Trabzon ve Giresun’da “Nebevi Bir Eylem; Davet” Konferansı

Trabzon ve Giresun’da “Nebevi Bir Eylem; Davet” Konferansı

Trabzon ve Giresun'da Ramazan Kayan, ‘Nebevi Bir Eylem; Davet’ konulu konferanslarını sundu.

Özgür-Der Eynesil Temsilciliğinin düzenlediği ‘Kuran-Hayat Temelli Konferanslar ‘ serisinin ikincisi olan ‘Nebevi Bir Eylem; Davet ‘ konusunu 27 Aralık Cuma günü Trabzon Belediyesi Çok Amaçlı Konferans salonunda, 28 Aralık Cumartesi günü Giresun İlim Yayma Cemiyeti Konferans salonunda sundu. Trabzon’da ki programın sunuculuğunu Bahadır Bayram yaptı. Kuranı Kerim Tilavetini Serkan Çelik kardeşimiz yaptı. Giresun Programını Arif Can sundu.  Ramazan Kayan hocanın takdimi yapıldıktan sunumunu yapmak üzere kürsüye davet edildi.

Davet konusunun önemli olduğunu söyleyen Ramazan Kayan, 28 Şubat sonrası kaybedilen kimliğin yeniden kazanılması için vahiy merkezli tekrar davet ve inşa faaliyetlerine başlamak gerektiğini söyleyerek davetin amacına ulaşması için Şahsiyet, Aidiyet ve Hareket kavramları üzerinde durarak şunları söyledi;

1-Şahsiyet: Her insan bir şahıstır, Ancak; Her insan bir şahsiyet değildir. Müslüman şahıslar çok, Ancak şahsiyetli Müslüman kıtlığı yaşanıyor. Modern dünyada en önemli sorunlardan birisi şahsiyet erozyonudur. İnsanlığın yaşadığı çağı üç başlıkta ele alan Kayan, bunları, modern çağ, modern öncesi çağ ve İslam çağı alt başlıkları altında şu şekilde açtı: Modern çağ: Modern çağ şahısları şımartma çağıdır. Bu çağ insanı ırkıyla şımarır, bu çağ insanı radikalleştirir, modern çağ insanı kurtlaştırır çünkü insan insanın kurdudur.Modern öncesi çağ: Modern öncesi çağ insanı ruhbanlaştırır, modern öncesi çağ insanı mankurtlaştırır. Bu Çinlilerde bir işkence şeklidir. İnsana geçmişini bildirir, sadece sahibine itaate zorlar ve sahip ne isterse onu yapar. İslam çağı: İslam çağı ise insanı rabbaniliğe yönlendirir. “İslam ol” der “olgunlaş” der. İslam, “insan insanın kurdu değil, kardeşi kılar” Tüm bu çağlarda insanı şahıs’lıktan şahsiyet’liğe yükselten tek çağın İslam çağı olduğunu söyledi.

2- Aidiyet: Kime ait olmayı bilmektir. Neyin müntesibi, neyin taşıyıcısı olduğunun farkına varmaktır. Aidiyeti üç bağlamda ele almak gerektiğini ve şu sorunun cevabında aramak gerektiğini belirtti. Biz kimin içiniz?

a)- Biz Allah içiniz: Kendimizi nasıl temellendireceğiz? Neye göre tanımlayacağız? Bunun cevabını da En’am suresi 162. Ayette yine Rabbimiz veriyor. “De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."

Kendimize tekrar sorular sormalıyız. “Allah ile ne kadar ilgiliyiz? Allah ile aramız nasıl? Çok iyi olduğu söylenemez. Bunu ancak Tevhid ve tevbe ile gerçekleştirebiliriz. Allah’ı biliyor ama ondan uzak olmak, Problem asıl burda başlıyor. Sahabe Peygamber (a.s)’a soruyor. “En hayırlı insan kim?” Allah Resulü şöyle buyuruyor. “Varlığıyla Allah’a işaret eden insandır”

b)- Ahiret içiniz: Mümin tek dünyalı değildir. Hayatını iki dünyaya göre şekillendirmelidir. Biri şimdiki, diğeri sonraki. Dünyaya ahiret penceresinden bakmalıyız. Ahireti dünyaya tercih etmeliyiz. Biz dünyadayken cennetin kokusunu alabiliyor muyuz?

c)- Ümmet içiniz: Müslüman bireysel olamaz, özeli olamaz. En geniş anlamda aidiyetimiz ümmet içindir. Bireysel sevaptan çok toplumsal sevap asıl olandır. Bugün batı Müslümanlara verdiği zararı ümmet algısını yok etmekle yapmıştır.

3- Hareket: Şahsiyetini oturtmuş, kime ait olduğunu, ne için yaşadığının farkına varmış birey artık harekete eyleme, salih amele aday kimsedir. Örnek vermemiz gerekirse Adeviye’de şehadeti bekleyenler hareket etmenin şuuruna varmış insanlardır.

Program Ramazan Kayan hocanın Mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimiz için ettiği dua ile sona erdi.

ramazan-kayan-20131230-1.jpgramazan-kayan-20131230-2.jpgramazan-kayan-20131230-3.jpgramazan-kayan-20131230-4.jpgramazan-kayan-20131230-5.jpgramazan-kayan-20131230-6.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler