“Kemalizm’e Muhalefette Liberal Savrulma” Paneli Yapıldı

“Kemalizm’e Muhalefette Liberal Savrulma” Paneli Yapıldı

Özgür-Der’in aylık “Türkiye’de Modern Cahiliye” üst başlıklı paneller dizisinin bu ayki konusu “Kemalizme Muhalefette Liberal Savrulma” idi.

"Türkiye'de Modern Cahiliye" üst başlığıyla her ay Zübeyde hanım Kültür Merkezi'nde yapılan Özgür-Der panelleri devam ediyor. Bu ay "Kemalizme Muhalefette Liberal Savrulma" konulu bir panel yapıldı. Oturum başkanlığını Bahadır Kurbanoğlu'nun yaptığı panele Yılmaz Çakır ve Mehmet Pamak konuşmacı olarak katıldı.

Program yöneticisi Bahadır Kurbanoğlu giriş konuşmasında Kemalizmin birçok alanda sorgulanmaya başlandığını ve tohumları üç yüz yıl önce atılmış liberal anlayışın ise çağın belirleyici unsuru haline geldiğini belirtti. Kurbanoğlu, liberalizmin oligarşiyi geriletmede bir misyonunun olduğunu bunun yanı sıra da Kemalizme muhalefet edenlere de benim istediğim şekilde hesaplaşılacak gibi kendine hakim bir misyon biçtiğini vurguladı.

Panelde ilk konuşmacısı olan Yılmaz Çakır sözlerine liberal savrulmanın son günlerde neo liberalizm olarak algılandığını belirterek başladı. Liberalizmin bir tek tanıma indirgenemeyeceğini söyleyen Çakır, en genel anlamıyla liberalizmin devlet karşısında bağımsızlık anlayışı olduğunu söyledi. Çakır, liberalizmin "siyasal liberalizm" ve "ekonomik liberalizm" olmak üzere iki ana damarı olduğunu belirtti.

Liberalizmin Türkiye'deki çıkış sürecine değinen konuşmacı Müslümanlara yansımasını iki madde altında işledi:

1.       İdeolojilerin sonunun geldiği anlayışı.

2.       Egemenlerin Müslümanların üzerinde kurduğu baskıların sonucu kabul görür hale gelmesi.

Liberal savrulmaların izdüşümlerini aktaran konuşmacı bu durumu Türkiye'nin dış politikaları üzerinden değerlendirdi. 1 Mart 2003 Asker Tezkeresi'ni Meclis'ten geçirmedeki kaygıyı reel ve ulusal politikalara merkezi rol biçen bir endişe ile açıkladı. Bu durumun ciddi bir savrulmaya neden olduğunu ve 170 AKP milletvekilinin İsrail'in Lübnan'a saldırısı öncesinde İsrail Dostluk Grubu'na üye olduklarını belirten Çakır, bu durumdan kamuoyundan gelen tepkiler üzerine geri adım atıldığını söyledi.

Liberal savrulmanın ekonomik alanda karşılığına değinen konuşmacı, Müslümanların devlet alanında ve siyasi alanda geniş çerçeveli bir anlayışları olmadığı için bu savrulmanın tamamen liberalizmle birlikte olduğunu söylemenin zor olduğuna değindi. Ayrıca Müslüman mahallesindeki liberal savrulmanın "itikadilik"ten ziyade "ilkesel" olduğunu vurgulayarak konuşmasını bitirdi.

İkinci olarak söz alan Mehmet Pamak Türkiye'de iki tarafın belirginleştiğini belirtti. Bir tarafta 1923'ten beri modern batı kapitalizmini model almış jakoben, halkı ezen, oligarşik bir diktatörlükle yöneten sistem; diğer taraftan İslam'a düşman katı laiklik yerine ılımlı, demokrat laiklik anlayışını savunan AB, ABD ve Obama söylemi. Müslümanların ise bu kıskacın arasında 28 Şubat'ın açtığı travma ile Kemalizmden kaçarken liberalizme savrulduklarını ve bu durumun AKP döneminde zirveye çıktığını vurguladı.

Kemalizmin ve liberalizmin kapitalizmi temsil ettiğini söyleyen Pamak, Kemalizmin faşist ve baskıcı kapitalizmi esas alırken neo-liberallerin ise görece özgürlükçü liberal demokrasi içinde daha rekabetçi bir piyasa sistemini hedeflediklerini belirtti.

Ancak Kemalizm de ve liberalizm de aynı ilerlemeci anlayış ile modernize veya postmodernizme insanlığın ulaşacağı en ileri aşama gözüyle baktıklarını söyledi. Fakat birisinin İslam'a ve Müslümanlara baskı ve yasaklarla saldırırken, diğerinin görece özgürlükçü ve çoğulcu yaklaşımla kitleleri çözmeye ve yozlaştırmaya çalıştığını belirtti.

Geleneksel kesimlerdeki değişim üzerinde duran Pamak, Menderes ve Özal dönemindeki görece özgürleşme ve zenginleşmenin sisteme eklemlenmeye neden olduğunu ve bu durumun da İslami kimlik ve iddialardan geriye gitme serüvenlerinin yaşanmasına sebep olduğunu vurguladı.

Abant uzlaşma toplantılarına değinen Pamak, Müslüman aydınların önce bu toplantılarda liberal ve sol kesimin yazar ve aydınlarıyla uyumlu bir İslam formu üretip sisteme laik ve demokrat olduklarına ikna etmek ve uzlaşma zeminleri oluşturmak üzere harekete geçtiklerini belirtti. Bu durumun dinler arası diyalogla küresel müttefik arayışına kaydığını belirten konuşmacı, dış destekleri memnun etmek için de hak ve özgürlüklerinin savunuculuğunun liberallere ihale edildiğini vurguladı.

Pamak, tevhidi uyanış öbeklerinde yaşanan liberalleşme serüvenlerini RP'nin yerel yönetimlerindeki işbirlikleriyle, 28 Şubat Darbe Süreci'nin savrulmalara ivme kazandırması ve AKP iktidarıyla zirveye çıkan sekülerleşmein yaygınlaşması bağlamında açıkladı. Ve bütün bu sebeplerle bu sürecin yaşanmasını liberalizmin İslami kesimde sempati toplamasına ve olumlu karşılanmasına neden olduğunu, bunun da zora dayalı modernleştirme projesi yerine gönüllü sekülerleşme sürecine geçiş olduğunu söyledi.

Panelin ikinci turunda söz alan Yılmaz Çakır kültürel anlamda ortaya çıkan savrulmalara değinerek, liberalimin argümanlarından olan bireyciliğin hayatımızda birçok alanda kendini nasıl gösterdiği üzerine örnekler verip soruları cevaplandırdı.

Son olarak sözü alan Mehmet Pamak bugüne kadar olan savrulmalarda en tehlikeli ve çözücü olan süreci yaşadığımızı, liberal aydınların Müslüman mahallesinin kanaat önderleri yapılıp bizim adımıza haklarımızı savunmaya başlatıldıklarını, onların da tevhidi çizgide olanların karşısına ılımlıları koyup radikalleri bu şekilde çözen raporlar hazırladıklarını belirtti. Pamak'ın dinleyicilerin sorularını yanıtlamasının ardından panel son buldu.

Münevver Sofuoğlu – Zeynep Aydın / Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler