İstanbul’da başörtüsü eylemi

İstanbul’da başörtüsü eylemi

Başörtüsüne şartsız, ayrımsız, pazarlıksız ve sınırsız özgürlük için İstanbul'da bir araya gelen topluluk Meclis'in gündemine gelen düzenlemenin yetersizliğine dikkat çekerek yasağın her alanda kaldırılmasını talep etti.

Başörtüsüne şartsız, ayrımsız, pazarlıksız ve sınırsız özgürlük için İstanbul'da bir araya gelen topluluk Meclis'in gündemine gelen düzenlemenin yetersizliğine dikkat çekerek yasağın her alanda kaldırılmasını talep etti.

Fatih Saraçhane Parkı'nda gerçekleştirilen ve asker-sivil bürokrasiden yargı ve medyaya, üniversite rektörlerinden sermaye çevrelerine ve Kemalist zümrelere kadar başörtüsü özgürlüğüne karşı çıkan tüm zorbaların protesto edildiği eylemde üniversitelere özgürlük getiren düzenlemenin ileri bir adım olmakla birlikte yasağı çözemeyeceği vurgulandı. Yalnızca üniversitelerde değil, ortaöğretimde, iş ve çalışma hayatında, her yerde yasağın kaldırılmasının talep edildiği eylemde başörtüsüne özgürlük konusunda hiçbir şart, sınır, ayrım ve pazarlık tanınmayacağı belirtildi. Düzenlemede gündeme gelen "çene altından bağlama" gibi kışla formüllerinin de kıyasıya eleştirildiği eylemde, kimsenin Allah'ın emri olan başörtümüzü bir üniforma gibi belirleme hakkı olmadığı vurgulandı. Yasakçıların başörtüsü konusunda konuşma haklarının olmadığının ifade edildiği eylemde Müslüman olmanın bir gerekliliği olarak yasağa ve zulme karşı haklarımız tümüyle alınıncaya kadar mücadele edileceğinin altı çizildi.

"Yasakçılar Hadlerini Bilecek…"

Konuyla ilgili açılan "Başörtüsüne Şartsız-Ayrımsız Özgürlük" pankartıyla birlikte "Yasakçılara Duyurulur: Başörtümüz Hakkında Konuşma Hakkınız Yok!" pankartı dikkat çekti. Eylemde ellerde taşınan dövizlerin mesajı da ilgi çekiciydi: "Yasakçılar Haddini Bilecek; Başörtümden Elini Çekecek!", "Kışla Formülüne Hayır!", "Tanımı da Biz Yaparız, Fetvayı da Biz Veririz!", "Başörtüsü Allah'ın Emridir, Özgürlüğün Simgesidir!"

Eylemde bir konuşma yapan Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, askeri bürokrasiden işadamları ve medya mensuplarına kadar yasağın kaldırılmasına karşı demeç verenleri eleştirerek, Müslüman kadının başörtüsü hakkında konuşma haklarını nereden aldıklarını sordu. Yasakçı zevatın hadlerini bilmesi gerektiğini ifade eden Şekerci, üniversite rektörlerinin de özgür düşünce ve bilim üretimi yerine faşizan ve dayatmacı karakterleriyle tezahür edişlerini konu etti. Üniversiteler Arası Kurul'un vaveylalarını zorbalıkla niteleyen Şekerci, Müslüman kadının başörtüsünü kimsenin engelleyemeyeceğini vurguladı. Başörtüsü yasakçılarının karanlıktan beslendiğini belirten Şekerci, 6 Şubat'ta Meclis'te görüşülecek olan kılık-kıyafet düzenlemesinin ise eksik ve zaaflarla malul olduğunu söyledi. Şekerci, sözlerini şöyle noktaladı: "Yasakçı darbeci zorbalar, başörtüsünden daha önemli gündemleri oluğunu söylüyorlar. O zaman onlara diyoruz ki 'çekin örtümüzden elinizi, sonra ne gündeminiz varsa ona bakın"

Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan, seksen yıl önce yaşadığımız toprakları işgal edenlerin inancımızın sembolü olan başörtüsüne karşı alçakça bir düşmanlık gösterdiklerini hatırlatarak sözlerine başladı. İşgalcilerin fiili müdahalede bulundukları başörtüsünü, bugün erki elinde bulunduranların ise yasalarla engellemeye çalıştıklarını belirten Beyhan, işgalciler gibi yerli zorbaların da çabalarını akamete uğrayacağını vurguladı. Başörtüsünün İslami bir inanç umdesi olduğunu belirten Beyhan, özgürlüğü sınırlayıcı düzenlemelerin kabul edilemeyeceğini ifade etti. Sadece üniversitelerle sınırlı bir özgürlük anlayışına karşı mücadele etmeyi sürdüreceklerini belirten Beyhan, yasağın ayrımsız bir biçimde tüm alanlarda kaldırılmasının takipçisi olmaya devam edeceklerini söyledi.

Direnişin Kazanımı…

Son olarak söz alan Haksöz Dergisi yazarı Rıdvan Kaya ise konuşmasını 3 ana başlıkta aktardı. Öncelikli olarak yaşanan başörtüsü tartışmalarını direnişin kazanımı olarak yorumlayan Rıdvan Kaya şunları söyledi: "Düzenin köklü bir hastalığı var: Toplumsal sorunları ve talepleri yok saymak! İslami kimliğimizin bir tezahürü olan başörtüsü de aynı muameleye uğratıldı. Ama direndik, dayatmaya boyun eğmedik, yasağı içselleştirmedik. Ve bugün sorun yetersiz bir tarzda da olsa gündemde. Çözüm arayışları sürüyor. Bu durum direnenlerin zaferi, direnin kazanımıdır."

Zorbalık İflah Olmaz Bir Hastalıktır!

Rıdvan Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yasakçılar cephesinde tam bir hüsran havası var. Çılgınca sözler ediyorlar. Güya dogmatizme karşılar! Anayasayı, resmi ideolojiyi putlaştırmaktalar. Hukuk varsa yasalar halkın iradesiyle şekillenir. Sizin bize biçtiğinizi giymek zorunda değiliz. 'Üniversitelerde huzursuzluk çıkar'mış. Çıkarmayın! Provokasyonlara zemin hazırlamayın! 'Derslere girmezler'miş. Girmeyin! Ne güzel, köhnemiş fikirlerinizden kurtuluruz. En temelde başörtümüz, inancımız hakkında konuşmaya hakkınız olmadığını artık öğrenin. Şunu kabul edin, kaybettiniz ve daha da kaybedeceksiniz. 23 Nisan müsamereleri, Anıtkabir'e yüz sürmeler, Sarıkız operasyonları sonuç vermeyecek!"

Adaletsiz Bir Barış İstemiyoruz!

Yasakçıların, ellerinden kırbaçları alınmış işkenceciler gibi feryat ettiklerini belirten Rıdvan Kaya, son olarak şunları söyledi: "Bizler yarım bir özgürlük anlayışına razı olamayız. 'Dini vecibe' ise neden sadece yüksek öğretimde? Liselilere, memurlara vecibe değil mi? Hükümet gerilim olmasın diyor, ikna etmeye çalışıyor; bunlar beyhude çabalar! Genelkurmay Başkanı görüşümüz belli diyor. Halkın görüşü de belli! Ve sen ona uyacaksın! Çankaya seçimleri sürecinde ellerinden geleni yaptılar, sonuç ortada. Dürüst olmak, adil ve hakkaniyetli olmak gerekir: Neden haklarımız birilerinin inisiyatifinde? Utanmadan bize kapıyı gösteriyorlar. Gitmesi gerekenler sizlersiniz! Fazıl Say'ı takip edin! Birileri soruyor, arkası gelecek mi? Evet, hakkımız olduğuna inandığımız her şey için mücadele edeceğiz!"

Eylemde ayrıca bugün başörtüsüne özgürlük eylemlerinin yapıldığı Sakarya, Kocaeli, Ankara, Antalya, Konya, Akyazı, Van, Bursa ve Diyarbakır'a selam gönderildi.

Özgür-Der öncülüğünde gerçekleştirilen eyleme Mazlumder, Kardelen-Der, Asder, İHH, Müstakil Tüketiciler Birliği, Esiad ve Davet-Der de destek verdi. Eylem, Müslüman kimliğimize dair tüm haklarımızın takipçisi olma kararlılığının sürdürüleceği vurgusuyla sona erdi.

Eylem boyunca "Şartsız, Ayrımsız, Başörtüye Özgürlük!", "Cuntacı Rektör Kışlana Geri Dön!", "Başörtüye Her Yerde Hemen Şimdi Özgürlük!", "Kışla Bekçileri Üniversiteden Defol!", "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz!", "İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık!", "Tevhid, Adalet, Ögürlük!", "Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak!", "Direne Direne Kazanacağız!" şeklinde sloganlar atan topluluğun son olarak tekbir getirmesiyle eylem sona erdi.

HAKSÖZ-HABER

Basın açıklamasının tam metni:

BAŞÖRTÜSÜNE ŞARTSIZ, AYRIMSIZ ÖZGÜRLÜK!

02.02.2008

Meclis'te grubu bulunan iki büyük partinin üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik ortak girişiminin resmi ideoloji muhafızlığına soyunan çevrelerde meydana getirdiği panik havasını ibretle izliyoruz. Bu zorbaların derdinin ne olduğunu biz iyi biliyoruz: Adeta ellerinden kırbaçları alınmış işkencecilerin feryatlarına benzer bir işgüzarlıkla, başörtülülere hayatı zindan etme haklarının ellerinden alınmasını hazmedememektedirler! On yıllardır sürdürdükleri politikalarla ülkeyi bir korku cumhuriyetine dönüştüren bu statüko savunucularının tek derdi korkutarak, sindirerek iktidarlarını devam ettirmektir. Bu amaçla başörtüsü yasağı adı verilen ilkel ve vahşi yasağın kısmen de olsa gevşetilmesine dahi tahammül edememekte, tehditler savurmaktadırlar.

Yargıdan medyaya, asker-sivil bürokrasiden işadamı derneklerine kadar zorbalık sisteminin farklı kulvarlarında yarışan güçler oligarşik kimliklerine uygun olarak halkın taleplerini yok saymanın da ötesine geçerek halkı yok saymakta. Başörtüsü yasağı, bu kesimlerin İslam düşmanlıklarını açıkça gösterebildikleri bir zemin olduğundan bu zemini kaybetmeme uğraşındalar.

Başörtüsü tartışmalarında yasakçılar demagojilerle ortalığı vaveylaya vermeye devam ediyorlar. Her şeyi yasaklarına meşruiyet kaynağı olarak kullanma çabası onları komik hallere düşürüyor. Sistem yıllardır uyguladığı baskı siyasetinin zayıflamasına tahammül edemiyor. Hem kel hem fodul olan yasakçılar, bu utanmazca tutumlarını "baskı kaygısı" adı altında masumlaştırmaya çalışıyorlar. Söylemlerinden, kendilerini bu toplumun efendileri olarak gördükleri anlaşılan bu kesimin hak dediği her nedense bizim zindanımız oluyor. Özgürleşmeyi toplumu köleleştirmekte arıyorlar ve utanmaz bir pişkinlikle toplumdan bunu kabul etmelerini istiyorlar.

Dikkat çekmek gerekir ki, AK Parti ve MHP'nin mutabakat metni, hukuki olmayan ancak fiili yorumlarla gerçekleştirilmiş başörtüsü yasağını çözmekte yetersiz kalmaktadır. Sorunu çözüp yasağı kaldırmak yerine, yasağı anayasaya taşıyacak düzenlemeler yapılmaktadır. Başörtüsünün yasaklanması ile ilgili Anayasa ya da yasada herhangi bir hüküm bulunmadığı bir gerçektir, aksine Ceza hukukunda "eğitim hakkının engellenmesi" suç olarak düzenlenmiştir.

Diğer yandan yasağın ortadan kaldırılması üzerine yapılan çalışmalarda belli bir şekil üzerinde durulması (çene altı modeli) ve çizilen bu şekil dışında başını örten öğrencilerin okula alınmaması söylentileri manidardır. Her zaman her zeminde ifade ettiğimiz gibi yasak koşulsuz kaldırılmalıdır. Bir taraftan özgürlük sağlanmaya çalışılırken diğer yandan üniformavari bir başörtüsü şekli belirlenmesi kendi içinde çelişen bir özgürlük anlayışını gözler önüne sermektedir. Statükonun lisan-ı hal ile "benim belirlediğim kadar özgür olabilirsin" dayatmasını asla kabul etmiyoruz.

Yüksek Öğretim Kanunu'na "başın örtülmesinin çene altından bağlanacak şekilde olması gerekeceğine" yönelik ifadeler en başta hukuk tekniğine aykırı ve komik bir düzenleme olacaktır. Fiili olarak gerçekleştirilen ve Mahkeme kararlarındaki yorumlarla desteklenen keyfi durumun ortadan kaldırılması amacıyla, net ve başka yorumlara imkan vermeyecek şekilde ve her alanda serbestlik sağlayacak düzenlemeler yapılmasını gerektirmektedir.

Devlet faşizan bir anlayışla toplumun kılık kıyafetini düzenlemekten vazgeçmelidir. Yasakçıların laiklik hassasiyetinden dolayı başörtüsünü sadece belli alanlarda serbest bırakmak bir "haklar hiyerarşisi" ihdas etmektir ki bu asla kabul edilemez. Çalışma hakkı ile eğitim hakkı arasında bir ayrım olamaz. Meclis'e sunulan yasa değişikliği teklifini yasağı hafifleten olumlu bir adım olarak görmekle birlikte bu düzenlemeyi yeterli bulmuyor ve yasağın her alanda kaldırılmasını istiyoruz.

Önceki ve Sonraki Haberler