“Mısır Zindanlarındaki Çığlığı Duyun!”

Mısır’da başta Bedr Cezaevi olmak üzere çok sayıda cezaevinde kalan 70 bin siyasi mahpusun içinde bulunduğu kötü şartlarla ilgili ÖZGÜR-DER ve MAZLUM-DER’in çağrısı ile Taksim Camii Kültür Merkezi’nde “Acil Çağrı” koduyla basın toplantısı düzenlendi.

Basın toplantısına darbede katledilen Esma Biltaci’nin annesi Sena Biltaci de katıldı. Eşi Dr. Muhammed Biltaci, çocukları ve diğer mahpus yakınlarını temsilen katılan Sena Biltaci, cezaevi gerçekleri ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Çağrıcılar adına söz alan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Mısır’da yaşanan zulme karşı kamuoyunun daha duyarlı olunması, daha çok ses çıkartılmasını ve devletler nezdinde daha çok baskı yapılması gerektiğini vurguladı.

Kaya; “22 aydır yüreğimiz Gazze’de fakat ne yazık ki sıkıntılarımız sadece Gazze’den ibaret değil. İslam coğrafyasının birçok bölgesinde sırf “Rabbim Allah’tır” dediği için kardeşlerimiz zulüm görüyor. Bu kapsamda Mısır’da, hassaten cezaevindeki kardeşlerimize karşı yapılan işkencelere karşı ses çıkartmak ve bunu gündeme taşımak için buradayız. Tüm coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılara ses çıkartmak bizler için sorumluluktur.

Türkiye Mısır'da Sisi darbesi karşısında tavır aldı, mazlumları destekledi, bu büyük bir onurdu ama son dönemde bu tavırda bazı değişmeler görüyoruz. Nitekim yakın bir tarihte mısırlı muhalif kardeşimiz Abdulhafız Abdullah'ın deport edilmesi hepimiz adına büyük bir ayıp oldu. Buradan bir kere daha iktidara sesleniyoruz. Bu işkenceci, zalim yönetimin talepleriyle hareket ederek buraya sığınmış kardeşlerimizin hayatını zorlaştırmayın. Sisi iktidarıyla madem görüşüyorsunuz, onlara cezaevlerinde devam etmekte olan zulümlere son vermelerini söyleyin. Bu konuda duyarlılığınızı gösterin.”

Mazlumder Genel Başkanı Kaya Kartal ise konuşmasında Sisi rejiminin Müslüman tutsaklara karşı uygulamış olduğu sistematik işkencelere dikkat çekti. Kartal; “Sena Hanım’ın (Biltaci) çağrısı üzerine bizler buradayız. İnsanlığa karşı her türlü işkencenin olduğu Mısır’da, özellikle Müslüman tutuklulara karşı uygulananları biliyoruz. Temel insani şartlardan mahrum bırakılan bir cezaevi durumu ile karşı karşıyayız. Tıbbi ihlaller ve psikolojik baskılarla çok vahim vakalar yaşanıyor. Uluslararası mekanizmalar ve Türkiye üzerinden de Mısır’daki bu ihlaller üzerine Mısır’a baskı yapmaya davet ediyoruz.”

Sena Biltaci ise eşi Muhammed Biltaci, çocuğu ve diğer Müslüman tutsakların maruz kaldığı işkence ve tecride vurgu yaparak; “Burada sadece eşim Biltaci için değil, onunla aynı şartlarda olan; çocukların, kadınların, yaşlıların da olduğu 70 bin insandan bahsediyoruz.

Eşim ve oğlumun da aralarında bulunduğu bu esirler sistematik bir işkenceye maruz kalmaktadır. Şu an kaldıkları Bedr Hapishanesi, Sednaya'dan farksızdır. 12 yıldır bu şartlarda mahpus olarak kalan bu insanlarla 9 yıldır hiçbir iletişim sağlanamadı. Tamamen tecrit altında tutulmaktadırlar.2 metrekarelik hücrelerde, güneş ışığından ve temel insani şartlardan mahrum bir şekilde yaşıyorlar.

Dünyada olanlardan hiçbir şekilde haberdar değiller. Kendi ailelerinden evlenen, vefat eden, dünyaya gelen hakkında dahi bilgi alamıyorlar. Kur’an-ı Kerim’e ulaşıma bile müsaade edilmeyen bu esirler, şimdi de açlık grevine başladılar. Dünyadan tecrit edilmiş bu insanlar, ancak bu şekilde seslerini duyurabilmeyi deniyorlar.”

Tek başına hukuki mücadelenin sonuç doğurmadığını bunun yanında toplumsal bir baskı oluşması gerektiğini vurgulayan Avukat Gülden Sönmez ise;

“Bizlere çok zor şartlar altında gelen mektupları hepiniz okudunuz.

Bu mektup bize ulaştığından beri bu mesajları herkese ulaştırmaya çalışıyoruz.

Muhammed Biltaci kendi halkı tarafından seçilmiş meşru bir milletvekiliyken, kendisinin uydurma yargılama süreçleriyle idam cezasına çarptırıldığını biliyoruz.

Dünyanın tüm insan hakları kuruluşlarına, herkese bu konuda mektuplar gönderiyoruz. Hukuk mücadelesi veriyoruz fakat hepimiz, Gazze süreciyle birlikte gördük ki hukuk tek başına bir sonuca vardırmıyor. Ancak bu konu gündem yapıldığında, toplumsal baskılar oluşturulduğunda hukuk fayda sağlayabiliyor.

