Batman'da “Dünyevileşme” Konferansı

Batman'da “Dünyevileşme” Konferansı

Özgür-Der Batman şubesi, Batman Belediyesi Konferans Salonunda “Dünyevileşme ve Tüketim Olgusu” başlığıyla bir konferans gerçekleştirildi. Çok yoğun bir katılımın gözlendiği sunumu Haksöz dergisi yazarlarından Yılmaz Çakır yaptı.

Halil İbrahim Yakut'un okuduğu Kur'an-ı Kerim ve meali ile başlayan konferans Şefik Sevim hocanın kısa girişiyle devam etti.

Ümmet olarak en önemli problemlerimizden birinin dünyevileşme sorunu olduğunu, Müslümanların bu sorunu kendilerine yakışır şekilde çözmelerinin geleceğimiz, nesillerimiz için çok önemli olduğunu, güncelliğini hep koruyan bir konu olduğu için de tekrar tekrar gündemimize almamız gerektiğini, Müslümanların sahip oldukları ya da olmayı arzu ettikleri mal-meta için sağlıklı bir fıkıh üretmeleri gerektiğini vurgulayan Şefik Sevim, sözü, sunumunu yapmak üzere Yılmaz Çakır'a bıraktı. Yılmaz Çakır'ın konferansı özetle şöyle idi:

"Dünyevileşme genel anlamda; dini düşünce ve uygulamaların anlam yitirmesi, Tanrı'ya, ahirete, ölüme vurgu yapmamak yani dinden bağımsız olmak anlamına gelir. Kur'an'da dünya; "yakın olmak" anlamına gelir. Mistik çevreler "aşağılık olma" anlamı verseler de bu doğru bir tanımlama değildir. Dünya Kur'an'da nötrdür. Ahiretten önceki bir yaşam dilimini ifade eder ve bu anlamda ahiretin de tarlasıdır. Dünyevileşme ise dünyalı olmanın, dünyada yaşamanın ötesinde ahireti görmezden gelen bir yaklaşımdır. Felsefi anlamda sekülerizm; iddialıdır, mutlu ve müreffeh insanı var ederken dini gerekli görmez. İnsanın mutluluğunu dinden uzaklaşmada görür ve onu vicdanlara hapseder. Sanayi devrimiyle ve teknolojik gelişmelerle mutlu insanı var ettiğini düşünen zihniyet, iki dünya savaşı geçirir ve iddialarını sorgulamaya başlar. Böylece postmodern diye tanımlanan bir sürece girilir.

Bizler konuyla ilgili olarak "nimet" ve "emanet" kavramlarını merkeze alarak düşünmeliyiz. Müslümanlar için önemli olan nimetten uzaklaşmak değil onu olması gerektiği şekilde kullanmaktır.

-Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (A'raf 31)

-İnsana bir nimet verdiğimizde yüz çevirir ve büyüklük taslar. Bir kötülük dokunduğu zaman hemen yalvarmaya başlar. (Fussilet 51)

Görüldüğü üzere nimet bir imtihan aracıdır. İnsanın ıslahına da ifsadına da sebep olabilir. Müslüman kendisine verilenlerin bir emanet olduğunu, her şeyin gerçek bir sahibinin olduğunu da asla unutmamalıdır.

Dünyevileşme ile ilgili üç yaklaşım ortaya çıkmaktadır.

1-Dünyaya aşırı meyletme (dünyaperestlik)     2-Dünyayı kerih ve aşağılık görme       3- Vasat bir ölçüyü takınma

Dünyaperestlik: Olayların salt zahirini esas alır. Varlığı görür ama yaratıcısını görmez. Oysa Kur'an'a göre kainat Allah'ın ayetidir ve asla kendinden menkul değildir. Allah duygusu ve düşüncesi merkezi bir yere sahiptir ve Rabbimiz her zaman kullarla farklı düzlemlerde değerlendirilir. Böyle olmazsa, günümüzde olduğu gibi ve Dostoyevski'nin; "Tanrı yoksa her şey caizdir" sözünde ifadesini bulduğu gibi her şeyin caiz görüldüğü bir dünya algısı oluşur. Peki dünyeviliğin tezahür etme şekilleri nelerdir?

1- Ebedilik arayışında kendini gösterir: İnsanda ebedi olma duygusu vardır. Şeytan, Adem'i bu kozu kullanarak saptırmıştır. Genç kalma, sağlıklı yaşam, yaşlanmama arzusu ile ekranlara yansıyanlar, insandaki bu özelliği esas alır. Fakat bedene yönelik yapılan bunca vurgunun ruha ya da insanın manevi yönüne yapıldığını bir türlü göremeyiz.

Mezarlıklarda bile bunu görmek mümkündür. Kasvetli, büyük mezarlar, ebedileşme arzusunun ürünüdür. Bu adeta ölürken, ölmeme çabasıdır. Müslümanlardaki türbe anlayışı da buna benzemektedir.

2- Müstağnilik: İnsanın kendini ihtiyaçsız, yeterli görmesi anlamına gelir. Bu da farklı şekillerde ortaya çıkar.

a-Bedeni müstağnilik: Allah'ın verdiği bedeni nimetlere şükür duygusuyla yaklaşmamak.

b-Fikri müstağnilik: Okuyup yazan, herhangi bir alanda başarılı olan insanların, bu özelliklerini bir üstünlük aracı olarak düşünmeleri. Allah'ın kendisine bahşettiği zeka ve yetenekleri Allah'tan bağımsız görerek kendine maletme.

c-Ekonomik müstağnilik: Sahip olduğu maldan fakirleri yararlandırmamak ve bunun için çeşitli hilelere başvurmak. (Kalem 17-32 de anlatılan bahçe sahipleri kıssası). Ayrıca ekonominin bir değer ölçüsü olması ve kişilerin bu ölçüye göre değerlendirilmeye başlaması.

d-Otorite müstağniliği: Teşkilatının, askerinin, cemaatinin kalabalığıyla ve otoritesiyle övünme. Roma'daki despot yönetimin Hz. İsa'ya yaptıkları, Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Uhdud kıssaları örnek verilebilir.

