“Yeni Türkiye ve Müslümanlar” Paneli Yapıldı

“Yeni Türkiye ve Müslümanlar” Paneli Yapıldı

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nin 2011-2012 panel - konferans programları "Yeni Türkiye ve Müslümanlar” paneliyle başladı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin (Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları) 2011-2012 panel - konferans programları, "Yeni Türkiye ve Müslümanlar" konulu paneliyle başladı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Koç’un yönettiği panele, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Serdar Bülent Yılmaz konuşmacı olarak katıldı.

Panele konuşmacı olarak katılması beklenen Özgür-Der Van Şube Başkanı Fuat Değer’in Van’da yaşanan deprem dolayısıyla katılamadığı panel, Nurullah Canpolat’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Ömer Aslan’ın mealini okumasıyla başladı.

ORTADOĞU’DAKİ DEĞİŞİMLERLE BERABER DEĞERLENDİRİLMELİ

Özgür-Der Selahaddin Eyyubi Konferans Salonu'nda yoğun katılıma sahne olan panel, Murat Koç’un panelin gayesi hakkında yaptığı kısa girişle başladı. Koç, Türkiye’de AK Parti iktidarıyla beraber bir değişim yaşandığını; bu değişimin sadece Türkiye’yle de sınırlı olmadığını; değişim sürecinin gelişim seyrettiğini; Müslümanların yeni süreci Ortadoğu’daki değişimlerle beraber değerlendirip ona göre konumlanmaları gerektiğini kaydetti.

Medya ve eğitim alanında yaşanan bazı olumlu değişimler ve Ergenekon davasına karşın Kemalist sistemin kemikleşmiş yapısının devam ettiği tespitinde bulunan Koç, “Sistem, Kemalist, laik, İslam karşıtı, Türk ulusalcılığını egemen kılmaya çalışan bürokratik yapılarını hala koruyor. Daha dün 10 Kasım anıldı. 10 Kasımda da bu kemikleşmiş yapının sürdüğüne tanık olduk. Bu yönüyle militarist yapı biraz gevşetilmiş durumda...” şeklinde konuştu.

“KEMALİST SİSTEM ÇÖKTÜ”

Koç’un ardından sözü ilk panelist olarak Serdar Bülent Yılmaz aldı. Türkiye’deki değişimin 50’lerde başladığını ifade eden Yılmaz, 10 yılda bir yapılan darbelerle değişimin kontrol altında tutulduğunu ve Kemalizme dokunulmasına izin verilmediğini belirtti. Yılmaz, “aslında sistemin değişim serüveni tam olarak AK Parti ile de başlamadı. Kemalist sistemin revizyonu AB uyum süreciyle AK Parti öncesinde başlamıştı. AK Parti iktidara gelince yaptığı şey öncelikle kendisinden önce önüne konulmuş Kopenhag kriterlerini uygulamak oldu. Süreç AK Parti üzerinden işlese de tek başına yerel dinamiklerin itici gücüyle değil, başta AB olmak üzere küresel dinamiklerin etkisiyle liberal sisteme geçildi.”diye konuştu.

Kemalizm’in hızla çöktüğü tespitinde bulunan Yılmaz, “Kemalist oligarşik sistem hızla çöküyor. Çöküşün keyfini sürmeyi bırakıp eskinin yerine neyin ikame edildiği üzerine kafa yormak ve yeni sisteme dair bir usul geliştirmek, bir fıkıh üretmek zorundayız.” dedi.

YENİ DEVLET İDEOLOJİSİ

Yılmaz, Kemalizm’in yerine ikame edilen yeni devlet ideolojisini ise şöyle özetledi:

- Yaşama postmodern bir bakış hâkim oluyor.

- Büyük anlatılar yerini popüler söylemlere bırakıyor.

- İnsan hakları söyleminin liberal versiyonu hâkim kılınıyor

- Anglo-Sakson laikliğe geçiliyor.

- Ilımlı İslam toplumsallaştırılıyor. Bir Protestan İslam anlayışı üretiliyor.

- Milliyetçilik yeni Osmanlıcılıkla güncelleniyor…

Yeni sistem karşısında Müslümanların strateji, söylem ve fıkıhlarını gözden geçirmeleri, bir gelecek projeksiyonu üretmeleri gerektiği üzerinde duran Yılmaz, bu noktada sisteme entegre olmayı, AK Partilileşmek ya da Kemalistleşmenin ötesinde, daha derinlerde, bizi nesneleştiren dünyevileşmekte, liberalleşmekte, hakikatin yitirilmesinde, kavramlarımızı kaybetmekte ve hedefsizleşmekte aramak gerektiğine dikkat çekti.

28 ŞUBAT SONRASI MÜSLÜMANLAR

İkinci panelist olarak ise sözü Rıdvan Kaya aldı. Mevcut süreci 28 Şubat süreciyle kıyaslayan Kaya, 28 Şubat sonrası süreçte Müslümanların durumuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “Süreç iki temel noktada önemli zaaflar taşımaktadır. Hem fikri hem de yapısal temelde önemli boşluklar söz konusuydu. Fikri temelde: Sahih bir İslami kavrayış eksikliği söz vardı. Ayrıca gerek düzen ve gerekse de toplumu tanıma noktasında ciddi zaaflar yaşanıyordu. Yapısal temelde ise: Örgütlülük zafiyeti ve kendiliğindencilik anlayışı yaygındı. Aynı şekilde cemaat yapılarında tanımsızlık ve boşluklar mevcuttu. 28 Şubat’ın ünlü topyekun savaş konseptinin devreye girmesiyle: Özgüven kaybı ve moral bozukluğu, düşünsel kaos ve karmaşa, yapısal gevşeklik ve dağılma baş gösterdi…”

“AK PARTİ, HEM KİTLELERE HEM DE DÜZENE PROGRAM SUNDU”

Kaya, 28 Şubat programının tıkanışı ve laik Kemalist dayatmanın çözümsüzlüğü ile küreselleşme politikalarının belirleyiciliği ve bu çerçevede AB uyum sürecinin ağırlığı gibi birbiriyle çelişir gibi gözüken iki eksen üzerinde AK Parti iktidarının geliştiğini dile getirdi.

İçe kapanmacı bir anlayış ve ruh halini öne çıkaran 28 Şubat’ın otoriter-faşizan zeminin kalmadığı bir dönemde AK Parti’nin iki noktada yeni bir açılım gerçekleştirdiğine dikkat çeken Kaya, “AK Parti tam da bu iki noktada yeni açılım sunmakta. Hem toplumsal temelde, kamusal alanda dışlanmış, aşağılanmış, bastırılmış kitlelere aynı zamanda çözümsüzlük batağındaki düzene bir program, bir politik tutum sunmakta. Söz konusu kitlelerle statüko güçleri arasında bir yakınlık, uyum teşkilini savunmakta ve yine menfaat birliği, çıkar ortaklığına dayanan yeni bir ilişki tarzının öne çıkarılması için çaba sarf etmekte.”

Gelen soruların cevaplandırılmasıyla panel sona erdi.

diyarbakir-20111113-03.jpg

diyarbakir-20111113-04.jpg

diyarbakir-20111113-05.jpg 

Önceki ve Sonraki Haberler