''1980 Öncesi İslami Yapılar ve Malatya Tecrübesi''

''1980 Öncesi İslami Yapılar ve Malatya Tecrübesi''

Akhisar Özgür-der temsilciliğinde düzenlenen İslamcılık Tecrübemiz başlıklı programların bu haftaki konuğu Kayseri'den Celaleddin Sipahioğlu oldu.

''1980 Öncesi İslami Yapılar ve Malatya Tecrübesi'' başlıklı konuyu anlatan Sipahioğlu kendini tanıtarak başladığı konuşmasında öncelikle bugünlerde Kayseri'de yapmakta oldukları çalışmalardan ve Furkan Radyo üzerinden İslami çabalardan bahsetti.

Nurculuk,Süleymancılık gibi dini grupların ilk kuruldukları dönemdeki şartlara göre oluştuklarını ama kendilerini yenileyemediklerini belirten Sipahioğlu 1980 öncesi MTTB ve Akıncıların gayretlerinden ve kendi tecrübelerini anlattı. Necip Fazıl ve Büyük Doğu çizgisinin müslümanlara cesaret verdiğini, dik durmaları konusunda katkılar yaptığını söyleyen Sipahioğlu konu hakkında özetle şunları anlattı:

Hayat aslında; anlarla inşa edilen güzel bir eylemler yumağıdır. Her anın eylemine dikkat eden bütün anlarını güzelleştirme kabiliyetine sahip olur. Hatta zaman içinde işleri güzelleştirme kulun melekesi haline gelir. Hayatı şuur halinde yaşayanlar bugünün tabiriyle zamanı ve mekanı güzelleştirme uzmanıdır. Hayat dediğimiz eylemler yumağını hangi esaslara göre yaşıyorsak, dinimiz odur. Hayatın Allah'ın isteklerine göre yaşanması bir zorunluluktur. Çünkü bu insan için sağlıklı olandır. Hayatın, Allah'ın belirlediği esaslara göre yaşandığı toplumlarda her davranışın merkezinde Allah bilinci mevcuttur ve hareketlerin sunulduğu, onandığı merci Allah'tır. 

İçinde yaşadığımız şartlarda din eğitimi, geleneğinden koparılmış ve üzerinde ciddi çalışmalar yapılmamış olduğundan insanımızın din eğitimi eksik kalmıştır.

Hatta devletin doksan yıldır, dini baskılaması ve yok etmeye çalışması, din eğitimi işini tabir caizse ehliyetsiz insanların eline mahkum etmiştir.

Bu gün ülkemizde, din eğitimi veren kurumların hepsinin ciddi anlamda bir planlamaya ve düzenlemeye ihtiyacı var. Cumhuriyeti kuran zihniyetin din hakkındaki olumsuz düşünceleri çerçevesinde oluşturulmuş kanunlar muvacehesinde işleyen din kurumları dahi dine hizmet etmekten öte, kişilere ekmek kapısı olsun anlayışına büründürülmüştür.

Bu gün uzaklarda yapılan ve özelikle İslam dünyasının yarası olan konularda İsrail, mısır, Abd devletinin eleştirilmesi  ve bu konuda sadece yürek soğuttuğumuz işlerin akim kalmasının, etkili olmamasının en temel sebeplerinden birisinin burnumuzun dibinde yapılan haksızlıklara karşı duyarsız oluşumuz ve onların yanlış olduğunu dile getirmeyişimizdir. Eğer yanı başımızda  yapılan haksızlıkları eleştirecek ve düzeltme çabası  gösterecek olursak  Allah diğer yaptığımız işlerinde tesirini halk edecektir.

Müminin dikkat etmesi gereken bir konuda Allah adına yaptığı her amelin kulun direkt kendine yarar sağlamasıdır. Çünkü yapılan işleri hiç birisi Allaha ulaşmaz. Nihayetinde kulun kendi istifade ettiği bir sonuç ortaya çıkarır. Yapılan bütün ameller kulun kemal noktasına taşınmasına vesile olur. Kim ki Allahtan çok sakınmaktadır, o insanlar içinde mükemmel örnek bir şahsiyettir.

"Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?"

Başkalarının sultasını kabul ederek Allaha isyan halinde yaşayıp ölmek, kötü bir sonla bu dünyadan ayrılmaktır. Allah kalabalıkların değil, kendi hakikatlerinin peşinde olmamızı bize değişik bir üslupla anlatmaktadır.

Rabbimiz bizleri kendi uğrunda bir hayat tercihiyle yaşayan ve dünyadan kurtuluş beratıyla kendisine kavuşan kullarından eylesin Amin.

akhisar-20151206-02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler