Diyarbakır Huzurevler’de Ahiret Bilinci Semineri

Diyarbakır Huzurevler’de Ahiret Bilinci Semineri

Özgür-Der Huzurevleri temsilciliğinde aylık olarak gerçekleştirilen seminerlerden bu ay işlenen ahiret bilinci semineri idi.

Mahmut Bozan tarafından sunulan "Ahiret Bilinci" başlıklı seminerde özet olarak şunları ifade etti.

AHİRET BİLİNCİ

Ölümden sonra gidilecek tek yol ahiret hayatıdır. Allah’tan başlayan Allah ile tekrar biten bir hayattır o. Bu yüzden dünya hayatını ahiretten bağımsız olarak düşünmek hem dünyanın gerçeğini hem de ahiret gerçeğini bilmek anlamında ciddi sorunlara yol açmaktadır. Ahiret bundan dolayı Müslümanlar için dünyanın dışında bir yer değil bilakis bizzat dünya ile ilgilidir.

Bugün insanların endişelerine bakıldığında insanların ahiret bilinci konusunda hangi hal ve şartlar içerisinde bulunduğu anlaşılır. Maalesef ahirete inandığı idiasında bulunan Müslümanlar dahi ahirete değil dünyaya yönelik endişe sapmasına uğramış bulunmaktadır. Nitekim Müslümanların günlük meşguliyetlerine bir göz atıldığında onların içerisinde bulunduğu durumun da çok iç açıcı bir durum olmadığı anlaşılır.

Müslümanların yaşadığımız dönemde ahiret bilincini diri tutmaları gereklidir. Bu diriliğin de zamanın, ahirete veya bir diğer ifadeyle Allah’a tahsis edilmesi şeklinde gerçekleştirlmesi zorunluluğu vadır. Allaha tahsis edilen zaman dilimleri, Müslüman’ın Allah, ahiret, öldükten sonra dirilme ile ilgili hassasiyet derecesini gösterir. Bu yüzden zamanın kimlerle ve ne ile geçirildiğine dikkat edilmelidir.

ÖLÜMÜ ANLAMAK

 Müslüman için hayatın gerçekliği kadar ölümün gerçekliği de gerçektir. İçtiğimiz su, soluduğumuz hava, dokunduğumuz her ne ise ve ne kadar gerçekse o, ölüm de o kadar gerçektir. Ölüm bilgisi Müslümanın duygu ve anlam dünyasında inancın kendisine dönüşerek bir yer tutar. Bu yer de ağır bir yerdir.

Hâlbuki insanların çoğu bu kadar somut bir duruma karşılık duyarsızlık ve ilgisizlikle bu gerçeği görmezden gelme tavırları sergiliyorlar. Ayette de ifade edildiği gibi: “Öyle yapılar ediniyorsunuz ki sanki içinde ebedi kalacaksınız.” İnsanı yaratan Allah insanın haleti ruhiyesini ne güzel de bize bildirmiş.

Ölün insanları en fazla etkileyen şey olmasına rağmen kendisinden de o kadar de kaçılmak istenen bir olgudur. Yokmuş gibi davranıyor ben-i âdemin çocukları. Ölümün kendisine iman edilmeyince yaşamın kendisine iman edilmiş bir durum var karşımızda. Yani dünyanın kendilerini aldattığı insanlar ve boş hülyalara insanların dalması söz konusudur.

ÖLÜM BİR DİRİLİŞTİR

Allah mevsimlerle yeryüzünün canlanmasını veya ölmesini, benzetme yoluyla ölüme teşbih ederek bize anlatır: “O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. ( Rum 19 )” “Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir. ( kaf 9 – 11 )”

Allah kış ve baharları yaşatırken aynı zamanda ölümleri ve dirilişleri de bize bu vesileyle seyrettirir. Her an ölüm her an diriliş yaşanıyor yeryüzü sahnesinde. Bu sahnelerle Allah insana dirilişinin de bu gerçeklikte vuku bulacağını insanlara gösterir de gösterir. Yeryüzü dirilişin provasını sunar biz insanlara.

İnsan bu diriliş sahneleri karşında dirilmeli, kendisi bunlardan ibret almalı ve kendini ötelere hazırlamalıdır. Yoksa pişmanlık gününde pişman olanlardan, aldanış gününde aldananlardan olur. Ve Yasin suresinin şu hitabına maruz kalır: “'Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?' derler. Onlara: 'İşte Rahman olan Allah'ın vadettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi' denir. ( Yasin 52 )”  

ÇAĞIMIZ İNSANIN ÖZGÜRLÜK ARAYIŞI

Çağımızın insanı nefsini firavunlaştırarak ve kendini kendine yeterli görmektedir. Bu yüzden kendinden başkasını düşünmemekte ve kendi özgürlüğünün sınırlanmasına isyan etmektedir. Sınırsız bir şekilde özgür olmak istemektedir. Taleplerinin hemen karşılık bulmasını beklemektdir. Bu gerçekleşmediğinde kendisini yetersiz ve ezik görmektedir. Aslında mevcut gerçeği bu iken bunu görmek istemez. Kendine yönelik inkâr, asimilasyon, yabancılaşma tavrını sergilemektedir.

Özgürlük bugün itibariyle ölümdem kaçmak, ahireti hesaba katmamak, hayatta kutsala yer vermemek, dünyaya ebedi muamelesi yapıp her şeyi yapabilmek şeklinde görünmektedir. Aslında insanın pradaoksal yanı bu olsa gerek; özgür olayım derken insanın, özgürlük dediği yanılgıya esir olma durumu söz konusudur.

Müslümanın özgürlüğü Allah’a ibadettir. Hayatı Allah’ın istediği şekilde biçimlendirip yaşamaktır. Hayatı fi sebilillah yaşamaktır. Nefsin tüm aldatıcı hilelerinden azade olup onu yaratana, kul olmaktır. Kulluk yegâne özgürlüktür. Özgürlük imandadır. İman özgürleştirir. Bir ilaha kul olamayanlar türlü türlü ilahlara kul olur. Ama bunu özgürlük sanar zavallı ben-i âdem. İçine düştüğü handikapın farkında değildir ama bu handikapın acısı iliklerine kadar kendini ona hissettirir.

Çağımızın sapkın özgürlük anlayışlarına karşın biz Müslümanlar Allah ve Resul’ünün diliyle şöyle dua etmeliyiz: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et.” (Bakara 250 ), “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım kalplerimizi dinin üzerine sabit kıl.”

HAYAT VE BİZ

Allah her şeye bir değer koymuş. Hayatın da Müslüman açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği ile ilgili emir ve yasaklar vaz etmiş. Hayat bu anlamda Allah’a hasr edildiği oranda değerli ve anlamlıdır. Bu yüzden Müslümanlar hayata Allah’ın bakın dediği yerden bakmak zorundadır.

İş hayatımızdan sosyal ilişkilerimize, siyasetimizden eğitimimize, çarşı pazardan ev düzenine kadar uymamız gereken kurallar manzumesi sunar bize Allah. Eşya ile ilişki biçimimiz bizim Allah ile ilişki biçimimizi belirler. Alışverişlerimizin kiminle olduğu, bizim ölüm ve ahiret ile ilgili tasavvurumuzu, hissiyatımızı, derecemizi belirler. Bu konularda çok dikkatli olmalıyız.

Dünya hayatı bizim için aldatıcı olmamalıdır. Dünya hayatı ahiretin meyve vereceği araziye dönüştürülmelidir. Bu meyveler de ahiret için hazırlanmalı, toplanmalıdır. Sonu hüsran olan bir durumdan hepimiz kaçınmalıyız. Dünya hayatının oyun ve eğlence olduğu, ahiret hayatının ise asıl ebedi yurt olduğu hiçbir zaman zihinlerimizden çıkmamalıdr. Yoksa dünyaya dalanlarla birlikte biz de dalarız da sonrasında pişman olanlardan oluruz. Allah korusun.

AHİRETE İMANIN ÖNEMİ

Ahirete iman insanı isyandan, zulümden, tuğyandan korur. Bu yüzden Kuran insana sürekli bunu hatırlatır. Bugün hastalıklarımızın, acılarımızın, yenilgilerimizin ve ihtilaflarımızın nedenini biraz da burada aramak gereklidir.

Mekkeyi medineye taşıyan ahiret inancıdır. Bedir zaferini getiren ahiret inancıdır. Cahiliyenin kapkaranlık dehlizlerinden pırlantalar var eden bu inançtır. Muhacir ve ensar bu inancın ürünüdürler. Onların cihadı, mücadelesi, azmi; onların terbiyesi, fedakârlığı, kardeşliği bu inanç sayesindedir ki Kuran onlardan övünçle söz eder.

Ahirete iman dertlerimize derman, kalplerimize şifa, ümmetimize hidayet getirecektir. Bu da ahirete gereğince iman etmekten geçmektedir. Şunu unutmayalım ki peygamberlerin gönderildiği kavimler ahirete iman ile uyarılmışlardır. Ahirete imana davet edilmişlerdir onlar. Çünkü orası dönüş ve hesap yeridir.

SONUÇ

Kuran ahirete iman konusunu işleyerek hem Müslümanlara hem de Müslüman olmayanlara böyle bir gün gelmezden ona yönelik hazırlık yapmalarını vaz etmiştir. Bu yüzden kıyamet manzaraları, cennet ve cehennem manzaraları, sürekli olarak Kuran’da yer bulur.

Cenetliklerden olmak istiyorsak ahirete imanı içselleştirmeli onun gereklerini yerine getirmeliyiz. Yoksa sadece ahirete inanıyorum demekle ahirete imanın gerçekleşemeyeciğini fark etmek durumundayız.

Bir misalle seminerimizi hitama erdirelim: nasıl ki her birimizin çay saati varsa bir de düşünme saati olsun. O saatte ölümü, dirilişi kiıyameti, mahşeri, cenneti, cehennemi, günahlarımızı, Allah’ın nimetlerini yiyip de sonra teşekkür dahi etmediğimiz kusurlarımızı derin derin düşünelim.

Ey insan tohumun toprağın üstüne çıkması gibi birgün kabirden çıkartılacağını, Rabbinin huzuruna gidip yaptıklarının veya yapmadıklarının hesabını vereceğini hatırdan çıkarma. Çünkü ahiret bir gerçektir. Ölüm ise oraya açılan bir kapıdır. Kapının ardındaki dünyaya nasıl geçeceğimizin hesap ve kitabını iyi yapalım.

 

Önceki ve Sonraki Haberler