İslami Tesettür İçin Seferberlik Başlatılmalı

İslami Tesettür İçin Seferberlik Başlatılmalı

Kur’an ve sünnet ışığında örtünme hususunun vazgeçilmez önemi bir seferberlik olarak gündeme getirilmeli, bu konuda çeşitli ve devamlı etkinlikler, halka hitabeden yazılı ve görsel çalışmalar yapılmalıdır.

Haksöz Dergisi ve sitemiz yazarlarından Mustafa Siel, Amasya Özgür-Der’de “İslami Tesettür (Örtünme)” konulu bir seminer verdi.

Mustafa Siel, “İslami Tesettür” konusunda seferberlik başlattılması gerektiğini söyledi ve konuyla ilgili tartışmalara da değinerek özetle şunları söyledi:

İMAN VE AMEL BİRBİRİNDEN AYRILAMAZ

Halkımızın ezici çoğunluğu iman ve ameli birbirinden ayırmakta, yeter ki iman edip inkar etme de, ne günah işlersen işle, bir şekilde affolunur diye; 31.Lokman Suresi 33. ayette açıklanan şeytani kandırmacayla kendini kandırmaktadırlar.

Bu durum, 7.Araf Suresi 169 ve 19.Meryem Suresi 59. ayette anlatılan, nasıl olsa bağışlanacağız diye, namazı zayi eden ve şehvetlerinin peşine düşen önceki ehli kitabın (Yahudi ve Hristiyanların) durumuna aynen benzemektedir.

Oysa Kur’anda iman ve amel birbirinden ayrılmamakta, sadece iman etmekle cennete girilemeyeceği; ancak tevhidi bir iman ve gereğince salih amel işleyenlerin (hayatlarını imanlarına göre tanzim edip yaşayanların) cennete girebileceği, yüzlerce ayette ifade edilmektedir.

İSLAMİ TESETTÜR (ÖRTÜNME) İMANIN KOPMAZ BİR PARÇASIDIR

İman - amel ayrımının en olumsuz ve açık neticelerinden birisi de, halkımızın İslami tesettür ve cinsellikle ilgili İslami sınırlara lakayt kalmasıdır. Öyle ki, Müslüman bir kadın için örtünmemin olmazsa olmaz bir farziyet – gereklilik olduğunun genelde idrakinde değildir halkımızın çoğunluğu.

Örtünenlerin çoğunluğu da bunun imani bir zorunluluk olduğunun bilincinde olmayıp, gelenekten ve çevrelerinden etkilenmeden kaynaklanan bir örtünme anlayışı içindedirler ve şartlar değiştiğinde kolayca örtülerinden sıyrılabilmektedirler.

İşler o reddeye gelmiştir ki, beş on yıl önce sokakta dolaşılamayacak derecede, neredeyse yarı çıplak denecek bir giysi ile sokaklarda dolaşan bazı kadın ve kızların, bu gün aynı giysilerle camilere girip namaz kılmasını, kimse yadırgamamaktadır.

Rakımı da içerim, kumarımı da oynarım, namazımı da kılarım zihniyeti, ne yazık ki örtünme konusunda genel kabul görmüştür. Allah’ın haramlarından biri olan domuz etinin adını bile duymaktan tiksinenlerin, kadınların ve yakın akrabalarının, Allah’ın domuz eti yasağı gibi, ve hatta ondan daha önemli yasaklarından - haramlarından biri olan yarı çıplaklığı olağan kabul etmesi üzerinde kimse düşünmemektedir.

Oysa İslami tesettür ve cinsellikle ilgili sınırlar İslam’ın en önemli ve vazgeçilmez unsurlarındandır. İlk inen ayetlerden itibaren bu hususa dikkat çekilmiş, Medine’de inen 24.Nur Suresi 30 ve 31 ayetler ile 33. Ahzab Suresinin 30’dan 35’e kadar olan ayetleri ve 59. Ayetleri ile İslami tesettür (örtünme) konusundaki sınırlar netleştirilmiştir.

Bu ayetlerden açıkça anlaşılacağı üzere, İslami tesettür (örtünme) baştan ayağa bol ve şeffaf olmayan bir örtünmeyi ifade edilmektedir. Sadece başı örtüp dar elbise ve pantolonlarla örtünme olmayacağı gibi, bol giyinse bile başı açtığı takdirde örtünme gerçekleşmiş olmaz.

BAŞÖRTÜSÜ İSLAMİ TESETTÜRÜN VAZGEÇİLMEZ BİR PARÇASIDIR

Yeni yeni piyasaya çıkan bazı İslam alimi(!) tiplerin başın örtülmesinin farz olmadığına dair iddiaları ve İslami örtünmeye riayet etmeyen hanımlara karşı yumuşak tavırları, halkımızı örtünme konusunda iyice zıvanadan çıkarma gayretlerinin bir bilinçli yada bilinçsiz bir parçası gibi görünüyor.

Bu alim tipleri, başörtüsünün farz olmadığını anlatmaya gösterdikleri gayreti, kadınların neredeyse yarıçıplak – yatak kıyafeti ile sokakta dolaşmasının yanlışlığını anlatmaya göstermemekte, bu tip kıyafetli hanımlarla güle - şakalaşa programlar yapabilmektedirler. Bunlara sormak gerekir,  başörtüsü farz değil de, yarı çıplak dolaşmak helal mi?

Oysa gerek yukarıda verdiğimiz ayetler ve gerekse peygamberimiz devrindeki uygulamalar, başörtüsünün açık bir farz olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten başörtüsü 24.Nur Suresi 30 ve 31. ayetler inmeden öncede Müslüman hanımlarca uygulanmakta idi.

Ayetlerde başların örtünmesi değil, vücutta boyun bölgesi gibi yerlerin açıkta kalmayacak şekilde başörtüsünün boyunu da kapatması emredilmektedir. Yani ayetlerde açık olan hanımların örtünmesi değil, zaten örtülü olan hanımların örtünmelerindeki eksik ve yanlışların düzeltilmesi emredilmektedir.

İSLAMİ TESETTÜRÜN ÖNEMİNİN FARKINA VARILMALI

Halkımızın örtünmeyen kısmının çoğunluğu, örtünmenin farz olduğuna inandığı halde, yukarıda bahsettiğim iman ayrı amel ayrı yanılgısının da etkisiyle örtünmemektedirler. Birde örtünmenin farz olmadığına inanırlarsa sonuç ne olur?

Büyük şehirlerimizden köylerimize, İzmir’den Erzurum’a kadar ciddi bir örtüsüzlük furyası almış başını gitmektedir. Öyle güçlü bir furya ki, sadece bilinçsiz geleneksel örtülüleri değil, bilinçli örtünenleri bile etkilemekte, en azından eksik, kötü ve yoz örtünmeye yol açmaktadır.

Etrafımızdaki örtüsüz kadınların durumu, herhangi bir Avrupa ülkesinden, ABD’den çok farklı değil. Bir zamanlar ancak filmlerde gördüğümüz görüntü ve durumlar, şimdi etrafımızda aynen yaşanıyor.

KADIN ERKEK İLİŞKİLERİNDE İSLAMİ SINIRLARIN AŞILMASI FELAKETTİR

Sadece örtüsüzlük değil, kadın erkek ve aile ilişkilerimizde batıdan farksız hale gelmiş durumdayız. Artık batılı filmleri seyretmemiz gerekmiyor yarı çıplaklar kamplarını ve çarpık ilişkileri seyretmek için, pencereden başımızı uzatmamız yeterli.

Şeytan ve dostları ellerindeki tüm imkanlarla halkımızı soyunmaya davet ederken, İslami hassasiyeti olan kişi ve kesimlerin halkımızı örtünmeye davet etmek konusunda, istisnalar hariç hemen hiçbir çabasının olmadığı müşahede edilmektedir maalesef.

İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır diye bir genel kabul var. Halkımızda tevhidi ve bilinçli bir iman söz konusu olmasa da, duyarlılık boyutunda bir iman söz konusu. Bu gidişle, inandığı halde örtünmeme, zamanla duyarlılık boyutunda ki imanı da ortadan kaldıracak, zaten yetersiz olan toplumsal iman seviyesi iyice dibe vurduracak gibi görünüyor.

