Diyarbakır’da "İslamcılık" Tartışıldı

Diyarbakır’da "İslamcılık" Tartışıldı

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Alternatif Eğitim Dersleri" kapsamında dernek binasında düzenlediği eğitim dizisinde "Osmanlının Son Döneminden TC'nin Kuruluşuna Kadar İslamcılık" tartışıldı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Alternatif Eğitim Dersleri" kapsamında düzenlediği programların sonuncusu dün akşam dernek binasında yapıldı. "Osmanlının Son Döneminden TC"nin Kuruluşuna Kadar İslamcılık" konusunun tartışıldığı program müzakereli seminer şeklinde yapıldı.

Programda Mehmet Ülsen, İslam dünyası hakkında genel bir değerlendirme yaptı. İlk İslamcı nesilden bahsetti. İslamcılığın ne olduğu, nasıl ortaya çıkıp geliştiğini anlattı. İshak Şimşek ise bu çerçevede yapılan sunumu müzakere ederek katkılarını sundu.

Özden kopuş

18.yy. İslam dünyasının içinde bulunduğu genel durumdan bahsederek konuşmasına başlayan Mehmet Ülsen, ilk nesil Müslümanlarının, İslam'ı olması gereken şekliyle anlayıp uyguladıklarını-örnek "Kur'an nesli" olmayı başardıklarını-bundan dolayı yaşadıkları döneme "saadet asrı" dendiğine işaret ederek, sonrasında meydana gelen bozulmaları ve nedenlerini sorguladı.  Bu nedenlerin başında toplumların eski alışkanlıkları, gelenekleri ve pagan kültürleriyle kitleler halinde İslam'a girmelerinin ve bilenlere baskın gelmelerinin yattığına dikkat çekti. Buna benzer nedenlerden dolayı gittikçe özünden uzaklaşan İslam dünyasında işkâl ve sömürünün şartlarının oluştuğunu ve bu durumun emperyalistleri harekete geçirdiğini belirtti.  Bu işkâl ve sömürü girişimlerini ise şu şekilde özetledi:  "1774 Osmanlı yenilgisi, 1798 Napolyo'nun Mısır'a girişi, 1830'lardaki Cezayir ve Tunus işgali, Hint kıtasının İngilizler tarafından işgal edilmesi - kaybedilen Süveyş Kanalı"

Öze dönüş çabası

Ülsen, Müslümanların yaşadığı coğrafyanın büyük bir kısmının bu şekilde, Batı emperyalizminin kontrolüne geçmesinin İslam dünyasında yeni tartışmaları ve arayışları beraberinde getirdiğini bunlarında iki tutum olarak karşımıza çıktığını söyledi. Birinci tutum da; "İslam'ı ve Müslümanları Batı'nın standartlarına uydurmayı hayatlarının ve bilgilerinin yegâne gayesi edinenler" olduğunu, bunların; Hindistan da Sir Ahmet Han,  Mirza Gulam ve Osmanlı içerisindeki "Tanzimat aydınları" olduklarını ve bunların "Batılılaşma"yı varlıklarının yegâne gayesi olarak benimsediklerini anlattı. İkinci tutumda ise; "gerçek anlamda kurtuluş ve saadetin ancak Kur'an ve Sünnet'in tanımladığı İslam'a dönmekte olduğunu savunanlar"ın teşkil ettiğini, bunlarında; "İbni Teymiye ve İmam Gazali'den" başladığını, "Şah Veliyyullah Dehlevi, Muhammed Bin Abdulvahhab,  Cemaleddin Efgani, Şeyh Muhammed Abduh ve Reşit Rıza"ya kadar geldiğini söyledi.

İslamcılık

Yukarıdaki fikir öncülerinin açtıkları yeni tartışmalar ışığında ortaya çıkan "İslamcılık" kavramının ne olduğu hususuna değinen Ülsen, "din olarak kendilerine İslamiyeti referans alan ve kendilerini belirgin olarak "Müslüman" kimlikleriyle ortaya koyan toplulukların, bu hayat görüşünü dünyaya hakim kılmak için çeşitli alanlarda göstermiş oldukları gayret ve alışmanın adıdır." diyen Ali Bulaç'ın tanımını uygun buldu. Akımı XIX. yüzyıl ortalarında ortaya çıkan dini ve siyasi düşünce olarak özetledi. Bir tecdîd (yenileme), ıslah (düzeltme), ihya (canlandırma) hareketi olarak nitelendirdi.

