“Kavramların İslami Bir Bakışla Yeniden İnşası ve İhyası”

“Kavramların İslami Bir Bakışla Yeniden İnşası ve İhyası”

Gaziosmanpaşa Özgür-Der 2017/18 yılı eğitim dönemi programlarından “Kazanımlarımız ve Eksikliklerimiz” üst başlığıyla “Kavramların İslami bir bakış açısıyla yeniden inşası ve ihyası” konusu Hamza Türkmen’in anlatımı ile gerçekleştirildi.

Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen sunumunda özetle şu konulara değindi:

Kelimeler, var olan şeylerin, eşyanın isimleridir. Bu kelimelere üst anlamlar verdiğimiz ölçüde bu kelimeler kavramlaşmaktadır. Mesela "Rab" kelimesi anlam olarak efendi, terbiye eden, malik anlamlarına gelir fakat Allah "Rabbiniz ancak Allah'tır" diyerek bu kelimeye bir üst değer vermiş ve "Rab" kelimesi kavramlaşmıştır. Bir örnek daha verilecek olursa "kâfir" sözcüğü, toprağı kazıp bir şeylerin üstünü örten anlamına gelirken, Kur'an'da Allah'ın ayetlerinin üstünü örten, hakkın üzerini örten anlamında kullanılarak "kâfir" sözcüğüne bir üst anlam kazandırılarak kavramlaşmıştır.

Bir Kur'ani kavramla karşılaşıldığında, o kavram Resulullah (a) döneminde nasıl anlaşılmış, günümüzde nasıl anlaşılmaktadır sorusu hayatidir. Tarihimizin bu iki ucunda kavram üzerinde bir farklılaşma var mı yok mu diye konuyu iyi görmek ve bu hususa azami ölçüde dikkat etmek gerekiyor; çünkü bozulmuş, anlamından saptırılmış Kur'ani kavramlar var ve bu kavramları ıslah etmek konusunda çok çalışmamız gerekir. Bunun yanında içtihadi olarak üretmemiz gereken kavramlar olduğu gibi, batı hadaretine dayanan veya cahili küresel sistem içinde kullanılan veya kullanmamamız gereken mefhumlar da vardır. Özellikle çağdaş ve moderniteye ait kavramlar küreselleşmiştir. Bu kavramların hangisi yalın hangisi vahiy karşıtı paradigmanın kirlerini taşıyor sorusu önemlidir. Özellikle çağdaş kavramları kullanırken bu hususları göz önünde bulundurarak kullanmak ve meseleyi değerlendirmek gerekir.

Modern paradigma, laik, seküler, maddeci bakış açısı ile vahyi dışarıda bırakarak bir takım yeni kavramlar üretti ve eğer bu kavramlar bir hadaret, bir inanç, bir kültür taşıyorsa ki genelde bu özellikleri taşımaktadır, dolayısıyla tabii olarak bu kavramları kullanamayız. Vahye aykırılık göstermeyen fakat Müslümanların maslahatı düşünülerek üretilen kavramlar da vardır. Örneğin, Müslümanların hatta Resulullah'ın ürettiği şehadet kavramı vardır. Kur'an'da "şehadet, şehit" ya da "şüheda" kavramları, vahiy ile ahlaklanmış, vahiyle yaşayan, vahiyle zulme haksızlığa şirke karşı doğrunun adaletin ve hakkın şahitliğini yapan eyleme, kişi ve kişilere denir. Hakkın, adaletin, doğrunun anlık tanıklığını yapanlara da şahit denilmektedir. Kurandaki şüheda kavramı yani şehitler kavramı yaşayan müminler için kullanılır, ölü için Kur'an'da şehid kavramı kullanılmamıştır. Ancak kişi, Allah için yaşıyorsa, Allah için tebliğ yapıyorsa, cihad ederken öldüyse "onlara ölüler demeyin onlar diridirler siz bilmezsiniz" anlamında o kişilere de Resulullah Aleyhisselam'ın hadislerinde şehid denilmiştir. Hatta İslami dava uğrunda karın ağrısından veya boğularak ölenlere dahi Kur'an'daki tanım dışında ama vahiydeki kullanımıyla çelişmeyen şekilde "şehid" denilmiştir.

İnsanlar tarafından ihtiyaca binaen bir takım kavramlar üretilebilir, fakat Kur'an bütünlüğünde bir çelişki oluşturmaması gerekir. Sünnet kavramı da böyledir, çünkü Kur'an-ı Kerim de Resulullah'ın örnekliğine "usve-i hasene" denilmiştir. Ama diğer Resullerin uyguleamasına sünnet denildiği için de Resulullah'ın üstün vasıfları dolayısıyla bizlere örnek olan uygulamalarına da Sünnet denilmiştir.

Bizim medeniyetimiz ile batı medeniyeti arasında anlamı farklılaşan kavramlardan birisi de özgürlük/hürriyet kavramıdır. Özgürlük veya hürriyet kavramı Kuran'ı Kerim'de yoktur ama irade serbestisi olduğunu, Allah'ın bizi iyiliğe ve kötülüğe meyilli yarattığını, dolayısıyla akıl emanetiyle seçme iradesini verdiğinden, söz konusu irade serbestisinin imtihanımızla ilgili bir özgürlük alanını ifade ettiğini belirten Türkmen, hayrı da şer'i de seçmenin iradesinin insan ihtiyarına bağlı olduğunu örnekleriyle anlattı.

 Türkmen, batıda hürriyet kavramının freedom, liberti ve emansipasyon olarak üç farklı şekilde kullanıldığını; freedom'un, o dönemin firavunlarını temsil eden kral ve derebeylerin baskılarına karşı oluşan siyasi hürriyet talebiyle ilgili olduğunu; liberti'nin ise iktisadın ifadesiyle "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" diye tanımlanan bir çok şeyin yasaklandığı toplumsal düzene karşı bir tepki olduğunu, bunun iktisadi alana ise "serbest pazar" modeli olarak yansıdığını; emansipasyonun da, kayıtsız özgürlük yani ben merkezci, bireyin tercihlerini mutlaklaştıran bir özgürlük formu olduğunu ve tamamen "ben sizin rabbiniz değil miyim?" diyen firavunvari  eksistansiyalist temelli bir yaklaşım olduğunu belirtti. Freedom ve liberti kavramlarının kendi kültürümüzde zenci isyanı, azaldık hareketi veya pazar kültürü ile irtibatları kurulabilir, ama emansipasyon boyutuyla irtibat ancak şeytana tapıcılarla sağlanabilir. Ayrıca liberalizmin önünü açan liberti'nin kayıtsız birey olmayı özendiren tutuma karşısında İslam'da sorumlu şahsiyeti ön plana çıkartır. Şahidlik bilinciyle yetiştirilen şahsiyet önemlidir. Kulluğunun bilincinde her türlü kirliliğe karşı özgürlüğünü yaşayan, kulluk görevlerini yerine getiren şahsiyet, ideal insan modelidir ki o, birlikte iş yapabilmeyi olanaklı kılar, aksi halde şahsiyetleşememiş toplumlar sürü olmaya mahkumdur. Bizim şahsiyetimiz, tek başına da olsa ümmet şurasına müdahil sorumlu bir fert olarak yaşar.

İdeoloji kavramını da ele alacak olursak ideoloji bir dünya görüşüdür. Fakat İslam hayatın tüm yönlerini kapsaması hasebiyle bir bütündür, dolayısıyla dünya görüşünü ifade eden bu kavrama indirgenmemelidir. Bunun yanında sorulan kavramlardan birisi de turizmdir ve bugün turizm içinde fahşayı barındırmaktadır. Allah gezin görün ibret alın buyuruyor ve kapitalizm kültüründen sıyrılarak sıla-ı rahim yapmak, doğayla iç içe olmak, dinlenmek  fıtridir ve Rabbimizin teşvik ettiği bir haldir; ama salatımızı terk etmeyeceksek bizim için modern anlamda tatil yapmak yoktur.

Ulusal kavramlar konusunda da açıklamalarda bulunan Türkmen, vatan-bayrak gibi tabii ve fıtri olan anlamlarla, seküler ulus perspektifinin kutsadığı kavramları kelime üzerinden ayrıştırmamız gerekliliği üzerinde durdu. Ve sözlerini şu vurguyla bitirdi: "Şunu unutmamak gerekir ki, kutsalı Allah belirler ama maalesef ulus toplumlarda kutsalı Allah'a rağmen resmi ideoloji ve üreticileri belirlemektedir."

Seminer soru-cevap, katkılar ile son buldu.

 

Önceki ve Sonraki Haberler