“İslami Mücadelede Gençliğin Yeri” Semineri

“İslami Mücadelede Gençliğin Yeri” Semineri

Özgür-Der Antalya Temsilciliğinin düzenlemiş olduğu aylık konferansların bu ay ki konusu “İslami Mücadelede Gençliğin Yeri” idi. 26 Aralık Cumartesi akşamı temsilcilik binasından yapılan konferansı Özgür-Der İzmir Şube Başkanı Nurcan Büyük sundu.

Konferanstan çıkarılan notlar:

İnsanlık tarihi boyunca Gençlik kavramı çok tartışılmış, konuşulmuş ve her toplum,  gençliği bir anlamda hayatiyetini devam ettirmek için kullanmayı zaruri bir vazife addetmiştir.

Gençlik döneminin ne zaman başlayıp ne zaman biteceği konusu da tartışılmış ve genel kanaat büluğ çağından sonraki dönem gençliğin başlangıcı olarak kabul görmüştür. Gençliğin sona erdiği dönemin ise her topluma göre farklılık arzettiğine şahid oluyoruz.

Toplumların şekillenmesinde ve varlıklarını sürdürmelerinde çok ciddi bir etken olan gençlik öteden beri önemsenmiş ve varlığın devamına katkı sağlayan en önemli unsur olarak görülmüştür.

İslamın gençliğe verdiği önemi anlamak için her konuda olduğu gibi Kur'an'a bakmamız zorunludur. Kur'an'a Rabbimiz ilk Peygamber ve ilk insan olan Hz.Adem'in iki oğlunun gençlik dönemlerinde birbirleriyle mücadele tarzlarını, Hak ve Batıl'ın bu iki gençle başladığını ibret almamız gerektiğini vurgulamaktadır. Hz.Nuh'un çok uzun bir döneme tekabül eden tebliğ ve mücadele döneminde öz oğlu'nun İlahi tebliği reddettiğini görüyoruz. Hz.Nuh'un kıssasında şuna şahid oluyoruz; Hak ile Batıl birbirinden kesin ve net çizgilerle ayrılmıştır. Nuh aleyhisselam'ın davetini reddeden öz oğlu genç ve cahildir, Hz.Nuh oğlunun Allah'ın dinine karşı gösterdiği cahili tavra karşı duygusal davranıp boğulmaması için gençliğini ve cahilliğini bahane edip kurtarmaya yeltenmemiştir. İslami tavrı bırakıp duygusal davranma cihetine girseydi oğlunu cebren gemiye alabilir ne de olsa tufanı gördükten sonra iman eder diyebilirdi. Ama Allah'u Teala o senin ailenden değildir diyerek açık tavır almasını emretmiştir.

Kur'an'ın genç yaşta elçilik göreviyle görevlendirdiği elçilerden biri de Hz.İbrahimdir. (Enbiya:57,60) Putları ilah edinen Müşrik kavmine korkmadan karşı çıkmış Allahın dinini tebliğ etmek uğruna Nemrutla mücadele etmiş ve davası uğruna ateşe atılmayı göze almıştır. Rabbinden istediği ve yaşlı olduğu halde kendisine bahşedilen Hz.İsmail'in henüz çocuk yaştayken Allah'a itaat ve boyun eğmesinin örnekliğini görüyoruz.

Hz.İsa Allah'ın dilemesiyle mücizevi bir şekilde dünyaya gelmiş, beşikteyken insanlara Allah'ın kendisini peygamber kıldığını bildirmiştir. Havarileri de çok genç yaşta Allah'ın hidayet verdiği insanlardır.

Hz.Yusuf'u; yaşamı, mücadelesi, sabrı ve iradesi ile her müslüman gencin önemle örnek alması gereklidir. Hz.Yusuf'un bir kadının davetini reddetmesi tamamen Allah'ı hatırından çıkarmaması ve Allah'ın hududunu çiğnememesinden kaynaklanmaktadır.  Hz.Yusuf'un insan olmasından dolayı kendisini harama çağırana karşı o an  hiçbir ilgi duymadığı anlamına gelmeyeceği aşikardır. Ancak Hz.Yusuf hiç kimse bizi görmese de Allah'ın bizi görüp gözetlediğini  söylemesi ve teklifi reddetmesi örneklik açısından son derece önemlidir.

Hz.Şuayb'i iffet timsali genç kızların aynı şekilde örnek alması gereklidir. Lokman aleyhisselam'ın oğluna vasiyeti Müslüman Ebeveynlerin çocuklarına hitab etme tarzından yaşadıkları sosyal çevreleriyle ne tür bir ilişki içerisinde olmaları gerektiğini açık ve net  ayetlerle bildiriliyor. Kibirlenerek, böbürlenerek insanlara tepeden bakarak tebliğin yapılamayacağını  ve bu şekilde davranarak Allah'ın dinini insanlara ulaştıramayacağımızı bu ayetlerden anlıyoruz.

 Bizler müslümanlar olarak çocuklarımızı, gençlerimizi tüketim kültürünü olabildiğince aşılayan ve hayatın olmazsa olmazı haline getiren Kapitalist sistemin dayatma ve zorlamalarından korumakla mükellefiz. Acımasızca tüketmeye alışan çocuklarımız da, hakkında bilgi sahibi olmadıkları konularda ahkam kesebilirler. Mesela  bir çok müslüman genç, hadisin ne olduğunu bilmeden; zayıf, uydurma, sahih, mürsel, şaz gibi hadis kritiğini yapabilmek için bilinmesi şart olan kavramlardan habersiz olduğu halde, hiç sakınmadan düşünmeden işine gelmediğinde bu hadis zayıf, uydurma diyerek rahatlıkla red yolunu seçip kolay tüketebiliyor.  Kur'an, Hadis ve diğer kaynaklarımıza karşı olan saygı kültürümüzü zedeleyerek kazançlı çıkmamız mümkün değildir.

Modern toplumun değeri "imanı" değil "imajıdır." Modern toplum imaja dair bir hayat arzusu içindedir. Mü'min ise iman, Kur'an endeksli bir hayatın arzusu içindedir.

Gençlerimizi sistemin insafına ve eğitim sistemine terk etmemeliyiz. Kemalist ve laik sistemden çocuklarımıza ve gençlerimize inançlarımıza uygun bir eğitim ve kültürün verilmesini beklemek safdillik olur. Onun için müslümanlar olarak alternatif eğitim kurumlarını her zaman oluşturmalı ve ikinci bir seçenek olarak düşünmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Haberler