Islah-inşa öncüleri

Ülsen, dünyada yeniden ortaya çıkan ıslah-inşa öncülerinden bazılarını; "Şah Veliyullah Dehlevi, Muhammed b. Ali Senusi, Muhammed el-Şevkani, Fas Sultanı Mevlevi Süleyman, Seyyid Ahmet Han, Seyyid Emir Ali, Hayreddin Paşa, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza" olarak açıkladı. Türkiye'den bu akımlardan etkilenen isimleri ise; "Said Halim Paşa, Mehmet Akif, Filibeli Ahmet Hilmi, İsmail Fenni Ertuğrul, Ferid Kam, Mehmet Ali Ayni, Şemseddin Günaltay, Muhammed Hamdi Yazır, Ahmet Naim, Said Nursî vb" olarak sıraladı.

Bu dönemde "ilk nesil İslamcılar"ından;  Eşref Edip Fergan, Manastırlı İsmail Hakkı, Akif, A.Hamdi Akseki, Baban Zade'nin Sırat-ı Mustakim ve Sebilir Reşad dergisinde, Said Küdri, Filibeli A.Hilmi'nin Volkan Gazetesi'inde, Derviş Va Elmalılı H.Yazır, Said Halim Paşa, Mustafa Sabri Efendi, Halim Sabit, Ömer Ferit Kam, M.Akif, Şemsettin Günaltay, Ebul-ula Mardin'nin İslam mecmuası vb. çeşitli gazetelerde yazılar yazdıklarının görüldüğünü söyledi.

Bu dönemdeki İslamcı yazarların başlıca uğraşlarından da bahseden Ülsen, bu uğraşları; "Batının açtığı soruları cevaplamak ve ortaya attığı kuşkuları gidermeye çalışmak" olarak özetledi ve "İslâm dünyası niçin geri kalmıştır?", "Müslümanlar nasıl kalkınabilir?", "Müslümanların birliği nasıl sağlanabilir?" gibi sorulara cevaplar aradıklarını belirtti.

Tespitler ve hedef

Ülsen, ihya-ıslah hareketlerinin tespit ve hedeflerini ise şu şekilde özetledi; "İslam'ın gerilemesinin sebepleri Müslümanların ataletinden kaynaklanıyor. Din mânii terakki değildir. Toplumun kurtuluşunun tek reçetesi taklitçilik değil, öze dönüş-İslamlaşmadır. Batının ahlakını, yaşayışını ve tefekkürünü almaya taraftar olan Batıcılar, fikren ve dinen dalalettedir.  İçtihat kapısının yeniden açılması gerekiyor. İslam dini felsefe ve müspet bilim aleyhtarı değildir, bunlar Müslümanlar tarafından iyi öğrenilmelidir. Ve geniş bir eğitim reformuna ihtiyaç vardır. İslam'ın geleneksel kalıplardan kurtarılıp, asli kimliğine kavuşturulması ve yeniden hayata, topluma hâkim kılınması için mücadele edilmeli"

Neden başarılı olunamadı?

Tek müzakereci olarak söz alan İshak Şimşek, İslamcılık tanımı özerinde durarak, kavramı kullanmamızın yanlışlığına dikkat çekti. "İslamcılık bize ait bir ifade değil, Batıya ait bir ifade" dedi. Bu kavramın yerine, Cemaleddin Afgani ve öğrencisi Muhammed Abduh'un Batının saldırılarına karşı kullandığı "Müslüman birliği" veya "Müslümanların birliği" gibi kavramları kullanmayı önerdi.

Dönem "Müslüman Birliği"nin savunduğu fikirlerden bahseden Şimşek, bunları şu şekilde özetledi:

a-       Ana kaynağa dönme…

b-       Yeni bir nesil oluşturma…

c-       Yanlış ahlaki anlayışı değiştirme…

d-       Cihad fikrini işleme…

İhya-ıslah hareketlerinin başarıya ulaşamamalının nedenlerini de sorgulayan Şimşek, bu nedenleri ise şöyle özetledi:

1-    Batının seküller aklının-anlayışının olduğu gibi taklit edilmesi

2-    Batıdan gelen saldıranlara karşı tepkisel davranılması

3-    Ortak hareket edememe  

 

Emin Altun / Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler