“Müslüman Akıl” Konferansı Yapıldı

“Müslüman Akıl” Konferansı Yapıldı

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nin 2009-2010 döneminde gerçekleştirmeyi hedeflediği “Aylık Seminerler” dizisinin ilki, yeni konferans salonunda yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

"Özgür-Der Selahattin Eyyubi Konferans Salonu"nda gerçekleştirilen Aylık Seminerler Dizisi'nin ilkinde Yazar Hüseyin Alan, "Çağdaş Dünyada 'Müslüman Akıl' Yapısı" konulu konferans verdi. Dün akşam gerçekleştirilen konferansa, Nurullah Canpolat'ın Kuran'ı Kerim ve Mehmet Deniz'in Kürtçe ve Türkçe meali okumasıyla başladı.

Et Pektaş'ın yönettiği konferansta, Hüseyin Alan, genel anlamda aklın üzerinde durarak,  çağdaş ve "Müslüman" aklın oluşum, gelişim, etkileşim ve kodları üzerinde durdu.

"En Büyük Yalanlar, En Meşhur Yalancılara Söyletildi"

Çağdaş aklın oluşumu ve bu aklın kodlarını özetleyerek konuşmasına başlayan Hüseyin Alan, aklın oluşumunu, geleneksel ve modern olmak üzere ikiye ayırdı.  Ve modern dönemi, felsefi arka planı, akıl yapısı ve toplumsallığı ile özgün olarak nitelendirerek bu dönem için "tarihi bir kırılmadır" dedi.

Bu tarihi kırılmadan ortaya çıkan çağdaş aklın kodları üzerinde duran Alan bunları, "rasyonel akıl, bireysellik, sekülerizm, kentsel yaşam, endüstriyel üretim, kolonyolizm ve emperyalizm" olarak sıraladı.

Bu kodlarla, bir değerler dizisi-akıl yapısı- oluşturulduğunun altını çizen Alan, kaynağı değişen bu bilgiye göre, en büyük yalanların, en meşhur yalancılara söyletildiğini ifade etti. Alan modern akıl yapısının özelliklerini şu şekilde özetledi; "hakikatin tanımı ve tekliği kendine has olarak yeniden tanımlandı, bilginin kaynağı vahyi red üzerine şekillendi-bilimsellik fetişleştirildi, yaratışa dair yorum farklılaştı, hayatın anlamına dair anlam ve yorum değişti, yaşamaya dair değer değişti ve tarih değiştirilerek yeniden yorumlandı."

Bunun sonucu olarak insan-insan, insan-Allah, insan-çevre, insan-toplum, insan-ahiret gibi algı ve ölçülerin farklılaştığını anımsatan Alan, "yeni bir toplumsal yapı inşa edildi. Bu yeni toplumsal yapının sonucu olarak; ulus toplum, ulus devlet, kapitalist üretim, militarizm, liberal siyaset, laiklik, vatandaşlık bağı, cumhuriyet, demokrasi gibi kurumsal formlar oluştu. Bu formun içeriği ise; özgürlük, eşitlik, kardeşlik, özel mülkiyet, birey olmak gibi haklarla dolduruldu" şeklinde konuştu.

Müslümanlar, Neden Model Geliştiremediler?

Ellerinde korunmuş bir kitap olduğu halde Müslümanların neden bir model geliştiremedikleri? Sorusuna yanıt arayan Alan, nedenler olarak "egemenlerle uzlaşma, marufu terk etme, kâfirlerle dost olma, münkeri defetme yerine saygı duyma…" şeklinde cevapladı.

Mutmain Olmuş Akıl…

Alan, salim akıl-mutmain olmuş-aklın temel kodlarını ise şöyle özetledi;

-          Doğru-sahih bir kitap-vahiy telakkisi tasavvuru

-          Doğru-sahih bir Allah telakkisi tasavvuru

-          Doğru-sahih bir peygamber telakkisi tasavvuru

-          Doğru-sahih bir ahiret telakkisi tasavvuru

Tevhidi Düşünüş Biçimi…

Bu kodlamanın, tevhidi bir düşünceyi sistematik bir şekilde ürettiğini ifade eden Alan, Müslüman aklın nasıl olması gerektiği hususunda "Müslüman akıl; önce niyetini ıslah eder. Sonra kendini değiştirir. Sonra da toplumsal ilişkilerini ve giderek tüm dünyayı aynı minvalde düzenlemeye koyulur. Kendi gibi olanlarla birlikte-bir olarak, birbirlerine sahip çıkarak-koruyup kollayarak, cahiliyenin her türlüsünden ayrışırlar. Kötülerle uzlaşmaz, onlara itaat etmez, onları dost edinmezler. Ama onları uyarmaya da devam ederler" şeklinde ifade etti.

Siyasi Talebi Olan ve Direnen Akıl…

Gelinen noktada, Müslüman aklı, bireyselleştiği, devleti vekil edindiği, egemenlerle uzlaştığı, kâfirleri dost edindiği, dini düşünceyi vicdanlara hapsettiği için eleştiriye tabi tutan Alan, bunu aşmak için siyasi bir talep ile direnmenin şart olduğunu öne sürdü.

Alan, "Müslüman aklı, mevcut düzeni beğenmediği, mevcut düzeni eleştirdiği için talebi politiktir-siyasaldır. O nedenle Müslüman aklın direnmesi şarttır. Siyasi talebi olanın direnmesi ahlakın bir gereğidir. İşte tutarlılık da budur. Müslüman akıl, eleştiren, soru soran, ezber bozan, muhakeme, mukayese eden akıldır. Reddi de kabulü de esaslıdır. Reddi de kabulü de hak üzere, haklılık üzeredir. Öyleyse zulmün reddi, eleştirisi, teşhiri, aynı zamanda adaletin tesisi için sorumluluk almadır. Zulmün ve şirkin reddi, değiştirme talebini de taşır. İşte bu politik talep, Müslüman aklı, tek hakikati Allah olarak tescilleyince her düşünüş ve davranışının ölçüsünü de, Allah'ı razı etmek üzere yapar. Bu anlamda kuran, vahiy, elçi, ibadetler, iktidar, güç, servet, evlilik, ticaret, evlatlar… vs. sahip olunan bütün bu ve benzeri nimetler amaç değil birer araçtır"  dedi.

Haber: Emin Altun / Diyarbakır

Önceki ve Sonraki Haberler