Asgari Ücret Köleleştirmedir!

Asgari Ücret Köleleştirmedir!

Özgür-Der, Bursa'da maden işçilerinin ölümü, tekel, itfaiye, demiryolu işçilerinin hak arama mücadeleleri ve en son asgari ücretin net 577 TL olarak belirlenmesi gibi öne çıkan konular hakkında bir açıklama yaptı.

Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Burhan Kavuncu'nun yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yoksul halk kitlelerinin tüm aksi söylemlere rağmen, bu iktidar döneminde de öncekilerden farksız bir şekilde hayatını sürdürmeye çalıştığına dikkat çekildi. Bir lokma ekmek peşinde asgari insani şartlardan uzakta yaşamaya çalışan insanların özgür olduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirten Kavuncu, zulmü ve politikalarını bir bütün olarak gören Müslümanların, tüm haksızlıklara karşı ezilenlerin yanında yer alması gerektiğini ifade etti.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:

Asgari Ücret,  Çarpık Özelleştirme ve Taşeronlaştırma Politikaları

Modern Köleleştirme Demektir!

31 Aralık 2009

Son günlerde Bursa'da maden işçilerinin ölümü, Ankara'da Tekel, İstanbul'da İtfaiye ve Demiryolu işçilerinin hak arama mücadeleleri, en son olarak da asgari ücretin net 577 TL olarak belirlenmesi gibi konular, zulüm karşısında hak ve özgürlük arayışı içinde olan herkesin ve doğal olarak Müslümanların da gündeminde bulunmaktadır. 

Türkiye'nin yoksul halk kitleleri, yani sadece emeğini satarak geçinebilen emekçiler ve işsiz yığınlar tüm aksi söylemlere rağmen, bu iktidar döneminde de öncekilerden farksız bir şekilde hayatını sürdürmeye çalışıyor. AK Parti yöneticileri, bütün ekonomi politikalarını büyük sermaye gruplarının menfaat ve taleplerine endekslemiş durumda. Bu anlayış şu yaklaşımı kendisine adeta temel referans almıştır: "Büyük sermaye üretim ve yatırım yapar, vergi verir, istihdam yaratır, o halde onların işleri ne kadar iyi yürürse ekonomi de o kadar iyiye gider."

Bu kafa yapısı açısından emeği ile geçinen halk kitleleri ise yalnızca maliyet kalemi gibi algılanmaktadır! Bu bakış açısı AK Parti'ye ANAP/Özal'dan miras kalmıştır. ANAP/Özal'ın ise MESS (Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası) ve 12 Eylül cuntasının belirlemiş olduğu politikaların uygulayıcısı olduğu bilinmektedir.

Yoksul sofralarında oturan, "kimsesizlerin kimsesi" olma iddiasındaki Başbakan Erdoğan'ın politikaları ciddi bir çelişki içindedir. AK Parti'nin 7 yıllık iktidarı döneminde TÜSİAD'çı ve MÜSİAD'çı sermaye çevreleri kârlarını rekor seviyelerde artırmışlardır. Bu sebeple, hiç hoşlanmadıkları halde AK Parti politikaları karşısında sessiz kalmaktadırlar. IMF ve Kemal Derviş'in kemer sıkma politikaları aynen devam ettirilirken bundan kimin mağdur olduğu, kimin de sermayesine sermaye kattığı ortadadır. Kimsesizlerin kimsesi olacağını söyleyen AK Parti Hükümeti Bursa'da yerin 250 metre altında can veren 19 maden işçisinin kimsesi olmamıştır. Hatta daha fazla maden sahibinin "kimsesi" gibi davranmıştır.

İşçileri sendikasızlaştırmak için Özal'ın başlattığı taşeronlaştırma politikaları bu hükümet döneminde de aynı hızla devam etmektedir. En son itfaiye hizmeti bile taşerona devredilerek itfaiyeciler örgütsüz ve düşük ücrete mahkûm edilmek istenmiştir. Taşeron şirketlerinin, kalifiye işçi yerine ucuz, vasıfsız işçi çalıştırarak ihaleyle aldıkları işin maliyetini düşürmeye çalışacakları bilinir. Hakkını arayan itfaiye işçilerinin payına ise  "kimsesizlere kimse" olacak diye oy verdikleri iktidarın polis copu düşmektedir.

Türkiye'de sendika yapılanması sağlıksızdır, sendika ağalığını teşvik edecek biçimde hazırlanmıştır. Sendikal örgütlenmeyi ıslah etmek yerine, bunu bahane ederek işçileri taşerona mahkûm etmek yoksul halka dost olmak değildir. Küresel sermayenin giderek daha da ucuzlatıp değersizleştirdiği emekçi kitleler, acımasız rekabet koşullarında sendikası/örgütü de olmayınca hepten çaresizleşmektedir. Bir kalkınma modeli olarak dayatılan kapitalist sistem, kalkınmanın değil sadece hırsızlığın ve sömürünün adı olmuştur. Küresel krizler bu sistemin doymak bilmeyen hırslarından kaynaklanırken, tüm faturalar emekçi kitlelere çıkarılmaktadır. Asgari ücretin utanç verici rakamlarda ilan edilmesi de bu anlayışın bir sonucudur. Bir lokma ekmek peşinde asgari insani şartlardan uzakta yaşamaya çalışan insanların özgür olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun adı modern köleleştirme düzenidir. Bu durumda çaresiz insanların kendilerini bu duruma düşüren sistemin kurucularından ve muhalefet partilerinden medet ummalarını eleştirmek yerine, onlara sahip çıkmayanları eleştirmek daha isabetli olacaktır. Bizler zulmü ve politikalarını bir bütün olarak gören Müslümanlar olarak tüm haksızlıklara karşı ezilenlerin yanında yer aldığımızı bir kere daha ilan ediyoruz.

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler