Türkiye İslami dergilerinde muhalif “Milli Dindarlık” dönemi

Türkiye İslami dergilerinde muhalif “Milli Dindarlık” dönemi

Hamza Türkmen'in Üsküdar Özgür-Der'de gerçekleştirdiği İslami dergiler üzerinden İslamcılık okumaları devam ediyor.

1925’te Durkheim ve Comte’un seküler ilerleme felsefesi doğrultusunda İslam dini telakkisini reforme etmek üzere çıkartılan “Darulfünun İlahiyat Mecmuası”ndan sonra 1904 yılından itibaren Hollanda’da oryantalistler tarafından çıkartılan Encyclopedie De’l İslâm” (İslam Ansiklopedisi) fasikül fasikül Milli Eğitim Vekaleti tarafından Türkçeye çevrilerek 1940 yılında yayınlanmaya başlar. Türkmen bu teşebbüslerden sonra İslami ritüelleri reforme etme teşebbüsünün ilk defa ezan ve namaz üzerinde icra edilmeye başlandığını anlattı.

Türkmen, İslami ve geleneksel kaygıları içinde Türkiye’de hâkim hale gelen pozitivist maddeci Batılılaşmaya karşı yayın alanında ilk tepkiyi, Katolik felsefeciler Brondel ve Bergson’un mistik ve sezgici görüşlerinden etkilenen ve doktorasını Fransa’da tamamlamış olan Nurettin Topçu’nun 1939 yılında aylık olarak çıkartmaya başladığı Hareket dergisinin gösterdiğini belirtti. Ayrıca bu dergide, 5 bin yıllık veya 7 bin yıllık olarak kurgulanan pagan yeni Türk tarihine karşı, Oğuzların Anadolu topraklarında tasavvufi İslam'la hercümerç olarak “Bin yıllık tarih” içinde oluşmuş bir Türk ulusu tanımına gidildiğini anlattı.

Cumhuriyet tarihinde Müslüman halka dayatılan pozitivist batıcı resmi ideolojinin icraatlerine karşı ikinci tepki havzasının, 1925’te kapatılan Sebilürreşad dergisinin naşiri ve bazı yazarları tarafından 1940’ta çıkartılan İslam-Türk Ansiklopedisi teşebbüsü olduğunu belirten Türkmen sunumuna şöyle devam etti: Hollanda’da 1904’ten itibaren oryantalistlerce çıkartılmaya başlanan Encyclopedie De’l İslâm”,  İslâm dünyasının hem zengin ve güçlü yanlarını, hem de en yoksul ve güçsüz yönlerini Müslüman olmayan bir dünya adına bilgiye dönüştürmek çabası içindeyken birçok İslami kavramı ve konuyu da tahrifata yönelmişti. İşte 1940’ta Milli Eğitim Vekaleti tarafından İstanbul Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerine çevirtilerek fasiküller halinde “İslam Ansiklopedisi” ismiyle çıkartılan bu tahrifata karşı Eşref Edip ve arkadaşları İzmirli İsmail Hakkı, Kâmil Miras ve Ömer Rıza Doğrul birlikte her fasiküle karşı bir “İslam-Türk Ansiplopedisi” fasikülü telif ederek veya telif ettirilen yazıları redakte edip yayınlayarak cevap vermeye çalıştılar. Ayrıca bu ansiklopedi içinde “Muhitülmaarif Mecmuası” başlıklı bir ek neşriyat da yayınladılar. Bu çaba ve çalışmalar 1945’te çok partili sisteme geçildikten sonra 1948’te ikinci kez çıkmaya başlayan Sebilürreşad dergisinde sürdürülmeye çalışılmıştır.

Şeyh Said’in ve Seyid Rıza’nın direnişlerinden sonra resmi ideolojiye karşı basın alanında üçüncü muhalif çıkış, milli dindar bir söylemle 1943 yılında yayınlanan Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi olmuştur. Osmanlı kadısı olan dedesinin Çemberlitaş’taki konağında büyüyen, Bahriye Okulu ve hukuk tahsili sırasında birçok edebiyatçı şairin eğitiminden geçen Necip Fazıl, 1924’te Devlet bursuyla Fransa’ya yollanır. Sorbon Koleji’nde okur, sezgi felsefecisi Bergson ile temasları olur. 1928 yılında “Kaldırımlar” şiir kitabını yazdı. Üçüncü şiir kitabı "Ben ve Ötesi"nin yayınlanmasından sonra şairlik ününün zirvesine ulaşır. 1934’te Nakşi Abdulhakîm Arvâsî ile Eyüpsultan Pierre Loti yolunda sohbetleri olur. Sezgici yaklaşımını tasavvuf akaidi ile buluşturur. Yaşadığı derin fikri değişimin ardından yeni dönemindeki hayatının ilk önemli eseri “Tohum” adlı tiyatro oyununu olur ve Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenir. Tohum piyesi İslamcılık ve Türklük vurgularının ön planda olduğu bir eserdir.  Bu sohbetlerini daha sonra Büyük Doğu’da “Çöle İnan Nur” başlığı ile yayınlar.

Nurettin Topçu İslam’ı Anadolu toplumunun özünde ararken, Kısakürek o özü tasavvufi söylemde aradı. Ama dergisine de ad olan Büyük Doğu’da başlığı ile kaleme aldığı mücadele programıyla ilgili ve bölüm bölüm yayınlanan “İdeolocya Örgüsü”nde Topçu’nun “Bin yıllık tarih” algısındaki Anadolu ile sınırlı toprak algısını aşar. O Büyük Doğu’yu İslam'ın yeni zaman ve mekan problemlerine uygulanışından doğan bir dünya görüşü olarak sunar. İslam tarihinin siyasî, kültürel, ahlakî, estetik ve entelektüel yönlerden yenilenmek kaygısıyla bir muhasebesini yapar ve "Başyücelik" ismi altında "ideal İslamî devlet" modeli ortaya koymaya çalışır. Onun da Mustafa Kemal’ın II. Meclis seçimleri öncesinde öne sürdüğü 9 umdesi, daha sonra Alpaslan Türkeş’in ilan ettiği “9 Işık”ı gibi, 9 ziyası vardır. Büyük Doğu dergisi ve Necip Fazıl’ın aksiyon yanını ve zaaflarını da değerlendiren Türkmen, bunların ne söylediği ve ne yazdığından çok, resmi ideolojiye karşı eleştirel olarak ifade ettiği söyleyiş ve tavır yanının etkili olduğunu ve dikkat çektiğini belirtti.

Türkiye’de 1945 yılında çok partili sisteme geçerken Risale-i Nurcu ve Süleymancı çabalarla daha aktif, tarikatlar bağlamında daha pasif olarak devam ettirilmeye çalışılan dini yönelim canlılığı, görece özgürlük ortamının sağlandığı iddiası nedeniyle yeni yayınlanan dergilerle devam etmiştir. Kamusal alanda ilkin İslami görünürlük 1945 yılında Nuri Demirağ, Hüseyir Avni ve Cevat Rifat Atilhan tarafından kurulan Milli Kalkınma Partisi’nin sloganlarında belirmiştir.

1945’te yeniden Büyük Doğu, 1947’de ikinci dönem Hareket, Ehli Sünnet, Selamet, Hakikat Yolu,  İslamiyet, Serdengeçti, 1948’de yeniden Sebilurreşad, 1952’de İslam Nuru, İslam Dünyası, Allah Yolu, 1956’da İslam adlarıyla Müslümanların çıkarttığı dergilerde Osmanlı Döneminde çıkmaya başlayan ıslah ekolünün en önemli dergileri Sırat-t Mustakim ve Sebilürreşad’ın İslami içeriği yakalanmaya çalışılsa da, politik tutum olarak Hareket ve Büyük Doğu gibi dindar bir millilikten yana bir çizgi işlenmiştir.

1960 Askeri darbesinden önce neşredilen Sebilürreşad, İslam ve Hilal dergileri darbeden sonra da yayınlarını kesintisiz olarak sürdürebilmişler, özellikle yeni imam hatip okullarının ve Yüksek İslam Enstitülerinin açılması için çaba göstermişlerdir. 1960’lı yıllarda bu istikamette milli dindar ve mukaddesatçı-muhafazakâr çizgide yayın yapan İttihad, Yeni İstiklal, 1965’ten sonra da Milli Gençlik dergileri dikkat çekmiştir. Kemalist sistemin baskılarından korunmak, TCK’nın 163.cü madde takibatını atlatmak ve 5816 Sayılı Atatürk’ü Koruma ve Kollama kanunundan suçlanmamak için Necip Fazıl’ın “Tohum” piyesinde yaptığı gibi İslam ile Türklüğü veya Türk milliyetçiliğini birbirine yaklaştırmak  yani dindarlığını milli bir kisve altında yerine getirmeye çalışmak 1945-1975 yıllarında büyük ölçüde bu yayınların da, cemaatlerinde, tarikatlarında kimliği haline gelmiştir diyen Türkmen biz bu kimliğe “Milli Dindarlık” ya da Türkiye İslamcılığı dediklerini belirtti. Ve konuşmasını şu vurguyla bitirdi:

1958’de yayınlanmaya başlayan Hilal dergisi başta olmak üzere, 1960’da ilk ve tek sayısı çıkan sonra da 1966’da yayınlanmaya başlayan Diriliş dergisi de son dönem ıslah ve hareket öncülerimizin yazılarına sayfalarını açarak 1970’lerde yükselen tevhidi arınma ve bilinçlenme sürecine zemin hazırlamışlardır.

1961’de Konya’da İmam-Hatip Okulları Mezunlar Cemiyeti’nin çıkartmaya başladığı İslam’ın İlk Emri OKU, 1963’te İstanbul İmam Hatip Okulu Mezunlar Derneği’nin çıkarttığı Tohum, 1967 yılında Türkiye İslam Enstitüleri Talebe Federasyonu adına çıkarılan İslam Medeniyeti dergileri ise zaman zaman Hamidullah, Mevdudi, Kutup, Nedvi gibi ıslah öncülerinin makalelerine çok sınırlı da olsa yer vermişlerdir.

Önceki ve Sonraki Haberler