Akhisar'da "Meziyetlerimizi ve Zaaflarımızı Yönetmek" Semineri

Akhisar'da "Meziyetlerimizi ve Zaaflarımızı Yönetmek" Semineri

Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen seminer programının son konuğu İmdat Akdal oldu.

 

İnsanı ve onun dünyada yol haritası olan vahyi bilmeden hiç bir şeyi yönetemeyiz diyen. İmdat Akdal   Meziyetlerimizi ve Zaaflarımızı Yönetmek başlıklı konu hakkında özetle şunları anlattı:

Meziyetlerimizi Yönetmek

İnsanın kalitesini yükseltmek için bunları konuşmak durumundayız.

Gerçek şu ki, bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez ve Allah hak eden bir toplumu cezalandırmayı murat ettiği zaman, onu engellemek mümkün olmaz, ondan başka sığınacak bir merci de bulamazlar.( Rad-11)

Bu ayet toplumsal değişimin yasasını ifade eder. Toplumun ve hayatın yeniden inşası için- tasavvur ve aklın- akleden kalp olarak yeniden inşasını öngörür. Zımnen, Allahın bir toplumun gidişatı hakkındaki iradesi- o toplumu oluşturan bireylerin tercihlerinden bağımsız değildir. Bu ayet gidişatı beğenmeyen mümin muhatabının önüne- değişimi bir hedef olarak koymaktadır. Bunun başlama noktası kişinin kendisidir. Zira kendilerini eğitemeyenler başkalarını eğitemezler.

 Yönetilemeyen meziyet zaafa dönüşür. Meziyetler nimetlerdir. Yönetilemez ise bela olurlar. Meziyetleri sayalım mı, sevgi bir meziyettir- şefkat… Merhamet… Cömertlik… İlim… Bakınız,  Sevgiyi yönetmek- merhameti yönetmek- şefkati yönetmek- cömertliği yönetmek- ilmi yönetmek. Eğer yönetiyorsanız meziyettir. Yönetilemezse bela olurlar. Varlık nimet- hayat nimet- makam nimet- mevki nimet- sıhhat nimet- şöhret nimet- servet nimet- evlat nimet- cemaat nimet- cemiyet nimet- devlet nimet- zaman nimet-sevgi nimettir.  Fakat firavunlaşmak- Karunlaşmak-nemrutlaşmak- Ebu lehebleşmek- belamlaşmak,    nimeti yönetememenin bir sonucudur. Devlet gibi bir nimet olmasaydı firavun firavun olabilirmiydi. Devlet gibi bir nimet olmasaydı nemrut nemrut olabilirmiydi. İlim bir nimet olmasaydı belam belam olabilirmiydi. Servet gibi bir nimet olmasaydı Karun Karun olabilirmiydi.

 Tebbet suresinde, Allah, Ebu lehe bin malı ve kazancı kurusaydı da  elimden Ebu lehebimi almasaydı buyurur. Allahın kuranda en şiddetli ayeti budur. Bu ayet bile ağzına kadar merhamet ve şefkat doludur. Dil bir imkândır, yönetilmekse bir yılana dönüşür.

 Varlık çok büyük bir imkândır, onu yönetemezsen büyük bir belaya dönüşebilir. İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır?( Kıyamet-36)

 İnsan başıboş ve kendi kendine bırakılmayacak kadar değerli olduğu dile getirilir.

 Kendilerini yönetmeyi öğrenemeyen bireylerin oluşturduğu sosyal yapılar, ortak meziyetlerini, zaaflarını, acılarını da yönetmeyi beceremezler.

 Bu örneği, Mısır ve Suriye örneğinden tartabilirsiniz. Türkiye örneğinden de tartabilirsiniz. Ümmetin içinde bulunduğu duruma bakıp görebiliriz. Bireyleri fertleri, kendilerini yönetebilecek şahsiyetlerden oluşturmuyorsanız, bu durumda  meziyetlerini ve kendilerini yöneten bir toplum da oluşturamazsınız. Ferdin meziyeti, toplumunda meziyeti, ferdin artısıda toplumun artısı oluyor. Allahın sevgi payını Allahtan başkasına ayırdığınızda Allah o sevgiyi başınıza bela eder. Bu bir kuraldır. Ebeveynler vardır, sevgisini ve merhametini yönetemeyen ebeveynler. Evlatlarına sevgileri ve merhametleri bela olarak dönen ebeveynler. Çocuklar nimet azgını hale geliyorlarsa ebeveynler sevgilerini ve şefkatlerini yönetemedikleri içindir. Çocuklarınız, mahrumiyet nimetinden, mahrum büyüyorlarsa siz sevgi ve şefkati yönetemediğiniz içindir. Çocuklar hatırı bilmiyorlarsa ebeveynler sevgi ve şefkatlerini yönetemedikleri içindir.

Çocuklar, yok, olmaz, şimdi mümkün değil, doğru değil, zamanı değil, daha sonra anlamıyorlarsa ebeveynler şefkat ve merhametlerini yönetemedikleri içindir.

Yönettiğiniz sevgi muhabbet, sizi yöneten sevgi aşktır.

 Fakat insanlar içerisinde Allahtan başka bir takım varlıkları Allaha eşdeğer rakip güçler olarak görüp, onları alladı sever gibi sevenlerde var. Oysaki iman edenler en çok alladı severler. Kendi kendine kötülük edenler- azaba uğratıldığı zaman görecekleri gibi- keşke tüm kudretin sadece Allaha ait olduğunu ve azabı en çetin olanın yalnızca Allah olduğunu görseler. (Bakara 165. ayet)    Müminler sevgilerinin öznesidir, nesnesi değil. Ayet bunu vurguluyor.  tevbe- 24

*قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ*

 De ki: "eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensubu bulunduğunuz topluluk, kazanıp (biriktirdiğiniz) mallar, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız konaklar, size Allahtan ve onun elçisinden ve onun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, o zaman Allah buyruğunu açığa vuruncaya kadar bekleyin ve (bilin ki,) Allah, sorumsuzca davranan bir toplumu doğru yola yöneltmez"

Hz. Eyüp kıssası hastalığı yönetmeyi öğretir. Sen hastalığı yönet, o seni değil.

 Hz. âdem kıssası günahı yönetmeyi öğretir. O günahını yönetti, şeytanı ise günahı yönetti.

 Sevgiyi yönetmek, Yusuf suresi sevgiyi yönetme suresidir. Züleyhanın problemi neydi, sevgisini yönetemedi. Sevgi züleyhayı yönetti. Yusuf zindanda özgür, züleyha sarayda mahkûmdu.

Hıristiyanlar İsayı nasıl ilahlaştırdılar. Sevgilerini yönetemediler de onun için İsayı ilahlaştırdılar. Bundan daha büyük bir zulüm olurmu. Açıklaması şudur, siz sevginin failisiniz, ama onlar sizin sevginizin faili olmuşsa yanmışsınız. Sahih bir hadiste, dostuna bir gün düşman olacakmış gibi, düşmanında bir gün dost olacakmış gibi davran buyurulur. Ölçülü olmak müminin şiarıdır. İnsan, sevgisini yönetemediğinde, nefretinide yönetemiyor.  Bayramlarda sevinçlerimizi yönetmek içindi. Yenilgiyi yönetmekten daha zor olan, zaferi yönetmektir. Nasr suresi sevinci yönetme suresidir. Mekkenin fethinde de peygamberimizin nasr suresini okuyarak Mekke’ye girdiğini biliyoruz. Esteğfirullah el azim, Esteğfirullah el azim  diye diye girdiğini görüyoruz. Gözlerinde yaş dudaklarından bu kelimeler dökülüyordu. Namazlardan sonrada esteğfirullah demeyi peygamberimizden öğreniyoruz. Namazdan sonra istiğfar, sehiv secdesinin kalp ile yapılmasıdır.  Tövbe günahı yönetmektir. Âdem günahı yönetti, şeytansa günahı tarafından yönetildi. İnsan günahını yönetirse tövbe eder. Günah insanı yönetirse ısrar eder. Kuranın sorusu şu- ey insan, âdem mi olmak istiyorsun- şeytan mı?

Zaaflarımızı Yönetmek

Yönetilen zaaf, meziyete dönüşür. Mükemmel insan yoktur, kâmil insan vardır. Mükemmel olan Allah’tır. Samet olan o dur. Mükemmellik insan için istenemez. Kusursuz insan yoktur. Böyle başladığınızda vakıayı kabul ediyorsunuz. Zaafsız insan yok ki. Kulu kusurlu olmaktan dolayı suçlamak zulümdür. Allahtan zaten kusursuzluk istemiyor. Kulunun kusurlu olduğunu kabul etmesini istiyor.  Abese 22 de, Allaha karşı kusur işlediğini düşünen peygamberimize teselli geliyor, yo ey Muhammed üzülmene gerek yok hiç bir insan kusursuz değildir.  Hiç bir kusur, kusursuzluk düşüncesinden daha kötü değildir. En büyük zaaf, zaafsızlıktır. Âdem şeytan kıssasında şeytan kendini kusursuz olarak düşündüğü için şeytan oluyor. Zaaflar meziyetlerimizin yan tesiridir. Zaaftan değil, seni yöneten zaaftan kork. Ama sen onu yönetiyorsan ondan korkma. Yönetilen zaaf, yağmuru getiren rüzgâra benzer, tövbeyi getiren hataya benzer.