Üstelik bu durum Hıristiyan batı ülkelerinde aynen yaşanmış bir süreç olarak önümüzde duruyor. Bundan bir asır önce bu ülkelerde örtünme ve namus anlayışının bizim geleneksel anlayışına yakın olduğu, geçen süreç içerisinde bu alandaki aşırı yozlaşmanın batılı halkların din anlayışını da tamamen ortadan kaldırdığı söylenebilir. Batıda bu gün örtünme, namus ve Hıristiyanlık gibi değerlerin sadece adının kaldığı çok açık bir vakıadır.

Toplumumuzun tevhid ve iman anlayışının sorunlu olduğu malum. Buna rağmen, geleneksel olarak ta olsa duyarlılık boyutunda bir imanın olduğu da gözden kaçırılmamalı. Gelenekselde olsa bu imani duyarlılığın iyice zayıflaması ve kaybolması İslami anlayışında iyice yozlaşmasına ve İslam’ın günümüzdeki Hristiyanlık gibi suya sabuna dokunmayan, sadece adı kalmış bir din bir haline dönüşmesine sebep olacak gibi görünüyor.

İSLAMİ TESETTÜRÜN YOK EDİLMESİ ŞEYTAN VE DOSTLARININ PLANIDIR

Örtüsüzlük sadece kadınları değil, o kadınların yakını olan erkekleri de dönüştürüyor ve imani zafiyetlerine sebeb oluyor aslında. Yani örtüsüzlük, sadece kadınları değil, tüm toplumu dejenere etmede - bozmada kilit bir işlev gören büyük bir fitne alanı.

Musa (as)’ın firavunla olan mücadelesiyle ilgili ayetlerde geçen (mesela 7.Araf Suresi 127), firavun iktidarının İsrail oğullarının kadınlarını hayatta bırakması olarak çevrilen ifade (istihyae), kadınları hayasızlaştırma (cinsel yozlaştırma) olarak ta çevrilebiliyor ve kanaatimce bu anlam daha uygun.

İslam kökenli bir toplumu çökertmek için kadınların hayasızlaştırılması (cinsellik açısından yozlaştırılması) ve bunun ilk adımı olan İslami tesettürün (örtünmenin) ortadan kaldırılması, batının en önemli operasyonlardan biri olmalı.  Nitekim, 7.Araf Suresi 11’den 34’a kadar olan ayetlerde Adem (as) ve eşini yoldan çıkarmak isteyen şeytanın önce onları örtülerinden sıyırmaya çalıştığı anlatılmaktadır.

İSLAMİ TESETTÜR SEFERBERLİĞİ YAPILMALI

Kur’an ve sünnet ışığında örtünme hususunun vazgeçilmez önemi bir seferberlik olarak gündeme getirilmeli, bu konuda çeşitli ve devamlı etkinlikler, halka hitabeden yazılı ve görsel çalışmalar yapılmalıdır.

Halkımızın örtüsüzlüğü ve cinsel serbestliği asla hoş görülmemeli, bu alanda hem her türlü araçla tebliğ yapıldığı gibi, hem de bu konuda yanlış yapanlara uygun dozlarda ve hikmetli tavırlar alınarak, şahitlik bazında uyarı ile emri bil maruf ve nehyi anil münker (doğruyu tavsiye yanlıştan sakındırma) yapılmalıdır.

Bu konuda öncelikle sorumlu olan dini kimliği ve temsiliyeti olan kişiler, öncelikle eşlerinin ve çocuklarının örtünme konusundaki yanlışlarını düzeltmeli ve topluma güzel örnek olmalıdırlar. Dost ve akrabalarından örtünme konusunda eksiği ve yanlışı olanlar varsa, hikmetli bir şekilde uyarmalıdırlar.

İslami tesettürün önemi ve vazgeçilmezliği konusu, sık sık hutbelerde, vaazlarda, sohbetlerde ve her türlü dini etkinlikte işlenmelidir. Basın yayın imkanları kullanılarak örtüsüzlük, eksik yada kötü - yoz örtünme konuları devamlı gündemde tutulmalı, bu şekilde halkımızın konunun ehemmiyetinin farkına varması sağlanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Haberler