına ilişkin olarak İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın bugün düzenlediği basın toplantısını medyadan izledik. Sayın Atalay uzun konuşması içinde altını çizerek güvenlik endişeleriyle özgürlüklerin alanının daraltılmasına asla izin vermeyeceklerini söyledi. Hükümetleri döneminde insan haklarına büyük önem verdiklerini ve şiddete başvurulmadığı müddetçe ifade ve örgütlenme özgürlüklerine yönelik hiçbir kısıtlamaya gidilmemesinin temel ilkeleri olduğunu vurguladı.

AK Parti Hükümeti'nin işbaşında bulunduğu yaklaşık 7 yıllık süreçte yaşanan birtakım olayların ve halen yaşanmakta olup, artık kanıksanmış hale gelen hak ihlallerinin uzun bir listesini yapmak mümkün. Bununla birlikte burada biz geçmişe projektör tutmak yerine yakın zamanda yaşadığımız birtakım gelişmeleri hatırlatarak Sayın Atalay'ın vurgusunun ne ölçüde gerçekçi ve tutarlı olduğunu sormak istiyoruz. Türkiye'de yargıya hakim otoriter-bürokratik zihniyet malumumuzdur. Bu yüzden yargıdan kaynaklanan sorunları es geçiyor ve burada doğrudan yürütmenin tasarruflarından kaynaklanan, bizzat İçişleri Bakanlığı'nın yetkilileri ve görevlilerinin çabalarıyla gündeme gelen bazı dayatmaları hatırlatmayı gerekli görüyoruz.

Sayın Beşir Atalay,

İfade ve örgütlenme özgürlüğünün şiddet çağrısı ya da eylemi olmadıkça kısıtlanamayacağını söylüyorsunuz. Özgür-Der Genel Merkezince hazırlanan "İnancımızın Aşağılandığı Resmi Törenlere Tavır Alalım!" başlıklı bildiriden sonra yaşanan gelişmeler acaba bu sözlerinizle ne kadar uyum içindedir? Bildiriye imza atan kuruluşların Bakanlığınıza bağlı birimlerce denetim adı altında baskı altına alınması ifade özgürlüğü anlayışınızla örtüşmekte midir? Aynı şekilde İstanbul Valiliği'nin girişimleriyle sadece bir bildiriden dolayı Özgür-Der hakkında kapatma davası açılması acaba nasıl bir örgütlenme özgürlüğü anlayışının tezahürü sayılabilir?

Benzeri bir işgüzarlık örneği de Ankara'da yaşandı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Gazze'de İsrail vahşetinin sürdüğü bir ortamda bir İsrail basketbol takımının Ankara'ya maç yapmak üzere gelmesini protesto eden bir basın açıklamasını yayınladığı için Radyo Denge hakkında suç duyurusunda bulundu ve Savcılık Radyo Denge yöneticisi Bülent Koca hakkında dava açtı. Aynı şekilde yine Ankara Emniyet Müdürlüğü 28 Şubat'ın yıldönümünde Güvenpark'ta düzenlenen bir basın açıklamasından ötürü İLKAV Başkanı Mehmet Pamak hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Her iki etkinlikte de en küçük bir şiddet çağrısı mevcut olmadığı gibi; hakaret ya da saldırganlık da söz konusu değildir. Yaşanılan zulümler dile getirilmiş ve haksızlıklara ve dayatmalara karşı duyarlı olunması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Ve bu iki konuda da Savcılığın resen harekete geçmesinin söz konusu olmayıp, Bakanlığınıza bağlı birimlerin "gayret"lerinin belirleyici olduğunun altını çizmek isteriz.

Doğrusu bir İçişleri Bakanı'nın ağzından ifade ve örgütlenme özgürlüğünün kalınca çizilmesine yönelik böylesi vurguları duymak çok güzel ama bir de ortada gerçekler var; sözleri anlamsız kılan, yalanlayan gerçekler! Eğer birileri sesimizi, itirazımızı duyma "lütfu"nda bulunursa, muhtemelen dile getirdiğimiz gelişmeler her zaman yapıldığı üzere birtakım mazeretlerin arkasına sığınılarak izah edilmeye çalışılacaktır. Hak ihlallerine yönelik dikkat çektiğimiz vakalar devletlû zevatın ağızlarından her zaman duyduğumuz "ama" diye başlayan, "fakat" diye devam eden klasik izahatla geçiştirilecektir. Oysa bu tutum bugüne dek ülkeye bir katkı sağlamadı; sahiplerini onurlu kılmadı, sadece çelişkilere sürükledi.

Sayın Atalay, sizden tutarlı davranmanızı bekliyoruz. Ya emrinizdeki personelin düşüncelerinizi, sözlerinizi anlamsız kılmasının, geçersiz hale getirmesinin önüne geçin ya da icraatlarınıza uygun düşünceler geliştirip, iddialı sözlerle, vaatlerle kamuoyunun karşısına çıkmayın!

ÖZGÜR-DER

Önceki ve Sonraki Haberler