İslami Kuruluşlardan Anayasa Mahkemesine Ortak Tepki!

İslami Kuruluşlardan Anayasa Mahkemesine Ortak Tepki!

Derneğimizin de aralarında yer aldığı 9 İslami kuruluşun katılımıyla düzenlenen ortak basın toplantısında Anayasa Mahkemesi’nin dün gece aldığı karar kınandı.

Halkın Oyuna Sunulan Bir Teklifin Kısmen de Olsa Mahkemece İptali Yargı Despotizminin Göstergesidir!

8 Temmuz 2010 Perşembe

Vesayet mantığı Türkiye'yi yeni bir kaos atmosferine doğru sürüklemekte. Yaşanan bunca acı tecrübeye rağmen bürokratik oligarşi, halkın tercihlerini ve taleplerini dikkate almayan ceberrut mantığını aynen sürdürmektedir.

Böylece 1930'lu yılların özlemiyle tutuşan çevrelerin çabalarıyla ülke yeni bir krizin eşiğine gelmiş bulunuyor. Meclis'te kabul edilip halkoyuna sunulan anayasa değişiklikleri paketini görüşen Anayasa Mahkemesi yeni bir hukuk skandalına imza atmıştır. Henüz yasalaşmamış bir teklifi dahi denetleme görevine soyunan 12 Eylül darbesi ürünü AYM'nin, dokunulmazlık zırhıyla donatılmış, siyaseti ve toplumu hiçe sayan kararlarına yeni birini ekleme ihtimali kamuoyunda büyük tedirginlik uyandırmıştı.

Toplumda AYM ile ilgili beklenen ve yaşanan gerilim ve tedirginlik doğaldır. Zira verdiği kararlarda AYM'nin hukuku, toplumsal ihtiyaçları, halkın taleplerini esas almak yerine, statükoyu ne pahasına olursa olsun koruma kaygısıyla hareket ettiğine dair hemen her kesimde yaygın bir kanaat bulunmaktadır. AYM'nin 367 hukuksuzluğundan, iki yıl önce Meclisi fiilen bitiren başörtüsü ile ilgili iptal kararına, ülkeyi siyasi parti mezarlığına dönüştürme tutumuna kadar verdiği sayısız karar bu algıyı netleştirip pekiştirmiştir. AYM'nin gündeme alıp değerlendirdiği anayasa değişiklikleri düzenlemesine ilişkin tavrı beklendiği üzere yargı vesayetini tescilleyecek bir tarzda seyretmiştir.

Bilhassa anayasa değişiklikleri paketinde yer alan AYM'nin ve HSYK'nın oluşumuna ilişkin düzenlemelerin hazmedilmesi pek kolay görülmüyordu. Nitekim statüko savunucularının uzun bir süredir dillendirdikleri tezlerine de bakıldığında, bürokratik düzenin temel ayaklarından biri olan yargı despotizmini sınırlı biçimde de olsa sarsmaya, yargı mekanizmasına halkı katmaya yönelik düzenlemelere karşı yoğun bir karşıtlık geliştirildiği gözleniyordu.

Yapılmak istenen anayasa değişiklikleri ısrarla yargının yürütmenin kontrolüne alınacağına dair demagojik yorumlarla statüko savunuculuğuna kılıf olarak kullanıldı. Oysa yargı bağımsızlığı sloganını bir kamuflaj malzemesi gibi öne süren bu çevrelerin asıl dertlerinin yargı keyfiliği olduğunu çok iyi biliyoruz.

Bizler, İslam'ı kamusal hayattan silmeye ve Müslümanlar başta olmak üzere tüm toplum kesimlerini resmi ideoloji doğrultusunda dönüştürmeye endekslenmiş Kemalist-laik resmi ideolojiyi esas alan, tümüyle dayatmacı bir çerçeveye sahip ve darbe ürünü mevcut anayasanın topyekün değiştirilmesi gerektiğine inanan kuruluşlar olarak, elbette sorunu sadece belli bazı maddelerden ibaret görmüyoruz. Bununla birlikte, yapılmak istenen değişiklikleri yargı despotizmini geriletmeye ve kısmen de olsa halkın tercihinin dikkate alınmasına yönelik düzenlemeler olarak değerlendirmekteyiz.

Ve bu perspektifle son kertede halkın onayına sunulacak bir düzenlemenin tam bir keyfilikle "değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" ilkelerle çeliştiğine dair bir yorumla kısmen iptal edilmesini açık bir hukuksuzluk olarak gördüğümüzü kamuoyuna ilan ediyoruz.

Değişiklik paketinin asıl odak noktasını oluşturan iki maddesinin kısmen iptali veya değiştirilmesi yönünde verilen bu kararın manası halkın yok sayılması ve bürokratik oligarşik dikta düzeninin açık ilanıdır! Referanduma giden bir teklifin Anayasa'nın 'değiştirilmesi teklif dahi edilemez' maddelerine dayandırılarak iptal edilmesi, halkın egemenliği sloganının nasıl da içi boş bir söz olmaktan öteye gitmediğinin ikrarı anlamına gelmiştir. Aynı zamanda bu karar hukuk tabutuna son çivilerin bizzat AYM eliyle çakılması anlamına gelmiştir.

AYM, tıpkı Yargıtay ve Danıştay gibi hareket ederek Yüksek Yargı Bürokrasisi'nin hukuka ve halka değil, resmi ideolojiye ve devlete sadakat duyduğunu ilan etmiştir. AYM verdiği kararla siyasetin ve toplumun bütün taleplerini yok sayabilecek, baskı altında tutabilecek kararlarına bir yenisini eklemiş ve her defasında bu yolu genişleterek yargı vesayetini teamül haline getirmiştir.

AYM'nin kısmi iptali önemli bir sapma, hatta toplumsal taleplere ve hukuka saldırıyı meşrulaştırma yolunda atılmış bir adımdır. AYM, bir kere daha Meclis'in tüm kanunlarını içerik olarak da denetleme ve değiştirme payesini kendine vermiştir. Halkın seçtiği Meclisin ve Hükümetin yanı sıra Cumhurbaşkanı'nın karar ve talepleri de HSYK'nın ve AYM'nin tasarrufu altına sokulmuştur. CHP, YARSAV veya HSYK'nın yargı despotizmini daha da derinleştirmesi anlamındaki beklentilerinin tam olarak karşılanamamış olması verilen kararın vehametini hafifletmez. Kuşkusuz AYM'nin kısmi de olsa, iptal yolunda bir karar vermesi krizi derinleştirmiştir.

AYM, siyasi ve toplumsal iradeyi felç etmeye yönelik yeni bir darbe vurmuştur. Yargının vesayet etme mantığı ile gelinen noktada çözümsüzlük, iyice içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Bürokratik oligarşik diktatörlüğün halkı yok saymaya yönelik olası bir tavrına karşı Meclis dik durmalıdır. İnanıyoruz ki, halk kendisini yok sayanlara, taleplerini görmezden gelenlere, Kemalist resmi ideolojiyi tabulaştırarak zorbalığa kılıf hazırlayanlara bir kere daha gereken dersi verecektir.

AKABE VAKFI, ARAŞTIRMA KÜLTÜR VAKFI, AKSA DAYANIŞMA VAKFI, FATİH AKINCILARI DERNEĞİ, HİKMET VAKFI, İHH İNSANI YARDIM VAKFI, İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ, MAZLUMDER, ÖZGÜR-DER

Önceki ve Sonraki Haberler