"Doğu Türkistan Nereye Düşer?"

"Doğu Türkistan Nereye Düşer?"

Amasya Özgür-Der seminelerinde bu hafta Doğu Türkistan konusu işlendi.

HAKSÖZ HABER

Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde bu hafta düzenlenen seminer programında “ Doğu Türkistan” konusu işlendi. Seminer Özgür-Der Amasya temsilciliğinden Özgür ERYİĞİT’ in sunumuyla gerçekleştirildi. ERYİĞİT sunumuna Nisa Suresi 75. Ayet ve mealini okuyarak başladı ve sözlerine şu şekilde devam etti.

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? Nisa suresi-75

“Hamd Âlemlerin Rabbine, salat ve selam Allah’tan aldığı vahyi insanlara ulaştırıp tüm insanlığa örnek olan Allah resulüne olsun. Zulmün ve zalimliğin Dünya coğrafyasında kesintisiz bir şekilde diyar diyar gezdiği insanlık tarihine bakıldığında açık bir şekilde görülebilir. Dünya hayatını hakla batılın bir mücadele alanı olarak görüp yaşamına buna göre bir yön veren Müslümanlar için aslında çok da şaşılacak bir durum yok. Rabbimiz Kur’an’ı Kerim’de hayatın ölümün yani tüm yaşamımızın onun için ve onun rızasına uygun olması gerektiğini bu şekilde bir teslimiyetin ancak kendi katında makbul olduğunu belirtmektedir. Hayata dair ilkelerimizi, düşüncelerimizi, eylemlerimizi belirleyen en temel değer hayat kitabımız Kur’an’ı Kerim olduğuna göre siyasal, sosyal, ekonomik vb yaşam içersinde gelişen her türlü olay karşısında Rabbimizin rızasını gözeterek konum belirlemeliyiz. Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu’ya intikal eden bölge insanlarının yıllarca kendilerini yöneten diktatör, halkına her türlü zulmü reva gören zalim yöneticilere karşı dinini, ırzını, canını korumak için kıyam eden insanlara şahitlik etmekteyiz. Bilginin çok hızlı tüketildiği neticesinde bilgi kirliliğininde çok yaşandığı bir çağdayız. Hadiselere bakışımızın mihengini hak ve adalet yerine dünyevi çıkarlarımız aldığında bugünde şahit olduğumuz gibi kendi mezhebini, ırkını, çıkarlarını savunma adına bilerek yada kendisini kuşatan düşüncelerinin muhasebesini yapmadan zulmün safında yeralanları görmekteyiz. Müslüman şahsiyet konjonktüre göre yâda siyasi menfaatlere göre gelip geçici hak-batıl tanımlaması yapamaz. Rabbimizin muhkem bir şekilde belirttiği İslam’ın evrensel hükümleri karşında hiçbir gerekçe ile tevil yapamaz. Dünyevi çıkarlarını hesaba katarak halkına ölüm yağdıranlar ve onlara her türlü desteği kayıtsız şartsız verenler ila nihai hak karşında hesap vereceklerdir. Peygamber Efendimizinde buyurduğu gibi Müslüman her zaman zulmün ve zalimin karşında mazlumun yanında yeralmalıdır. Zulüm kimden gelirse hak adına karşında durmalıyız. Gündem Suriye ilgili yoğunluğunu korumakta fakat biz Filistin, Afganistan, Irak, Çeçenistan, Bosna, Keşmir, Burma vb ülkelerde yaşanan zulmü her daim dile getirdiğimiz gibi Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimize uygulanan Çin zulmünü de yeniden hatırlatmak istedik. Bize yakın yada uzak farketmez ümmet bilincini kuşanarak rengi,dili,ırkı,coğrafyası farklı olabilir hiç gitmesek de hiç görmesekte Müslümanlar kardeştir şiarı gereği bu programı yapma ihtiyacı hissettik.

Doğu Türkistan adını bir şekilde duyduğumuz fakat nerede olduğunu bilmeyenler için ülke hakkında kısaca bilgiler verdikten sonra yaşanan Çin zulmünün tarihine değinip yapılabilecekler hakkında tespitlerimizi paylaşacağız. Rabbimiz günleri aramızda döndürüp durmaktadır zulmün karşılıksız kalmayacağını hep birlikte göreceğiz inşallah

Kuzeybatıda Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan Cumhuriyetleri, Kuzeydoğuda Moğolistan, doğuda Çin, güneyde Tibet, güneybatıda Keşmir, Afganistan’la sınırlanmıştır. Uzakdoğu ile orta ve yakındoğuyu birleştiren tarihi yollar buradan geçer. Yüzölçümü 1.828.418 km2dir.

18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çin istilaları ile karşılaşan, 1955’de resmî olarak Çin’in otonom bölgesi ilan edilen Doğu Türkistan, hâlen işgal altında temel insani hakları ellerinden alınan, zorla göç ettirilen, soykırımlara maruz kalan ülke insanları özgürlüğüne kavuşmak istiyor.2000 yılı aşkın bir tarihî geçmişi olan Türkistan coğrafyası, 12 asırdır İslam kültürüyle yoğrulmuş kadim bir medeniyet merkezidir. Kuzeyden güneye, doğudan batıya Hunlarla başlayıp Tabgaçların, Göktürklerin, Uygurların, Karahanlıların, Gaznelilerin, Harzemşah ve Selçukluların asırlar boyunca kök saldıkları, karış karış iz bıraktıkları Türkistan yurdu; Ahmet Yesevi’ye, Şah-ı Nakşibendi’ye, İmam-ı Buhari’ye, Tirmizi’ye, İbn-i Sina’ya, Farabi’ye, el-Biruni’ye, Harezmi’ye, Uluğ Bey’e ve daha yüzlerce ilim, irfan ve gönül sultanına; Yusuf Has Hacib’e, Kaşgarlı Mahmut’a, Abdülkerim Satuk Buğra Han’a ev sahipliği yapan bereketli topraklardır.

Doğu Türkistan’ın incileri Kaşgar, Urumçi, Hoten, Aksu ve Turfan; İslam medeniyetinin en nadide eserlerinin verildiği Taşkent, Semerkant, Buhara, Çimkent ve Almatı, Türkistan’ın ve nice kültürlere kapı aralayan binlerce kilometrelik tarihî İpek Yolu’nun duraklarındandır.

İsmi hep güzelliklerle anılan tarihî Türkistan toprakları, son iki buçuk asırlık süreçte işgallerin, saldırı ve katliamların, emsalsiz baskı süreçlerinin odağı olmuştur. Özbek, Kazak, Kırgız, Tacik, Türkmen ve Uygur’uyla tek bir parça olan kadim Türkistan toprakları, Rus Çarlığı ve Çin Mançu İmparatorluğu’nun işgalleriyle bölünüp parçalanmıştır. İpek Yolu’nun sevgi ve ümidi bir arada taşıyan bereketli şehirleri tek tek yerle bir edilmiş, halklarına zulmedilmiş, Türkistan işgal ve sömürüyle anılır olmuştur. Türkistan’ın batısı Rus işgaline girerken, Doğu Türkistan Çin istilalarının merkezi hâline getirilmiştir. Rusya, Batı Türkistan’ı “Rus Orta Asyası”; Çin ise Doğu Türkistan’ı yeni kazanılmış topraklar anlamına gelen “Sincan” adıyla tanımlamış, bu stratejik coğrafya her iki devlet tarafından doğal nüfuz alanları olarak görülmüştür. Öyle ki Mao, Doğu Türkistan’ı 2000 yıllık tarihî Çin toprağı olarak ilan edebilmiştir.

Batı Türkistan coğrafyası, uzun esaret döneminin ardından Soğuk Savaş akabinde bağımsızlığına kavuşmuştur. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çin istilaları ile karşılaşan Doğu Türkistan ise hâlen işgal altındadır. Son olarak 1949 yılında bölgeyi kendi topraklarına dâhil ettiğini ilan eden Çin, 60 yılı aşkın bir süredir Doğu Türkistan’daki hukuk dışı varlığını devam ettirmektedir.

Çin’in Doğu Türkistan’daki işgal yönetimi, milyonlarca masum insanın katli, yüz binlercesinin esareti ile sonuçlanmıştır. Çin işgali, bölgenin tarihî ve kültürel kodlarını asimile etmekte, bölge halkının temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamaktadır. Kendi vatanlarında etnik ve dinî ayrımcılığa, sistematik asimilasyon politikasına maruz kalan milyonlarca Doğu Türkistanlı, kendilerini göç yollarında bulmaktadır.

Bir zamanlar dünyayı aydınlatan Doğu Türkistan şehir ve kasabaları âdeta nefes almanın bile yasak olduğu, etnik, dinî, ekonomik ve toplumsal baskıların artarak hayatın giderek daha da çekilmez hâle getirildiği, soykırımların yaşandığı beldelere dönüştürülmüştür. Katı doğum kontrol yöntemleriyle anne adaylarından çocuklarının çalınması; oruç tutmanın, camiye gitmenin yasaklanması; eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerinin kısıtlanması gibi uygulamalar Doğu Türkistan halkı için günlük yaşamın bir parçası olmuştur. Genç Uygur kızları farklı Çin şehirlerinde ucuz işçi olarak çalıştırılmakta ya da fuhuş bataklığına sürüklenmektedir. Toplumun hayat damarı olan düşünür, entelektüel ve akademisyenler etkisizleştirilmekte ya da saf dışı bırakılmaktadır. Çin’in karartma politikaları nedeniyle, medya ve iletişim araçlarının kullanımına sansür uygulanmakta; Doğu Türkistan’da yaşananlar hakkında sağlıklı bilgi almak neredeyse imkânsız hâle gelmektedir.

DOĞU TÜRKİSTANDAKİ MEVCUT DURUM

-Doğu Türkistan toprakları 61 yıldır işgal altındadır.

-Doğu Türkistan; jeostratejik konumu, zengin doğal kaynakları ve ekonomik potansiyeli nedeniyle 19. yüzyılın sonundan bu yana Çin’in nüfuz kurmak istediği bir bölgedir. 1949 yılında Çin tarafından işgal edilen bölge, 1955 yılında “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” olarak ilan edilmiştir. Özerk ilan edilmesine rağmen Doğu Türkistan’ın özerklik hak ve yetkileri yine Çin tarafından ihlal edilmektedir. 5 Temmuz 2009’da Urumçi’de yaşanan olaylarla bir kez daha dünya kamuoyunda gündeme gelen Doğu Türkistan’da, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar devam etmektedir.

-Çin’in uyguladığı baskıcı politikalar, bölgeye uluslararası ulaşımı, insani yardımların girişini ve hak ihlallerinin yerinde tespitini imkânsız hâle getirmektedir.

-Çin’in baskı ve ihlalleri sadece Doğu Türkistanlıları değil, Çin halkını ve bölgedeki diğer etnik ve dinî grupları da mağdur etmektedir.

-Çin’in baskı rejimi yalnızca ülke içerisindeki barışı değil bölge ve dünya barışını da tehdit eden sonuçlar doğurmaktadır.

-İslam dünyası Doğu Türkistanlı Müslümanların yaşadığı zulüm ve kısıtlamalara duyarsız kalmaktadır.

-Birleşmiş Milletler (BM), Çin’in Güvenlik Konseyi üyesi olması nedeniyle; devletler de ekonomik nedenlerle Çin’e yaptırım uygulayamamaktadır.

-11 Eylül’ün “terörle mücadele” söylemini gerekçe göstererek bölgedeki baskılarını arttıran Çin, bölge halkının temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmektedir. Bölgede yaşanan hak ihlalleri şu şekildedir:

-Yaşam hakkının ihlali: keyfî gözaltı, keyfî tutuklama, işkence, yargısız infaz, idam cezası, doğum kontrolü politikası ve nükleer denemeler

-Etnik ve dinî ayrımcılık

-Ana dilin kullanımının kısıtlanması; ana dilde eğitimin yasaklanması

-İfade özgürlüğünün kısıtlanması; haber alma, iletişim ve bilgi edinme özgürlüğünün kısıtlanması

-Dinî eğitimin yasaklanması; ibadet ve inanç özgürlüğünün kısıtlanması

-Kadınlara yönelik ihlaller: doğum kontrolü politikası, zorunlu kürtaj, genç kızların zorunlu işçi olarak çalıştırılması

-Zorunlu işçi olarak çalıştırılma

-Yoksullaştırma

-Bölge kaynaklarının bölge halkınca kullanılamaması

-Eğitim özgürlüğünün kısıtlanması

-Zorunlu göç

-Seyahat özgürlüğünün kısıtlanması

ACİLEN YAŞANAN ZULME KARŞI YAPILABİLECEKLER

-Doğu Türkistan meselesi tüm insanlığın meselesidir. Çin, bölgeyi uluslararası sivil gözlemcilere açmalıdır.

-Çin yönetimi, Müslüman Uygur Türklerini asimile etme politikasından vazgeçmelidir. Doğu Türkistan’da demografik yapının dönüştürülmesini engellemek üzere, nüfus hareketleri durdurulmalıdır. Asimilasyon ve göç politikalarına karşı Doğu Türkistan’da en kısa zamanda nüfus sayımı yapılmalıdır.

-“Sincan” isminin kullanımı gayrimeşru ilan edilmelidir.

-Çin, bölgede etnik ve dinî ayrımcılığa son vermelidir.

-Tüm insan hakları ihlalleri önlenmeli, örgütlenme özgürlüğüne yönelik yasaklar kaldırılmalıdır.

-BM Güvenlik Konseyi, Çin’in veto yetkisi nedeniyle Doğu Türkistan meselesinde gerekli hassasiyeti gösterememektedir. BM Genel Kurulu ezilen Doğu Türkistan halkından yana tavır almalıdır.

-Sivil toplum kuruluşları ve BM Güvenlik Konseyi, Urumçi katliamı başta olmak üzere gerçekleşen tüm insanlığa karşı suçların Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ne ve diğer uluslararası yargı mekanizmalarına taşınması için gerekli başvuruları yapmalıdır. UCM’nin yargılama yapabilmesi için Çin UCM’yi tanımalıdır.

-Asya, Ortadoğu, Avrupa veya Afrika’da; Türki Cumhuriyetlerde, her nerede olursa olsun sivil ve resmî otoriteler, parlamentolar, STK’lar, uluslararası mahkemeler, uluslararası yapılar, Çin zulmüne karşı harekete geçmelidir.

-İslam Konferansı Teşkilatı ivedi olarak toplanmalı, üye ülkelerinin ve dünyanın Çin’e siyasi ve ekonomik yaptırım uygulamalarına yönelik karar almalıdır.

-Doğu Türkistan ve Türkiye halkları arasında tarihî, kültürel ve dinî bağlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Türkistan halkının özgürlüğünü destekleyen politikalar benimsemelidir.

-Türkiye, Doğu Türkistan’da Çin zulmü sona erene kadar, Çin ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini Doğu Türkistan lehine değerlendirme yolları aramalıdır. Ayrıca Türkiye, Türk cumhuriyetleri, İslam ülkeleri ve Batı ülkeleri nezdinde Doğu Türkistan zulmünü anlatmak ve kendilerinden destek almak için özel bir strateji uygulamalıdır.

-Çin, ekonomik bir pazar olarak İslam dünyasına muhtaçtır. İslam dünyası Çin’e karşı bu gücünü kullanmalıdır.

-Gerek Çin gerekse Doğu Türkistan içerisindeki tüm bölgelere insani yardımın ulaştırılabilmesi için tüm engeller kaldırılmalı ve uluslararası mekanizmalar harekete geçirilmelidir.

-Çin kaçınılmaz olarak reforma gitme ve temel insan haklarını garanti altına alma durumundadır. Etnik ve dinî ayrımcılığa, keyfî tutuklama ve idamlara, eğitim ve ibadet özgürlüğü önündeki engellere, dernek, vakıf ve siyasi parti kurma önündeki engellere; basın özgürlüğü, seyahat ve haberleşme özgürlüğü, zorunlu göç, zorunlu kürtaj ve doğum kontrolü alanındaki ihlallere son vermelidir.

-İslam ülkeleri, Doğu Türkistan’da konsolosluklar açılması, insani yardım kuruluşlarının büro açmaları ve İslam üniversitelerinin şube açmaları konusunda girişimde bulunmalıdır.

-Doğu Türkistan halkının yetişmiş insan unsuru artırılmalıdır. Doğu Türkistan gençlerinin başta Türkiye’de ve İslam dünyasında çeşitli üniversitelerde eğitim almaları desteklenmelidir.

-Çin’in itirazlarına karşı tarafsız tetkik heyetleri oluşturulmalı ve bu heyetler bölgede incelemeler yapmalıdır.

-Çin’de yaşayan Müslümanlar arasında, etnik kökenlerine bakılmadan, İslam kardeşliği tesis edilmelidir.

-Doğu Türkistanlıların etnik, siyasi ve fıkhi statüsünün müzakere edileceği bir komisyon kurulmalıdır.

-Doğu Türkistan’dan farklı ülkelere zorunlu olarak giden sığınmacı, mülteci, göçmen vb. tüm Doğu Türkistanlıların bulundukları ülkelerde her türlü haklarının ve insani yaşam koşullarının sağlanması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Hiçbir devlet Çin’de yaşam hakkı garanti altına alınamayan Doğu Türkistanlıları Çin’e iade etmemelidir.

-Doğu Türkistanlı aydın, yazar, lider veya diğer önemli şahsiyetler desteklenmelidir. Doğu Türkistan’da cezaevinde olan veya serbest olan bu özellikte kişilerin dünyaca tanınmaları sağlanmalıdır.

-Dünya kamuoyu bölgede yaşananlar hakkında sağlıklı bilgi edinememektedir. Bölgenin medya kanalları ve insan hakları örgütleri ile sürekli irtibat hâlinde olması sağlanmalı; bağımsız bir haber ajansı kurularak Doğu Türkistan meselesi ile ilgili veri paylaşımı desteklenmelidir.

amasya_seminer.jpg 

Önceki ve Sonraki Haberler