Bir toplumun bireyleri, o toplumun kalitesini belirler. Zaafın ferdi ve toplumsal boyutlarıda vardır. Kıskançlık, akletmemek, taklitçilik, iradesizlik gibi. Zaaflar hem ferdi hemde toplumsal olabilir. Sosyal yapılarda da bu noksanlıklardan dolayı zaaflarını kontrol edemediklerini görüyoruz.  Öfke yönetilebilen bir zaaftır.

 Kuranda Şura 36-37-38 de size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayâsızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. Onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarf ederler. buyurulur. Onlar öfkelenmezler diye bir ayet yoktur. Öfke bencilliğe yakıt olmamalı.

Ali İmran 159 da Allah’tan gelen merhamet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Eğer sert, katı kalpli biri olsaydın, kuşkusuz çevrenden uzaklaşırlardı. Onları bağışla, kendileri için Allah’tan af dile, yapacağın işler hakkında onların görüşlerini al, ama karar verince artık Allah’a dayan. Hiç kuşkusuz Allah kendisine dayananları sever.

Yönetilmeyen öfke kine dönüşür.

Ey iman edenler, adil şahidler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.( Maide-8)Kininizi yönetme ayetidir bu. Takva budur zaten.

Nefis terbiyeside, aklı, gözü, kulağı ve dili yönetmektir. Sizi öfkenize ve zaaflarınıza karşı takviye etmeyen takva, takva değildir zaten. İnsanın adil olup olmadığını, öfkeliyken görebilirsiniz. Öfkesinde de hala kontrolünü kaybetmiyorsa haza adam odur. Yönetilemeyen açlık korkusu da hırsa dönüşür.

Kesinlikle sizi korkuyla, açlıkla, mal, can ve verim kaybıyla sınarız. Ama sabredenleri müjdele. Onlar bir musibete uğradıklarında, doğrusu biz Allaha aidiz ve sonunda o na döneceğiz derler. (Bakara-155-156)

Çünkü İslam iki temel üzerine yükselir. Tevhid ve adalet bu ayet, bir kulluk itirafıdır. Müminin fani varlığını Allahın baki varlığına adama andıdır. Çoğaltma tutkusuda yokluk korkusunun eseri, bir açgözlülük saplantısı içindesiniz.   O çokluk kuruntusu sizleri oyaladı, tekasür suresi 1.ayet böyle diyor. 2.ayette de, mezarlarınıza girinceye dek süren bir oyalama.

Güdülerimizi yönetmek,

İradeyi, ya güdüler, yâda vahiy yönetir. Güdülerin yönettiği irade, şehvetini, gücünü, öfke ve arzularını yönetemez. Güdülerin kaptanı irade olacak, irade de kayyum isminin tecellisidir. Kayyum demek, zatı ile daimî, baki olan, her şeyi (kâinatı) idare eden demektir.

İradeyi yönetmek,

Canım istiyor dediğimiz şeyler. Haz, yemek, içmek, şehvet, görünme isteği gibi, basir ismine iman edersen bu zafiyet önlenmiş olur… Bir şey üç şey için yapılır.

Hayr için yapmak, yarar için yapmak, haz için yapmak. En yükseği hayr için yapmaktır, fisebilillah sadece Allah için yapmak, yarar için yapılan sıradan insanların yaptığıdır, haz için yapmak geçici nefsin arzularını yapmak içindir. Akıllı Müslüman, hazzı hayra dönüştürebilen insandır.

Kıskançlığı yönetmek,

Felak suresi 5. ayette ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden sığınırım. Ayetini nasıl anlamalıyız,  Hasedini dışa vurduğunda veya hasedine yenildiğinde şeklinde anlaşılabilir. Bu durumda şerli olan, insanın içinde bir zaaf olarak uyuyan hased duygusu değildir, asıl şerli olan, o duygunun faal hale gelerek sahibinin vicdan ve aklını esir almasıdır. Haset, hasetçinin haset ettiğine dua, kendisine bedduadır. Haset, özü itibarıyla Allaha itirazdır, kime neyi ne kadar vereceğine itiraz. Haset hastalığının ilacı, hasetçinin haset ettiğine dua etmesidir. Haset kıskanmak değildir. Kıskanmak gayrettir. Gayret, elindekini sakınmak, üzerine titremektir.

Rabbim zaaflarını yönetenlerden kılsın.

Rabbim kusurlarını yönetenlerden kılsın.

Rabbim ferdi ve toplumsal zaaflarımızı yönetilen zaaflar arasına dâhil etsin.

Seminer programı sorulan soruların cevaplanması ile son buldu.

imdak_akdal-20131215-02.jpg

imdak_akdal-20131215-03.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler