Diyarbakır’da "İmam Şafii Usulü" Tartışıldı

Diyarbakır’da "İmam Şafii Usulü" Tartışıldı

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Alternatif Eğitim Dersleri" kapsamında dernek binasında düzenlediği eğitim dizisinde "İmam Şafii Usulünün Temel İlkeleri" tartışıldı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Alternatif Eğitim Dersleri" kapsamında düzenlediği programların on altıncısı dün akşam dernek binasında yapıldı. "İmam Şafii Usulünün Temel İlkeleri" üst başlığı altında tartışmaya açılan program müzakereli seminer şeklinde yapıldı.

Programda Hakan Akelma, İmam Şafii'nin hayatını, usulünün temel özelliklerini, Kur'an'a ve Sünnete yaklaşımını ve gelişimini irdelerken, Tuncay Yerlikaya ve İkram Filiz ise yapılan sunumu müzakere ederek katkılarını sundular.

İnsanları zalim validen koruma çabası

İmam Şafii'nin hayatını kısaca özetleyerek konuşmasına başlayan Hakan Akelma, Muhammed b.İdris eş-Şafii'nin Hicri 150 yılında Filistin/Gazze'de doğduğunu, "7 yaşında Kur'an'ı hıfzettiğini", "10 yaşında İmam Malik'in el-muvatta'sını" ve dinlediği hadisleri ezberlediğine dikkat çekti. İslam hukuku tarihinde "mümtaz" bir yer edinen İmam Şafii'nin, risalesini Mısır'da tekrar düzenlediğini ve aynı yerde Hicri 204 yılında 54 yaşında iken vefat ettiğini söyledi. 

İmam Şafii'nin Abbasilerin atadığı valinin zulümlerine karşı çıktığı için idamdan döndüğünü anımsatan Akelma şunları kaydetti;  "İmam Şafii'nin Mekke'de ders aldığı âlimlerden biri de İmam Malik'tir. İmam Malik'in ölümünden sonra yemen valisinin çağrısıyla yemende valilikte memuriyette bulunur.  Yemen'e yeni bir vali atanır. Abbasiler yönetimine bağlı olan bu vali, zulüm yapmaya başlar. İmam Şafii'nin insanları bu valinin zulmünden korumaya çalıştığını görüyoruz. Bu duruşundan dolayı Alevilik iftirasına muhatap olur. Özellikle Hz. Ali'nin ailesi ve taraftarlarına sert davranılır. Duruşundan dolayı İmam Şafii ve Hz. Ali taraftarı 8 kişi halife Harun Reşit'in karşısına çıkarılır. 8 kişi asılır. İmam Şafii yaptığı savunma, hüccetinin kuvveti ve yargılama meclisinde bulunan Muhammed b. Hasan Şeybani'nin şahadeti sayesinde kurtulur."

Görüşleri

İmam Şafii'nin etkilendiği âlimler ve yaşadığı dönemden bahseden Akelma,  Şafii'nin kelam ve imamet hakkındaki görüşleri ile ilgili olarak, diğer fakihler ve muhaddisler gibi kelam ilmini sevmediğini ancak imametin gerekliliğine inandığını kendi ifadeleriyle açıkladı. Şafii'nin Ehl-i Beyti sevdiğini, Muaviye'yi "baği" olarak değerlendirdiğini bu tutumunun da Hz. Ali'nin tutumundan alındığına işaret etti. Bu nedenle "rafızilik"le suçlandığını, bu suçlamaya "eğer Muhammed âlini sevmek Rafızîlikse insanlar ve cinler şahit olsun ki ben rafiziyim" diyerek tepki gösterdiğini söyledi.

Usulü

Akelma, Usul-ü Fıkhın kurucusu olan İmam Şafii'nin, kendinden önceki ve çağdaşı olan müctehidler arasında istinbat usulünü tayin etmek, umumi ve külli kaideler halinde onları tespit etmekle kendini gösterdiğini söyleyerek şunları kaydetti; "Şafii usul-ü Fıkhın kurucusudur. Fıkhı sistematize etmiştir. Ondan öncede usul vardır. Ancak, bunları toparlayan, bir sistem içinde kaidelerini, usulünü, ölçülerini tarif ve tayin eden imam Şafii'dir."  Razi'nin; "usulü ilme nispetten Şafii mantık ilmine göre Aristo gibidir. Aruz ilminde Halil İbn-i Ahmet ne ise, Usül-ü Fıkıhta da Şafii'nin yeri odur" dediğini hatırlattı.

Şafii'nin şeriat ilmini "umumun bilmesi gereken şeyler" ve "insanların maruz kaldığı feri meseleler" olmak üzere ikiye ayırdığını ifade eden Akelma, umumun bilmesi gerekenleri; "beş vakit namaz, ramazan orucu, hac, zekât, zina, hırsızlık gibi her Müslüman'ın bilmesinin zorunlu olduğunu" dediğini belirtti. Feri meseleleri ise; hakkında Kur'an'da nas bulunmayan, nas bulunsa bile tevile ihtiyaç duyan şeyler olarak açıkladığını ve bunlarlada ancak kitap ve sünnet bilgisini, sahabe kavilerini ve insanların ihtilaflarını bilenlerin ilgilenilebileceğini Şafii'nin dile getirdiğini ifade etti.  

Akelma Şafii'nin usulü ile ilgili verdiği bilgileri ise şu şekilde özetledi:

1. mertebe: kitap ve sıhhati sabit olan sünnet; Şafii, sünneti kitapla beraber bir mertebeye koyuyor. Ona göre kitap ve sünnet Allahtan'dır.  Zira sünnet birçok halde Kur'an'ı beyan eder. Ancak haber-i vahid olan sünnet kuvvet bakımından sünnet derecesinde değildir.

2. mertebe: icma; icma'dan kasıt umumun bildikleriyle yetinmeyip ilmi Hass'ı da bilen fukaha'nın icmasıdır.

3. mertebe: sahabe kavli; önce dört halifeyi sıralar. Bunlara muhalefet eden olmamalıdır. Ashabın reyleri bizim için bizim reylerimizden daha değerlidir.

4. mertebe: kıyas; sırasıyla kitap, sünnet ve icma olmak üzere geçen mertebelerden biriyle hükmü bilinen bir şeye kıyas yapılır. 

Yeni içtihatlara ihtiyaç var

İlk müzakereci olarak söz alan Tuncay Yerlikaya, Şafii ve Hanefi usullerini karşılaştırdı. İmam Şafii'den farklı olarak Ebu Hanife'nin istihsan ve örfü de göz önünde bulundurduğunu dolayısıyla daha çok bölgede kabul gördüğüne dikkat çekti. İmam şafinin sünneti de kur'an gibi vahiy şeklinde değerlendirmesinin doğru olmadığını söyledi. Bazı hatalarına rağmen mezhep imamlarının, vahiy ve sünneti akıl ve tecrübe ile yorumladıklarını ve yaşadıkları toplumun sorunlarını çözmeye yönelik güçlü bir irade ortaya koyduklarını anımsattı. Getirilen çözümlerin yüzyıllar boyu İslam toplumuna dinamizm kazandırdığına da işaret eden Yerlikaya, ancak gelinen noktada gelişen ve değişen hayat şartları karşısında bu dinamizminde yenilenmesi ve geliştirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi.  

Sünnet ayeti tefsir eder

Müzakeresinde İmam Şafii'nin yaşadığı toplumsal şartları ve geliştirdiği usulü değerlendiren İkram Filiz, Şafii'nin Abbasiler döneminde doğduğunu ve onların en parlak devrinde yaşadığını ifade etti. O dönemi ilimlerin geliştiği ve telifin başladığı bir çağ olarak nitelendirdi. "mücadele ve münazara çağı" olan bu dönemde Şafii'nin hadisi savunmak için mutezile ile bilfiil mücadele ettiğini, dolayısıyla "sünnetin koruyucusu" unvanını edindiğini belirti. Şafii'nin yaklaşımlarının bu şartların ürünü olduğunun unutulmaması gerektiğini anımsattı. Şafii'ye dayandırılan "sünnetin ayeti nesh edebileceği" iddiasının doğru olmadığını söyleyen Filiz, Şafii'nin bu şekilde bir söz söylemediğini, yaşadığı dönemde sünneti toptan inkar edenler olduğundan dolayı sünnet konusu üzerinde çok durduğunu söyledi. Sünnetin ayeti tefsir ettiğine inandığını örneklerle anlattı.

Emin Altun / Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler