Katsayı İçin Danıştay’a Statükocu Güçler Koştu!

Katsayı İçin Danıştay’a Statükocu Güçler Koştu!

Özgür-Der, YÖK’ün katsayı düzenlemesi karşısında zor günlerin adamı, 367 mucidi Sabih Kanadoğlu’nun devreye girerek Danıştay’ı adres göstermesinin ardından İstanbul Barosu’nun Danıştay yolunu tutması hakkında bir açıklama yaptı.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada olumlu karşılanan YÖK'ün yeni katsayı düzenlemeyle laik, sol çevrelerdeki imam hatip liselerine olan düşmanlığın tavan yapmasının manidar olduğu vurgulandı. Hukukun, adaletin, eşitliğin, tutarlılığın ancak resmi ideolojiyi ve statükoyu ayakta tuttuğu oranda geçerli ve makbul olduğu bir ülkede Danıştay'ın mağdurların lehine karar vermesinin sürpriz olacağının belirtildiği açıklamada, Danıştay'da YÖK'ün aldığı kararın iptali ve yürütmenin durdurulması yönünde bir karar verilmesi durumunda geri adım atılmaması çağrısında bulunuldu. Öte yandan açıklamada katsayı düzenlemesi yönündeki olumluluğun başörtüsü yasağına yansıması gerektiğinin de altı çizildi.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

Statükocu Güçler Katsayı Zorbalığının Devamı İçin Danıştay'a Koştu!

30 Temmuz 2009

28 Şubat darbe sürecinin temel göstergelerinden biri olan katsayı uygulamasının YÖK tarafından 21 Temmuz'da kaldırılmış olması geç de olsa olumlu bir adımdır. Akıl ve vicdan sahibi her insan bu uygulamanın adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu yıllardır dile getiriyordu. Hatırlanacağı üzere "Siyasî hayatıma da mal olsa bu kanunları çıkaracağım." diyen Mesut Yılmaz gibi siyasetçilerin kesintisiz eğitim kararları ile İmam Hatip okullarının önünün kesilmesinin ardından, darbe sürecinin ve kesintisiz zulmün mimarlarından Çevik Bir'in YÖK Başkanlığı'na bizzat direktiflerini yazdırmasıyla katsayı uygulaması ortaya konmuştu.

"Keşke bu mektepler olmasaydı... Maarifi ne güzel idare ederdim..." diyen zihniyetin bugünkü temsilcileri, dünya faşizan eğitim tarihinin fecaatlerinden biri olan katsayı uygulamasını yıllardır kamuoyuna eşitlik uygulaması olarak yutturmaya çalıştılar. Sınava giriş şartları ve sınavda sorulan sorular bütün katılanlar için aynı olmasına rağmen; sınav değerlendirilirken doğru cevap dışında başka kriterler kullanılarak puanlama yapılmasının eşitlik olduğu hiç utanılmadan ifade edilebiliyor. Tam bir "Bütün hayvanlar eşit ama domuzlar biraz daha eşit!" mantığı.

Uygulamanın kaldırılmasından rahatsız olan statükocu güçlerin ve onların sivil uzantılarının ivedilikle harekete geçmesinin, oligarşik bürokrasiyi tanıyanlar açısından sürpriz olmayacağı aşikârdır. Herkes Anayasa Mahkemesi'ne itiraz beklerken zor günlerin adamı, 367 mucidi Sabih Kanadoğlu devreye girerek Danıştay'a itirazda bulunmakla meselenin nasıl halledileceğini ortaya koydu! Böyle hukukçuya böyle baro yaraşır mantığıyla, Ergenekon Davası örneğinde olduğu gibi darbecilere ve despotizme kol kanat geren İstanbul Barosu da 29 Temmuz'da YÖK'ün katsayı kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı. Şimdi akıl, vicdan sahibi herkes Danıştay'ın 2005'te Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan değişiklik düzenlemelerini reddedip yetkinin YÖK'te olduğu kararını anımsatıyor. Oysa unutulan küçücük bir detay var ki o da buranın Türkiye olduğu gerçeğidir! Hukuk, adalet, eşitlik, tutarlılık ancak resmi ideolojiyi ve statükoyu ayakta tuttuğu oranda geçerli ve makbuldür. Onun içindir ki Danıştay'ın 2005'teki gibi bir karar vermesi ancak sürpriz olabilir.

Katsayı uygulamasının kaldırılmasıyla laik, sol çevrelerdeki imam hatip liselerine olan düşmanlığın tavan yapması da manidardır. İHL'lere olan düşmanlıkları gözlerini o kadar kör etmiş ki birkaç yıl içinde bütün Türkiye'nin İHL'lerle dolacağı tespitini dillerine pelesenk etmiş bulunuyorlar. 15 milyon öğrenci içinde 145 binlik İHL'li tablosunu sanki bütün memleket İmam Hatip liseli olmuş gibi gösterme yüzsüzlüğünde bulunabiliyorlar. Bu noktada şunu da belirmekte yarar var: İHL'ler düzenin bütün baskı ve engellemelerine rağmen halk tarafından ve kendi imkânlarıyla yaptırılmaktadır ve insanlar sadece çocuklarını imam ya da hatip olsun diye bu okullara göndermemektedir. Yasakçıların hadiseyi açıklarken memleketin imam ihtiyacı ile ilgili yalan yanlış istatistikler sunmaları dar kafalı mizansenin tamamlanmasıdır sadece.

Danıştay'da YÖK'ün aldığı kararın iptali ve yürütmenin durdurulması yönünde bir karar verilmesi karşısında geri adım atılmamalıdır. İmam hatip mezunlarının üniversiteye girmesini engellemek için ortaya konulan katsayı uygulamasının kaldırılması olumlu olmakla birlikte eğitimdeki haksızlıkların bittiği anlamına gelmediği de açıktır. Yıllardır faşizanca uygulanan başörtüsü yasağının sona ermesi ve eğitimde resmi ideoloji dayatması için de bir an önce harekete geçilmelidir. Darbecilerin, despotizmden yana olanların yasağı sürdürme inadına "Eğitim'e Özgürlük!" şiarıyla kararlı bir şekilde karşı çıkılmalıdır. Bu doğrultuda olumlu adımların atılmasını bekliyoruz.

ÖZGÜR-DER

Önceki ve Sonraki Haberler