Sakarya'da 120. Başörtüsü Eylemi

Sakarya'da 120. Başörtüsü Eylemi

Sakarya Başörtüsü Platformu’nun gerçekleştirdiği 120.Başörtüsü Eyleminde; Gaziantep’in işgalden kurtuluşunun yıldönümü törenlerinde başörtülülerin maruz kaldığı uygulamalar protesto edilirken, Hükümet’in yasakçıların istediği yönde hareket ettiği ve iktid

Sakarya Başörtüsü Platformu'nun gerçekleştirdiği 120.Başörtüsü Eyleminde; Gaziantep'in işgalden kurtuluşunun yıldönümü törenlerinde başörtülülerin maruz kaldığı uygulamalar protesto edilirken, Hükümet'in yasakçıların istediği yönde hareket ettiği ve iktidar olduğu günden bugüne başörtüsü yasağının çözümü noktasında somut hiçbir adım atmadığı ifade edildi.

Sakarya Başörtüsü Platformu adına SABED-Sapanca Bilgi Eğitim ve Dayanışma Derneği- üyesi Ömer SEVİM tarafından okunan 120.basın açıklamasında; geçtiğimiz hafta Gaziantep'in işgalden kurtuluşunun yıldönümü törenlerinde Hükümete ait bir belediyede zabıtaların askerler etkinliği terk etmesinler diye gelen bütün başörtülüleri geri çevirmelerinin, Hükümet'in yasakçıların istediği yönde hareket ettiğinin ve iktidar olduğu günden bugüne başörtüsü yasağının çözümü noktasında somut hiçbir adım atmadığının bir diğer göstergesi olduğu şu sözlerle dile getirildi: "Sanırız ki Ak Parti, Bakanlarından sonra Belediye Başkanlarının da başörtüsü yasağının aksamadan uygulanması konusunda kulağını çekmişe benziyor. Hükümet olduğundan bu yana başörtüsü yasağının çözümü noktasında somut hiçbir adım atmayan, 22 temmuzdan sonra mecbur kalarak başörtüsünü sadece üniversitelerde serbest bıraktırabilmek için yapmadığı tuhaflık kalmayan Hükümetin, yasağı zabıtalara kadar kanıksatmaya çalışması gereken ilgiyi hak ediyor. Yoksa eminiz ki, başörtülüleri geri çeviren zabıtaların çoğunun ya eşleri, ya anneleri, ya kızları veya kardeşleri başörtülüdür. Hükümetin toplumu bu denli istikrarsızlaştırmaya, bu denli dengesizleştirmeye, kendi yaşadığı çelişkileri halka da yaşatmaya hakkı olmadığı düşüncesindeyiz."

Açıklamada, hükümetlerin görevinin yasakçıların çıkarlarına hizmet etmek değil, tersine topluma hizmet ve toplumun sorunlarına adil çözümler üretmek olduğu, "Hükümetlerin görevi topluma hizmet etmektir. Halkın hak ve taleplerine cevap vermektir. Halkın sorunlarına somut ve tutarlı çözümler üretmektir. Halkın sahip olduğu inanç ve değerlerini korumak ve onların bu inanç ve değerlerini yaşayabilmeleri için özgür ve uygun zeminler hazırlamaktır. Hükümetlerin görevi bürokrasiye kul ve köle olmak değildir. Üç beş kişinin heva ve hevesleri için yasakları uygulamak ve bunların çıkarları için yönetmelikler çıkartmak değildir. Hükümetlerin görevi adaletli bir şekilde herkesin insanca yaşam standardına ulaşmasını temin etmektir. Yoksa asgari ücret adı altında hayatı sürdürebilmenin imkansız olduğu bir gelirle insanları buna mahkum etmek değildir." cümleleriyle ifade edildi.

Açıklama 30 aydır sürdürülen eylemlerin niçin yapıldığını ifade eder nitelikte olan şu sözlerle son buldu: "Yaşasın İslam!, Yaşasın adalet ve özgürlük isteğimiz!, Yaşasın başörtümüz!, Yaşasın İslami direnişimiz!"

 "Başörtüsü İslam'ın Emri; Müslüman Kadının Kimliğidir" ve "Tevhid Adalet Özgürlük" yazılı pankartlar taşıyan platform mensupları, eylem boyunca "Yasakçı Devlet; İktidarsız Hükümet" ve "İnadına Özgürlük; İnadına Direniş" sloganlarını attılar. Eylemde "Yasak Sürüyor (D)uyuyor musunuz", "Hepimiz Başörtülüyüz", "Başörtüsü İslam'ın Emridir" ve "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz" yazılı dövizler de taşındı.

Sakarya Başörtüsü Platformu 120.Basın Açıklaması Tam Metni:

DİRENİŞ 30.AYINDA

Gaziantep'te geçen hafta yaşanan ve başörtüsü yasağının geldiği yeri gösteren olaya değinerek 120.Basın açıklamamıza başlıyoruz.

Daha önce düzenlenen cumhuriyet bayramı, 10 kasım gibi resmi törenlerde başörtülüler olduğu için tepkilerini ortaya koymak amacıyla programlara katılmayan askerler Gaziantep'in işgalden kurtuluşunun yıldönümü törenlerinde bu tavırlarının karşılığını gördüler.

