Sakarya'dan Darbeye Protesto; İhvan'a Selam

Sakarya'dan Darbeye Protesto; İhvan'a Selam

Darbenin birinci yıldönümünde Sisi cuntası Sakarya'da da protesto edildi.

Mısır’da Muhammed Mursi ve İhvan’a karşı Sisi cuntası tarafından gerçekleştirilen 3 Temmuz darbesi, dün Türkiye’nin diğer birçok ili gibi Sakarya’da da protesto edildi.

Özgür-Der’in çağrısıyla saat 17:30’da AKM önünde toplanan müslümanlar, burada bir basın açıklaması yaparak Sisi cuntasını telin ettiler.“Mısır Halkının Kıyamına Bin Selam!” ve “Zulme Karşı Direniş, Herkes İçin Adalet!” yazılı pankartlar taşıyan topluluk sık sık cunta aleyhtarı ve İhvan yanlısı sloganlar attı.

Özgür-Der Sakarya Şube Başkanı M. Baki Kızıltepe’nin yönettiği eylemde topluluk adına Ömer Sevim basın açıklaması metnini okudu.

sakarya-misir-sisi-darbesini-protesto-01.jpg

sakarya-misir-sisi-darbesini-protesto-02.jpg

sakarya-misir-sisi-darbesini-protesto-03.jpg

sakarya-misir-sisi-darbesini-protesto-04.jpg

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Yaşasın İhvan-ı Müslimîn’in Onurlu Direnişi!

Kahrolsun Sisi Cuntası ve İşbirlikçileri!

Bilindiği gibi Mısır’da bir yıl önce 3 Temmuz 2013 de halkın yarısından fazlasının katıldığı bir seçimde yine oyların yarısından fazlasını alarak seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’ye dolayısıyla Müslüman Kardeşlere dolayısıyla İslama ve Müslümanlara karşı darbe yapılmıştı. Bunun ardından baskılar işkenceler ve katliamlar devam etti.

İhvanı Müslimin’in tüm kadroları başta İhvan Mürşidi Muhammed Bedii olmak üzere cezaevine kondu ve uydurma mahkemelerde yapılan yargılamalar sonucunda idama mahkûm edildiler.

2011yılında başlayan Ortadoğu intifadaları Tunus’tan Suriye’ye kadar olduğu kadar tüm dünya Müslümanları için de bir umut oldu ve halen de olmaya devam ediyor. On yıllarca diktatörlüklerin ağır baskıları altında İslami kimlikleri ile yaşamaya azmetmiş ve bu noktada direnerek var olmaya çalışarak kararlılık gösteren müslümanlar Tunus’ta Libya’da Mısır’da diktatörlükleri yerle bir etmişlerdi.

Sonrasında değişen sosyal siyasal ve ekonomik şartlar iktidarları devrilen yerel güçler ile birlikte onlarla işbirliği içerisindeki  küresel güçlerin de işine gelmedi ve  hileler ve entrikalar planlayarak hakların adalet ve özgürlük arayışlarının bir kez daha önüne geçebilmek için farklı oyunlar planlamanın telaşına düştüler.Bu sefer ki metotları da eskisinden pek farklı değildi.Dine karşı Din.

İşte Mısır’ın seçimle işbaşına gelmiş lideri Muhammed Mursi’yi devirip gerekirse idama yollayacağını ilan eden namaz kılan ailesi başörtülü bir darbeci general. Adı Sisi. Ağababası ise   “Mısır Ordusu halkını karanlık bir tünelden çıkardı”  diyecek kadar azgınlaşan Suudi diktatörlüğü.

Mursi’yi demokrasi oyununa alet olmakla suçlayıp darbeyi meşru gören ve İslam’ın sadece krallıklarda diktatörlüklerde kendilerinin yönettikleri ortamlarda yaşanabileceğine iman etmiş bu zevat acaba Muhammed Mursi’ye Muhammed Bedii’ye Biltaci’ye Şatır’a ve diğer Müslümanlara yapılan işkencelerin tek suçu adalet ve özgürlük istemek olan Esma kızımızın ve katledilen diğer binlerce müslümanın kanının vebaline ortak olmayacaklarını mı zannediyorlar.

Oturdukları yerden Mursi’yi ve İhvanı eleştirenler İran ile iyi ilişkiler kursaydı bunlar başına gelmezdi diyen Şiiperestler Mursi üzerinden Türkiye’ye laf söylemeye kalkışıp örtülü veya örtüsüz mezhepçilik yapanlar İhvanı işbirlikçilikle ABD ajanlığı ile suçlama gafletinde boğulanlar bu kanlı darbenin vebalinden pay almayacaklarını mı zannediyorlar?

 Bunların asıl derdi İhvan’a  zaman verirsek bir daha önüne geçemeyiz derdidir.Bir daha seçimle işbaşına gelemeyeceklerini anladıklarından bu yola başvurmuşlardır.Bunların derdi otokrasi diktatörlük veya  tiranlık değil bozulmaya başlayan çarklarını tekrar döndürme derdidir.  

Gerçekten bunların derdi ekonomik yetersizlikler sosyal siyasal dalgalanmalar değil bunu artık tüm dünya biliyor. Bunların derdi dünyayı heva ve heveslerini ilah edinmiş bu çıkar gruplarının Müslümanlar tarafından yönetilmeyi içlerine sindirememeleridir.

Mesele Kur’an’ı hayatının düsturu kabul eden bir anlayışı kabullenememeleridir.

Bu azgınlaşmış ifsad edici darbeci zihniyetin asıl derdi kökten ve köklü bir biçimde gerçekleşecek olan toplumsal değişimi yani ıslahı istememeleridir.

Bu ülkedeki darbeci vesayetçi baskıcı Kemalist kafa yapısı neyse Mısır’da darbeyi gerçekleştiren Sisi’ni ona destek veren kralların ve onların soytarılarının da derdi aynıdır.

Bugün itibariyle Mısır’daki darbenin üzerinden bir yıl geçmiş durumda. Hakkında idam kararı onanan Muhammed Bedii geçen hafta verdiği demeçte diyor ki:  "Adaletin yokluğunu Allah'a şikâyet ediyor, ömrümün geri kalanını hapishanelerde geçirmekten ya da idam edilmekten korkmuyorum. Resulullah'ın 'Cihadın en büyüğü zalim idareci karşısında hak sözü söylemektir' sözüyle amel ederek şehadetin en üst mertebesini istiyorum"

Yine hakkındaki idam kararı onanan Muhammed Biltaci diyor ki: “İdam edilmek benim için en büyük şereftir”.

Müslümanlar olarak bizler adaleti öncelemeli ve haksızlığa uğrayanın yanında yer almalı ve zalimin karşısında durmalıyız.

Bu bizim için mezhebimizden ve meşrebimizden daha önemlidir. Bu bizim için derneğimizden vakfımızdan ve cemaatimizden daha önemlidir. Bu bizim için mevkiimizden makamımızdan daha önemlidir.

Bu bizim için doymak bilmeyen hırslarımızdan ise çok daha önemlidir. Bu bizim için umutla beklediğimiz ebedi mutluluğa ulaşabilmemiz açısından çok daha önemlidir.

ÖZGÜR-DER SAKARYA ŞUBESİ

Önceki ve Sonraki Haberler