Bizim çağrımız; hukukçulara, insan hakları örgütlerine: Mısır hükümetine çağrılar yapın, başvurular yapın. Bugün de hukukçu derneklerinin, baroların bu zulme karşı hakların savunulması adına adım atmalarını talep ediyoruz. Mısır’a heyetler halinde gidilip soruşturma yürütülmesini önemsiyoruz. Bazı Müslümanların dişleriyle damarlarını keserek intihar etmeye çalıştığı durumlarla karşı karşıyayız. Gazze’de olduğu gibi Mısır’daki bu zulme karşı da ses çıkartılması çağrısını yineliyoruz.”

İstanbul 2 No’lu Baro Yönetim Kurulu üyesi Av. Umut Özkan ise Mısır’da yaşanan zulme karşı Müslüman tutsaklara hukuki destekte bulunacaklarını vurgulayarak; “Gazze’de yaşanan soykırımla beraber, oradaki kardeşlerimize destek olmak adına her türlü hukuki girişimde bulunmaya gayret gösterdik. Yine aynı şekilde, Suriye’de yaşanan olaylardan sonra oradaki hapishanelere giderek yerinde incelemelerde bulunduk. Mısır’da cezaevlerinde yaşanan hadiseler hakkında ise, bu toplantıdan sonra Mısırlı kardeşlerimize hukuki olarak destekte bulunacağız.”

İslami Dayanışma Platformu adına konuşan Necmettin Irmak ise Mısır zindanlarında yaşanan zulümlerin ses çıkartılarak hafifletilebileceğini vurguladı: “Biz, Mısır zindanlarını Yusuf (a.s)’dan biliriz. Bugün modern çağın firavunlarının da aynı uygulamaları yaptıklarını gördük. Bunu sadece Mısır’da değil, Suriye’de, Irak’ta, Guantanamo’da da gördük. Bunların Müslümanların bastırılması için kullanıldığını biliyoruz.

Zindanlardaki kardeşlerimize yapılan zulümlerin dile getirilmesiyle, üzerlerindeki baskıların hafifletilmesi mümkün olabilir. Zalimlerden adalet beklemiyoruz. Zaten adil olsalardı bu durum gerçekleşmezdi. Gazze’nin zaferinin nasıl geleceğini biliyorsak, Mısır’daki kardeşlerimizin de bu zafere ulaşacağına inanıyoruz. Rabbim kardeşlerimize sabırlar versin, bizlere de bu durumlara duyarsız kalmayıp çaba göstermeyi nasip etsin.”

Hukuki girişimlerin yanında mekanizmaların harekete geçebilmesi için toplumsal olarak da ses çıkartılması gerektiğini vurgulayan Hukukçular Derneği temsilcisi Av.Talha Güvencer ise konuşmasında; “Hukukçular olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz ama maalesef uluslararası mekanizmalar, istediğimiz ve olması gereken şekilde işlemiyor. Hukuk mücadelesinin yanında, sivil toplumun ve her bir bireyin de ses vermesi gerekiyor. Bu meseleyi, bulunduğunuz her toplu ortamda dile getirmeye devam etmeliyiz.”

Mısır Dernekler Federasyonu Başkanı Medhat Al Haddad ise Mısır da yaşanan zulüm ve baskının müsebbibinin Sisi rejimi olduğunu ve herkesin elindeki tüm imkanlar ile bu rejime karşı baskı kurması gerektiğini vurguladı. Al Haddad: “Mısır’da şu an şahit olduklarımız, askeri cuntanın sebep olduğu zulümden başkası değildir. Mısır bu zulümlerden yalnızca bir sene uzak kaldı, o da şehit Muhammed Mursi zamanıdır. Mısır’da yaşanan trajedinin, zindandan yaşanan zulümlere sebep olan kişi Sisi’dir. Aynı zamanda Gazze’de yaşanan zulümlerin müsebbibi de Sisi’dir. Netanyahu, Sisi ile beraber Gazze’nin damarlarını kesti.

Doktor Muhammed Biltaci gibi seçkin şahsiyetlerin açlık greviyle ölümle sonuçlanacak bir eylemi başlatma sebeplerini tahayyül edin. Bunun en büyük sorumlusu Sisi’dir. Benim ailemin de tamamı şu an Mısır zindanlarında. Bir kardeşim hapishanede şehit oldu, bir kardeşim gördüğü işkenceler sonucu kaldırıldığı hastanede şehit oldu. Diğer kardeşlerimden ve akrabalarımdan da 9 yıldır görüşme sağlanmıyor.

Bizim sesimiz olun. Mısır rejimine medya yoluyla, siyaset yoluyla, elimizden gelen her şeyle bu rejime baskı kurmakta bizlere yardımcı olun.”

Basın açıklaması hükümete bir an önce inisiyatif alarak Mısır yönetimiyle irtibata geçerek konunun takipçisi olması çağrısıyla sona erdi.

Basın Açıklamaları Haberleri

53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
Ey Sisi, Gazze halkının açlık ve susuzluktan ölümünü daha ne kadar seyredeceksin?
Türkiye ve Suriyeli STK'lardan Suriyelilere yönelik saldırılara karşı ortak basın açıklaması
Özgür-Der: Kemalist öğütüm sistemini tartışmadan atılacak hiçbir adım yeni olmayacaktır!
Soykırımcı Çin BM’nin kararına uy, Uygurları serbest bırak