12 Eylül Düzeni Tümüyle Tasfiye Edilmelir!

12 Eylül Düzeni Tümüyle Tasfiye Edilmelir!

Türkiye toplumunu ve siyasetini ağır bir travmaya uğratan 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 27 yıl geçti.

Türkiye toplumunu ve siyasetini ağır bir travmaya uğratan 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 27 yıl geçti. Fakat geçen bu uzun zamana rağmen henüz darbe ve darbeciler ile ciddi bir hesaplaşma gerçekleştirilemedi. Ne 12 Eylül Anayasası değiştirilebildi ne darbeyi yapan paşalar yargılanabildi ne de 12 Eylül'ün ortaya çıkardığı çarpık düzen değiştirilebildi.

Darbecilik Türkiye'de bir sistem klasiğidir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan bu askeri darbe klasiklerinin numuneleridir. Her bir darbe Türkiye'deki askeri vesayeti daha bir tahkim etmiştir. Yıllardır 12 Eylül anayasasının değiştirilmesinden bahsedilir ama anayasanın darbecileri, askeri vesayeti koruyan yapısına bir türlü dokunulmaz. Darbecilerin yargılanamadığı, darbe anayasasının esastan değiştirilemediği bir yapı darbe düzeninden başka bir şey değildir. 

Mevcut sistemin başat özelliklerinden olan darbeciliği ortadan kaldırmayı sağlayacak unsurlardan birisi esaslı anayasa değişikliğidir. 12 Eylül darbesinin 27. yıldönümü, "sivil anayasa" tartışmalarının gündemleştiği zaman dilimine denk geldi. Türkiye'nin geçirdiği sosyo-politik evreleri düşündüğümüzde gelinen nokta anlamlıdır. Bu bağlamda hükümetin üzerine önemli bir sorumluluk düşmektedir. Mevcut anayasa bir darbe bildirgesi hükmündedir. Yıllardır demoklesin kılıcı konumunda olan Kemalist ideolojinin belirleyici ilkelerinden arındırılması "sivil anayasa" söylemlerinin tutarlılığı açısından kaçınılmazdır.

Ülkedeki militarist tahakküm karşısında böylesine tutarlı adımlar atamayacağı görülen hükümet, en azından darbecilerin yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılmasına ilişkin taleplere cevap vermelidir. Bu, her daim AB uyum yasaları, sivilleşme ve demokratikleşmeden bahis açanların samimiyetlerinin de ölçüsü hükmündedir. Militarizmin geriletilmesi ve sivilleşme, hak ve özgürlüklerin iadesi ve bunları gasp edenlerin hukukuna, siyasetine ve kültürüne karşı tavır almaksızın gerçekleştirilemez.

Bugün hâlâ, cadde ve sokaklara darbeci generallerin isimleri verilebiliyorsa, YÖK gibi özgürlüklerin kalesi hükmünde olması ve üniversal değerleri koruması gereken kurumlar tarafından bunlara fahri doktora unvanları bahşedilebiliyorsa, şiltler sunulabiliyorsa, bu deli gömleğinden sıyrılıp kurtulmanın vakti gelip geçiyor demektir. Oysa bırakın taltif etmeyi 12 Eylül sürecindeki uygulamalarından mal varlıklarının tespitine kadar bu generallerden hesap sorulması gerekir! Bu hesaplar sorulamadan 'sivil' hükmünde görülen anayasa arayışlarını rasyonel ve gerçekçi bir çerçeveye oturtmak mümkün mü?

AK Parti'nin hazırladığı anayasa taslağında darbecilerin yargılanması yönünde herhangi bir madde olmaması, olamayacağı anlamına gelmez. Yanlışın ve eksiğin neresinden dönülse kardır. Bu bir zihniyet meselesidir ve hükümet edenler bu zihniyeti gerçekçi anlamda kuşanmakla yükümlüdür. 

Darbecilerle hesaplaşma sadece geçmişte yapılanların hesabını sormak anlamına gelmez. Bugüne kadar uzanan darbe düzeniyle ve bugünle de hesaplaşmak şeklinde olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Haberler