“Tunus ve Raşid el Gannuşi” Semineri

“Tunus ve Raşid el Gannuşi” Semineri

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Dünyada İslami Hareket Tecrübeleri"ni konu edindiği seminerler dizisinde bu hafta “Tunus ve Raşid El Gannuşi” konuşuldu.

Özgür-Der Selahaddin Eyyubî Konferans Salonunda onbirincisi gerçekleştirilen seminerde, İshak Şimşek  "Tunus ve Raşid El Gannuşi" konulu sunum yaptı.

Seminerde genel olarak, Tunus hakkında, Tunus'taki İslami hareketin yapısı, sistem ve toplumla ilişkileri hakkında bilgi verildi.

Fransa'nın Kanlı Sömürge Tarihi

Tunus'un geçmişten günümüze tarihi, coğrafi, etnik, dini, sosyal ve siyasal yapısı hakkında verdiği kısa bilgi ile konuşmasına başlayan İshak Şimşek, "Emeviler – Abbasiler ve bir süreliğine de Şii-Fatımilerin hâkimiyetine girdi. 1574'te Tunus Osmanlılar tarafından ele geçirilerek Osmanlı Devleti'ne bağlı bir eyalet haline getirildi. Tunus'un bu statüsü 1881'de Fransa'nın işgaline kadar sürmüştür. 78 yıllık esaretten sonra 1956'da bağımsızlık savaşı sonucu Fransa'nın esaretinden kurtulmuştur." dedi

Tek Parti Diktatörlüğünün Egemen Olduğu Ülke

Tunus'taki yönetim şekli hakkında verdiği kısa bilgi ile konuşmasını sürdüren Şimşek, muhalefet partilerine 163 üyeli parlamentoda sadece 21 sandalyelik bir kontenjan tanındığını söylediği Tunus'ta, görünüşte çok partili ancak gerçekte tek parti diktatörlüğüne dayanan bir sistemin hâkim olduğunu dile getirdi.

Tunus'un Firavunları: Burgiba ve Zeynel Abidin

Tunus'un Fransa'dan sözde bağımsızlığını kazanmasının ardından yönetimin kendisine Mustafa Kemal'i örnek alan Burgiba'ya bırakıldığının altını çizen Şimşek, "Sömürgeci Fransız yönetimi ülkeyi terk ederken, geride kendilerine son derece sadık Habib Burgiba gibi yönetici kadrolar bıraktı. Tunus'un ilk Devlet Başkanı olan Habib Burgiba'nın en önemli özelliği, Atatürk'ü ve devrimlerini örnek almasıdır. İnsanlar diktatör Burgiba'nın baskıları altında inlerken, Başbakan Zeynel Abidin Bin Ali, sivil bir darbeyle Başkan olur. İlk başlarda ülkede bir reform hareketi başlatacağını vaat eden Bin Ali, iktidarını sağlama aldıktan sonra aynı Burgiba gibi Müslüman halka karşı zulüm uygulamaya başlar. Ve böylece bir firavun gider bir firavun gelir." şeklinde konuştu.

Tunuslaşan Türkiye

Sokakta bile başörtüsü yasağının uygulandığı Tunus'un Türkiye'yle benzerliğine dikkat çeken Şimşek şunları kaydetti:

Şeyh Muhammed Hadi Zemzemi'nin Açıklamasına Göre; Türkiye'de başörtüsünün yasaklanmasında, 28 Şubat sürecinden hemen sonra Mayıs 1998'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile YÖK Başkanı, rektörler ve Diyanet İşleri Başkanı, Tunus'a ziyarette bulunmuş, Tunus ile "Kültürel Değişim Programı" imzalanmıştı. Söz konusu ziyaretin ardından başta üniversiteler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında başörtü yasağı uygulanmaya başladı, Kur'an kursları kapatıldı. Projenin son ayağı olarak medyanın da desteği ile kamusal alan tartışmaları adı altında sokakta bile başörtüsüne yasak konularak Tunus modeli tamamlanmaya çalışıldı. Yani bu dönemde Türkiye Tunuslaşmaya başlamıştır.

İslami Yöneliş Hareketi (En-Nahda)

Kısa sürede Tunus'un en büyük muhalif gücü haline gelen "İslami Yöneliş Hareketi" hakkında bilgi veren Şimşek, "İslami Yöneliş Hareketi; 1969 'da Raşid el-Gannuşi, Abdulfettah Moro ve Zeytune Camii'ndeki bir kısım genç müderrislerle birlikte EL-MEARİFE  dergisi ile ilk çalışmalarına başladı. 1981'de politik bir hareket olarak örgütlenmesini tamamladıktan sonra, kısa sürede Tunus'un en büyük muhalif gücü olarak sahneye çıktı." dedi.

Hareketin Özellikleri

İslami Yöneliş Hareketi'nin fikri yapısı hakkında bilgi vererek konuşmasını sürdüren Şimşek, hareketin özelliklerini şöyle sıraladı:

  1. İslami, siyasi bir halk hareketidir.

  2. İnkılâpçı değil, ıslahatçı bir yapıya sahiptir.

  3. Demokratik mücadeleyi belirleyici sistem olarak kabul eder.

  4. İran İslam devrimini; dünya çapındaki İslami dirilişin bir parçası olarak görür.

  5. Selefi bir harekettir. Mezhepçiliği, mezhep propagandasını reddeder.

  6. Hareket kendisini; Muhammed Abduh, Afgani, İkbal, Malik Bin Nebi ve Hayreddin et-Tunusi'nin ekolleri ile yakınlık içinde görür. Aynı zamanda; Hasan el-Benna, Seyyid Kutub, Mevdudi, Nedvi, Ben Aşur, Turabi gibi İslami düşünürler ve tüm insanlığın düşünce mirasından ilham aldığını belirterek son dönem İslam âlimlerinin tamamına yakın durur.

Hareketin Yöntem ve Hedefi

Şimşek, hareketin yöntem ve hedefini ise şu şekilde özetledi:

  • Camilerin ve mescitlerin yeniden hayata kavuşturulması…

  • Zeytune Üniversitesinde İslam şahsiyetini koruma faaliyetlerinin desteklenmesi…

  • Fikri ve kültürel hareketlerin desteklenmesi ve artırılması…

  • Yabancı dillere açılmakla birlikte eğitim ve idarede Arapçaya önem vermek…

  • Çözüm metodu olarak "şura" prensibi esaslarına dayalı hareket etmek…

  • Bütün yurtsever güçlerle yardımlaşarak, diktatörlükle mücadele etmek…

  • Tunus ekonomisini analiz ederek, adaletsizlik ve dengesizlikle mücadele etmek…

  • Mustazafların, müstekbirlere ve mutlu azınlığa karşı verdikleri mücadelede yanlarında yer almak.

  • Bütün boyutlarıyla bağımsızlık ve özgürlüğü gerçekleştirecek çalışmaları desteklemek.

  • İslam'ın kapsamlı tasavvuruna dayanmak ve laiklikten ve fırsatçılıktan uzak bir siyasal çalışma yürütmek.

  • Müslümanın vicdanını Batı'nın yenilgisinden kurtarıp özgürlüğe kavuşturmak…

  • Bütün dünya mustazaflarına kefil olacak çağdaş bir İslami düzen kurmak.

  • Dünyadaki Müslümanlarla kardeşlik ve yardımlaşma bağlarını sağlamlaştırmak.

  • Dünyadaki özgürlükçü hareketlere destek ve yardım sağlamak.

Raşid el-Gannuşi ve Fikirleri

İslami Yöneliş Hareketi'nin kurucusu Raşid el Gannuşi'nin hayatı ve fikirleri hakkında bilgi veren Şimşek, şunları söyledi: "Gannuşi 1941'de Güney Tunus'ta dünyaya geldi. 1981'de İslami Yöneliş Hareketini Kurdu. 1981-1984 ve 1987'de müebbet ve idam cezaları aldı. İçerideki muhalefet ve uluslararası baskılardan dolayı idam cezası müebbede çevrilen Gannuşi, 1989'dan beri İngiltere'de sürgünde yaşamaktadır. Felsefeci ve siyasetçi karaktere sahip bir düşünür ve hareket adamı. 'Çağdaş İslami hareket 'yeniden diriliş ve tecdit' hareketlerini ihtiva etmelidir' fikrini benimsemektedir. İçtihada çok büyük önem vermektedir. Selefiliğe yeni anlam yükleyerek, her yenilik hareketinin Selefi olması gerektiğini; bundan dolayı da kendisinin ve hareketinin de selefi olduğunu belirtmektedir. Kadın-Erkek ilişkilerinde; 'doğru yol, ne tamamen serbest bırakmak ne de tamamen aşırı baskı altına almaktır. En güçlü yol eğitim ve terbiyedir' fikrini benimsemektedir."

Önceki ve Sonraki Haberler