Muhacirlere Yönelik Saldırılar Diyarbakır’da Protesto Edildi

Muhacirlere Yönelik Saldırılar Diyarbakır’da Protesto Edildi

Son zamanlarda Suriyeli muhacirlere yönelik artan faşist, ırkçı saldırılar Diyarbakır’da protesto edildi.

Esed rejiminin zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan muhacirlerin, ülkenin güney kesiminde uğradığı ırkçı saldırılardan ötürü Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nin çağrısıyla Ofis AZC Plaza önünde bir araya gelen Diyarbakırlı Müslümanlar, burada bir basın açıklaması yaparak durumu protesto etti.

“Irkçı-Faşist Saldırıları Lanetliyoruz! Suriyeli Muhacirler Kardeşimizdir!” ve “Suriyeli Muhacirleri Hedef Alanlar, Zalim Esed Rejiminin Uşaklarıdır!” yazılı pankartların açıldığı eylemde ayrıca “Saldırıya Uğrayan Mülteciler Değil, İnsanlığımızdır!”,  “Katliamdan Kaçanlara Saldıranlar, Siz İnsan Değil misiniz?” yazılı dövizler taşındı.

“Katliamdan Kaçanlara Saldıranlar, Siz İnsan Değilsiniz!”

Eylemi, Islah Haber sitesi yazarı ve Radyo Selam sunucusu Ahmet Maruf Demir yönetti. Demir özetle şunları söyledi:

“Son günlerde yaşanan ırkçı saldırıların 27 Mayıs, 12 Eylül kafatasçılığı nasıl zuhur ettiyse aynı anlayışın şimdi de Hatay, Antep, Maraş, Kilis illerinde yaşandığı ortadır. Muhacirlere yönelik bu ırkçı saldırıların asla kabul edilemeyeceğini ve Diyarbakırlı Müslümanlar olarak bu zulme sessiz kalmayacağımızı açık bir şekilde ifade ediyoruz. Bizler Allah’ın emaneti olan Suriyeli muhacirlerin yanında olduğumuzu bir kez daha ilan etmek ve bu zulmü gerçekleştirenleri telin etmek için toplandık.”

“Mazlumlara Kalkan Eller Kırılsın!”

Daha sonra Özgür-Der Siverek Temsilcisi Cemil Yeşildağ söz aldı. Yeşildağ, konuşmasında özetle şunları kaydetti:

“Bizim Arap, Kürt, Türk vs. farklı kavimlerle olan ortak noktamız aynı Rabbe olan inancımızdır. Baasçı Esed zulmünden kaçıp gelen ve çeşitli hadiselerle türlü sıkıntılara maruz kalan Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. Onlara Ensar olma bilinciyle yaklaştığımızı ve zulme karşı dik durduğumuzu haykırmak istiyoruz.”

Eylemde ayrıca Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi Sekreteri Tuncay Yerlikaya da bir konuşma yaptı. Yerlikaya, konuşmasında özetle şunları belirtti:

“Yaşanan hadiseler Ensar olma şuurunun büyük oranda gerçekleştiği bir zaman diliminde biz Müslümanları derinden üzmüştür. Zalim Esed rejiminin zulmünden kaçıp misafirlerimiz olan bu kardeşlerimiz Rabbimizin birer emanetidir. Elbette yaşanan bu ırkçı saldırılar üzerinden tümden genelleme yapmadığımızı, yaşanan zulme karşı duranların olduğunun da farkındayız.  Bizler burada bu amaçla toplandığımızı ve bu faşist saldırılara karşı olduğumuzu haykırmak için bir araya geldik.”

“Hükümet Uyama, Irkçılara Yol Verme!”, “Müslüman Uyuma, Muhacire Sahip Çık!”, “Muhacirler Allah’ın Emanetidir!” sloganlarının atıldığı eylem, Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Nazlıcan’ın okuduğu basın açıklamasıyla son buldu.

diyarbakir-20140823-01.jpg

diyarbakir-20140823-02.jpg

diyarbakir-20140823-03.jpg

diyarbakir-20140823-04.jpg

diyarbakir-20140823-05.jpg

diyarbakir-20140823-06.jpg

diyarbakir-20140823-07.jpg

diyarbakir-20140823-08.jpg

Basın Açıklamasının Tam Metni:

ESED REJİMİ DÜŞMANIMIZ, SURİYELİ MUHACİRLER KARDEŞİMİZDİR!

23 Ağustos 2014

Esed diktatörlüğünün katliamlarından kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli muhacirler/mülteciler bir süredir azgın güruhların saldırılarına maruz kalmaktalar. Maraş’ta, Kayseri’de, Antep’te, Hatay’da ve daha pek çok şehirde kışkırtılıp, organize edilmiş lümpen topluluklar her defasında çeşitli gerekçeler, iddialar ortaya atılarak Suriyeli kardeşlerimizin üzerine salınıyor.

Bazen bir Suriyelinin adının karıştığı sıradan ve münferit bir adli vaka, çoğu zaman da bütünüyle yalan ve iftira dolu haberlerin çoğaltılıp, köpürtülmesi neticesinde tahrik edilen gruplar “Suriyelileri istemiyoruz” sloganları eşliğinde muhacirlerin yaşadıkları mahallelere, evlere saldırıya geçip, çoluk çocuk demeden zavallı insanları linç etmeye kalkışıyorlar. Öncelikle bu eylemleri organize eden mahfilleri lanetliyor; bu zalimane, vahşi eylemlerin bu ülke insanının alnına vurulmuş bir kara leke olarak tarihe geçeceğini üzüntüyle hatırlatıyoruz.

Ne yazık ki, bu küçük grupların çirkin eylemleri halkımızın büyük çoğunluğunun gösterdiği alicenaplığı, misafirperverliği gölgelemiştir. Bu yönüyle söz konusu saldırganlık sadece Suriyeli mazlumları değil; tam 3 yıldır ülkenin dört bir yanına yayılmış muhacirlere kardeşlik, dostluk ellerini uzatan, ekmeğini onlarla paylaşan, barınma, giyecek vs. ihtiyaçlarını karşılayan, en önemlisi de kardeşlik bilinciyle onlara muhabbetle, samimiyetle yaklaşan milyonlarca Türkiyelinin sergilediği İslami, insani, ahlaki güzellikleri de hedef almıştır.

Muhacirleri Hedef Alanlar İnsanlık Düşkünü Sefil Yaratıklardır!

Türkiye son yıllarda Ortadoğu’da hüküm süren dikta rejimlerinin zulümlerinden kaçan mazlumlara ev sahipliği yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Şüphesiz yakın bir tarihe kadar bu ülke insanın zulme uğramamak için kendisine sığınacak yer aradığı bir ülkeydi Türkiye. Böylesi bir mazisi olan bir ülkenin bugün mazlumların hicret ettiği, sığındığı bir konuma gelmiş olması insani değerlere sahip her vatandaş için sevinç duymayı hak eden bir gelişmedir. Ne var ki, bilhassa Kemalist resmi ideolojinin kirlettiği zihinlerle dünyaya bakmaktan kurtulamayan sağ ve sol tandanslı ırkçı-milliyetçi çevrelerin onur duymayı gerektiren bu olguya nefretle yaklaştıklarını gözlemliyoruz. Söz konusu çevrelerin insani, ahlaki, İslami değerleri hiçe sayarak son derece kaba ve zalimane bir ruh hali içinde ülkemize sığınmak zorunda kalmış mazlum insanları bir fazlalık, yük, asalak gibi gördüklerini, hatta düşman belleyen tutumlar geliştirdiklerini de ibretle izliyoruz.

Ulusalcısı, Türkçüsü, Alevicisi, Kemalistiyle açık bir şekilde Ortadoğu’da gelişen İslami hareketlere düşmanlık politikası güden ve pek çoğu Suriye halkının Baas diktasına karşı kıyamından rahatsızlık duyan bu çevrelerin içlerinde biriktirdikleri öfkeyi ülkemize kaçıp sığınmış mültecilere yönelttiklerine uzun zamandır şahitlik ediyoruz. Mezkur kesimlerin AK Parti Hükümetine duydukları kızgınlığı da ayrıca Suriyeli mazlumlar üzerinden bir öfke ve düşmanlık politikası şeklinde yansıttıklarını gözlemlemek de mümkündür.

Şüphesiz ırkçı-milliyetçi virüslerle kirlenmiş, hastalanmış zihinlerden adalet ve merhamet temelinde tepkiler beklemek beyhudedir. Zulme teşne olmuş anlayışlardan ancak zalimane eylemler sadır olur. Mamafih bu noktada gerek kamu otoritesini kullanan yöneticilerden, gerekse de sağduyu sahibi halkımızdan kardeşlik hukukunu kirleten bu çabalar karşısında daha duyarlı ve sorumlu tavırlar geliştirilmesi beklenmektedir.

Bu çerçevede Hükümetin bir salgın gibi yayılma istidadı gösteren ırkçı saldırganlık eylemlerine karşı daha ciddi önlemler alması ve yaptırımlar uygulaması gerekmektedir. Bir topluluğu hedef alan söylem ve eylemler, etnik ya da bölgesel düşmanlık içeren her türlü tutum alış ırkçılık suçu kapsamında değerlendirilmeli ve sorumluları sadece eylemleri doğrudan maddi zarar oluşturduğunda değil; ortaya atıldığı anda cezai karşılık görmelidir.

Irkçı güruhların eylemlerinin bilhassa sosyal medya aracılığıyla örgütlenip yaygınlaştırıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte yazılı ve görsel basın yayın organlarının hadiseleri aktarma tarzı da çoğu zaman habercilik saikinden öte doğrudan kışkırtmaya matuftur. Bu noktada sorumluluk ve vicdan sahibi tüm basın yayın organlarını dillerini, tutumlarını gözden geçirmeye davet ediyor; halkımızı bilhassa sosyal medya kanallarından yaygınlaştırılan uydurma haberlere, iftiralara karşı uyanık ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

Muhacirlerin Sorun Olmaması İçin Sorunlarının Giderilmesi Şarttır!

Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Birkaç milyon insanın ekonomiden, sosyal hayata kadar getireceği ilave maliyeti rahatlıkla karşılayabilecek kapasiteye sahiptir. Suriyeli muhacirlerin karşılaştıkları zorlukları gidermeye yönelik olarak kapsamlı projeler geliştirmekse öncelikle devletin görevidir. Hükümet başta Suriyeli kardeşlerimiz olmak üzere ülkemize sığınmış muhacirlerin insanca yaşayabilmeleri ve bir soruna dönüşmemeleri için gerekli yasal, mali, sosyal düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmelidir.

Mamafih sorunun köklü çözümünün ise Esed rejiminin devrilmesinden geçtiği malumdur. Tam bu noktada hiç aksatılmadan ağırlık verilmesi gereken adımın Suriye halkının direnişine daha fazla destek sağlamak olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi

Önceki ve Sonraki Haberler