3- Heva ve haz arayışı: Dünyada bir imtihan yaşıyoruz ve bu imtihanın sıkıntılarla ve bazen musibetlerle geçeceği malumdur. Zevk merkezli, hedonistçe bir yaşam algısı bu gerçekle çelişmektedir.

Bu dünyaya aşırı meyletme, dünyevileşme düşüncesine alternatif gibi ortaya çıkan ikinci bir yaklaşım daha vardır.

Dünyayı kerih ve aşağılık görme: Diğer düşünceye göre daha masum gibi görünse de bu düşünce de bir yanlışa delalet eder. H.2. y.y. da yaşanan siyasi kavgalardan ve iç çekişmelerden uzaklaşıp inzivaya çekilenler kendilerine dayanak olarak te'vile ve uydurma faaliyetlerine başladılar. Peygamberimizin Hira tecrübesi inzivaya delil olarak ele alınır. Oysa peygamberimizin Hira'da yaşadıkları inziva olarak değerlendirilemez. Bunun yerine itikaf ibadeti vardır. Yılın belli bir dönemini ve özellikle Ramazanda, muhasebe ile geçirmek demek olan itikaf, inziva değildir. İslam, sosyal olmayı önemser. Cemaat olmanın, cemaat şuuruna erişmenin önemi defaatle vurgulanır. Cuma namazı ibadeti, hac ve zekat ibadeti İslam'ın bu sosyal yönüne verilecek örneklerdendir. Hayata tekabül etmeyen, gerçekdışı hedeflerle yola çıkıldığında sağlıklı bir yol izlenmemiş olur. Dini saça, sakala yada dinin aslından olmayan basit meselelere indirgemek adeta ifrata karşı bir tefrit oluşturmaktadır.

Vasat, dengeli bir ölçüyü takınma: Haramları yok saymak doğru olmadığı gibi helalleri haramlaştırmak ta doğru değildir.

-Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (A'raf 31)

-Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın. Ve sınırı da aşmayın. Allah, sınırı aşanları sevmez.(Maide 87)

Rabbimizin helal kıldığı şeylerden nefsimizi uzaklaştırmak takva ölçüsü olamaz. Bu alanın dışında cihad gibi, ibadetlerimizi anlamını idrak ederek yerine getirmek gibi takva arayacağımız çok alan vardır. Her işimizde dengeli olmanın yollarını aramalıyız. Sosyal hayatın her alanında, giyim kuşamda vs. Tabiî ki Müslümanlar helal olan işleri yapacak ama sınırlarını iyi bilecek. Mesela Cuma namazı ile ilgili ayet-i kerimede ticaret kervanına koşan ve peygamberimizi ayakta bırakanlar eleştirilmekte ama aynı zamanda "namaz kılınınca yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın" denilerek dengeli tutum ortaya konulmaktadır.

1-İktidar ve egemenlikte denge: Günümüzde iktidarların, otorite sahiplerinin neler yaptıkları, iktidarın işlevinin ne olduğu herkesin malumudur. Rabbimiz ise Hac suresi 41. ayette olması gerekeni şöyle ifade eder.

"Eğer onlara yeryüzünde imkan ve güç verirsek, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah'a aittir."

2-Aile ilişkilerinde ve çocuk eğitiminde denge: Modernizmin dayattığı aile tanımlamalarının aileleri sağlıklı bir noktaya ulaştırmadığı görülmektedir. Ailemiz ve çocuklarımız konusunda da dengeli bir tutumu ancak Rabbimizin belirttiği ölçülerle yakalayabiliriz.

3-Eğlence anlayışında denge: Hayatı bir eğlence olarak algılayan, her anını zevk ve sefa merkezli yaşamaya çalışan zihniyet nasıl yanlışsa, eğlencenin her türlüsünü, müziği topyekun haram sayan anlayışta yanlıştır. İnsanların helal olan doğal ilgileri kısıtlanmamalıdır.

4-Eşyada denge: Sanayi devrimi, Tanrı'dan uzaklaşarak modernleştiğini (!), teknoloji ürettiğini iddia etse de bu yanlıştır. Çünkü unutulmamalı ki modern teknolojinin icatlarının temelinde eski toplumların attığı adımlar vardır. O günkü insanlar Tanrı'sız değildi. Yani bilim denilen şey, dünyevileşenlerin bir mucizesi değildir. Zaten modern teknolojinin ürettiklerinin insanın menfaatine olup olmadığı da tartışılmalıdır. Bu noktada da dengeli olmak, ortaya konulan ürünün arkasındaki amacı ve felsefeyi de unutmadan sağlıklı bir bakış açısı geliştirmek gerekir. Bu noktada Rabbimizin denizde yüzen gemileri kendi ayetlerinden sayması manidardır.

Dünyevileşme ile ilgili ortaya konan tüm bu tartışmalardan sonra çare ve çözüm ne olabilir diye sorulacak olursa şunlar söylenebilir:

1-   Dünyevileşmeye karşı, hakikat vurgusu yapan Kur'an'la sürekli ve olması gerektiği şekilde irtibat içerisinde olmak.

2-   Olumlu manada birbirini yönlendirecek kişilerden oluşan bir cemaat olabilme.

3-   İslami mücadelenin ve gayretlerin içerisinde olma. Her an mücadelenin sıcaklığını hissetme.

Önceki ve Sonraki Haberler