Gaziantep istasyon meydanındaki törenlere önce askerler gelerek yerlerini aldılar. Onlardan sonra törenlere gelen başörtülü hanımlar Antep Büyükşehir Belediyesi zabıtalarının engellemeleri ile karşılaştılar. Zabıtalar askerler etkinliği terk etmesinler diye büyük bir çaba harcayarak gelen bütün başörtülüleri geri çevirdiler.

Merkez yönetim mekanizmalarından, askeri tesislerden, üniversitelerden ve hastanelerden sonra yerel yönetimlerde de görülen bu baskıcı ve yasakçı tavır başörtüsüne duyulan tahammülsüzlüğü göstermiş oldu.

Hele ki; bu tavrın her ağzını açtığında hak ve özgürlüklerden, ilerleme raporlarından, AB sürecinin işletilmesinden söz açan Hükümete ait bir belediyede yaşanmış olması da ayrıca manidar.

Sanırız ki Ak Parti, Bakanlarından sonra Belediye Başkanlarının da başörtüsü yasağının aksamadan uygulanması konusunda kulağını çekmişe benziyor. Hükümet olduğundan bu yana başörtüsü yasağının çözümü noktasında somut hiçbir adım atmayan, 22 temmuzdan sonra mecbur kalarak başörtüsünü sadece üniversitelerde serbest bıraktırabilmek için yapmadığı tuhaflık kalmayan Hükümetin, yasağı zabıtalara kadar kanıksatmaya çalışması gereken ilgiyi hak ediyor.

Yoksa eminiz ki, başörtülüleri geri çeviren zabıtaların çoğunun ya eşleri, ya anneleri, ya kızları veya kardeşleri başörtülüdür. Hükümetin toplumu bu denli istikrarsızlaştırmaya, bu denli dengesizleştirmeye, kendi yaşadığı çelişkileri halka da yaşatmaya hakkı olmadığı düşüncesindeyiz.

Hükümetlerin görevi topluma hizmet etmektir. Halkın hak ve taleplerine cevap vermektir. Halkın sorunlarına somut ve tutarlı çözümler üretmektir. Halkın sahip olduğu inanç ve değerlerini korumak ve onların bu inanç ve değerlerini yaşayabilmeleri için özgür ve uygun zeminler hazırlamaktır.

Hükümetlerin görevi bürokrasiye kul ve köle olmak değildir. Üç beş kişinin heva ve hevesleri için yasakları uygulamak ve bunların çıkarları için yönetmelikler çıkartmak değildir.

Hükümetlerin görevi adaletli bir şekilde herkesin insanca yaşam standardına ulaşmasını temin etmektir. Yoksa asgari ücret adı altında hayatı sürdürebilmenin imkansız olduğu bir gelirle insanları buna mahkum etmek değildir. Evine ekmek götürebilmek, çocuklarını okutabilmek, belli bir sosyal ve kültürel imkanlar çerçevesinde hayat sürdürebilmek herkesin hakkıdır. 419 YTL'den 435 YTL'ye çıkartılan asgari ücret açıkça göstermektedir ki, bu ülkede hiçbir şeyin emniyeti yoktur. İnsanların canları, malları, namusları, akılları ve çocukları belirgin ve gözle görülür açık bir tehlike ile tehdit altındadır.

Bunu önleyebilmenin veya önüne geçebilmenin yolu, kendi halkı ile kendi halkının inanç ve değerleri ile, dili ile dini ile barışık olmakla, barışık olabilmekle başlar. Bunu tesis etmeden hiçbir şeyin güvenliğinden bahsedilmemelidir.

İnanç ve değerlerle bu kadar alay edilen, hafife alınan, hor ve hakir görülen kendi halkını fişleyen ve halen de fişlemeye devam eden başka bir ülke var mıdır bilmiyoruz fakat bu gidiş iyi bir gidiş değildir.

Ortadoğu'nun Washington'u olmaktan gurur duyanlar ve bununla övünenler unutmasınlar ki, toplumlarda insanlar gibidir. Doğarlar, büyürler ve gelişirler ve bir gün mutlaka ölürler. Büyüme ve gelişmelerini hormon alarak  yapanların, ithal heveslerle ortaya çıkartanların, baskı ve yasaklamalar ile sabit kılmaya çalışanların ölümleri de  nasıl yaşadılarsa aynı şekilde olacaktır.

Çok hızlı değişen bir coğrafyanın orta yerinde ateş bana değmesin diye başkalarının ateşte yanmalarına seyirci kalmak olacak şey değildir. Zulüm bana uğramasın diye başkalarına yapılan zulme destek olmak neyse bu da aynı şeyi ifade eder.

Olması gereken hakkı ve hukuku elden bırakmadan özgürlükleri temin etmeye çalışmaktır. Bu da inançla ve istikrarla doğrudan ve haklıdan yana olmakla mümkün hale gelecektir.

2007 yılının bu son günlerinde bizler Sakarya Başörtüsü Platformu olarak 30.ayımızı da adalet, özgürlük hak ve talebimizi dile getirerek noktalamak istiyoruz.

Yaşasın İslam !

Yaşasın adalet ve özgürlük isteğimiz !

Yaşasın başörtümüz!

Yaşasın İslami direnişimiz !   

Önceki ve Sonraki Haberler