“Kur’an’la İrtibat ve Sahih Sünnete Yönelim” Paneli Yapıldı

“Kur’an’la İrtibat ve Sahih Sünnete Yönelim” Paneli Yapıldı

Özgür-Der’in 2008-‘2009 dönemi boyunca her ayın son çarşambasında Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde düzenlemeyi planladığı aylık “Mücadele Sürecimizde Kazanımlar” isimli aylık panelleri devam ediyor. 26 Kasım, Çarşamba akşamı “Kur’an’la İrtibat ve Sahih Sü

Açılış konuşmasına ayet ve dualarla başlayan Fevzi Zülaloğlu, "Sünnetin Kur'an'la irtibatını nasıl kurmalıyız; Kur'an'ın hayata aktarılmış biçimine sünnet diyebilir miyiz; sünnet bize sözlü olarak mı, yoksa uygulamalı olarak mı ulaşmıştır; hadis-sünnet-Kur'an ilişkisini nasıl kurmalı; tevhidi uyanış sürecinde Türkiye Müslümanlarının Kur'an'la irtibat ve sahih sünnete yönelimlerinde ne tür kazanımlar söz konusu olmuştur?" vb. soruları sorarak panel vesilesiyle bunların tartışılacağını söyledi ve sözü ilk konuşmacı olarak Kenan Levent'e verdi.

Tebliğini Kur'an'la irtibat sürecimiz ve sahih sünnete yönelim olarak iki başlık altında gerçekleştiren Kenan Levent, zaaflar bahsine yalnızca kazanımlara işaret etmek için değineceğini söyledi. Ayrıca konu bağlamında söyleneceklerin dinleyicilerin çoğunluğu tarafından bilindiğinden malumun ilamı olarak algılansa da bir diğer yönüyle de bunun sürecimizi fıkh etme, kazanımlarımızı sahiplenerek çoğaltma ve bulunduğumuz konumu doğru muhasebe edip saptama açısından önemli olduğunu belirterek "Kazanımları ne kadar koruduğumuz, geliştirdiğimiz, kökleştirdiğimiz elbette tartışılabilir ama kökleşmesi, derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması için de bunların mutlaka gündemleştirilip tartışılması gerekmektedir." dedi.

Kur'an'la İrtibat Sürecinde Kazanımlar

Kur'an'la irtibat sürecinde birçok kazanımlardan söz edilebileceğini belirten Levent, bunlardan en önemlileri olarak nitelendirdiği yedi tanesini maddelendirerek birbiriyle irtibatlı bir tarzda ele aldı ve her biri üzerinde çeşitli özet değerlendirmelerde bulundu. Levent, özet olarak bu süreçte Kur'an'ın kendisinden kendisini tanımaya başlandığını, Kur'an'ın anlaşılırlığının kavranarak geleneksel otoritelerin anlamayı ulema kurumu üzerinden tekelleştiren yaklaşımının aşılmaya başlandığını ve ulumü'l-Kur'an ve diğer klasik disiplinlerin Kur'an referans alınarak tartışıldığını söyledi. Yine öze dönüş çağrısı ya da ıslah çabalarının Türkiye'deki tevhidi uyanış sürecinin kazanımları olarak geleneksel/mezhebî vb. ön yargılardan beri olarak Kur'an'a bağımsız yönelme çabasının da geliştiğini kaydeden Levent, atomik/parçacı yaklaşımlardan bütünsel ve mevzuî bakış açısına varma yönünde usul arayışlarının gündemleştirilmesinin de kazanımlara verilebilecek örneklerden olduğunu ifade etti. Kur'anî hedeflerin ve asılların bilincine varılarak önceliklerin buna göre saptanmaya çalışıldığını da belirten Levent, İslami mücadeleyi dava bilinciyle kuşanıp adanmanın yine bu çabalar sonucunda oluşmaya başladığını ve dolayısıyla bunun istikrarlı bir hattın gelişmesine imkân oluşturduğunu söyledi. Son olarak da Kur'anî kavramlar alanında elde edilen bilinç ve kazanımların önemi üzerinde duran Levent, saptırılmış birçok kavramın Kur'an bütünlüğünde yerli yerine oturtulmaya başlandığını, donuklaştırılmış kimi kavramların ise Vahyin ışığında yeniden ıslah edilip işlevselleştirildiğini ve kavramlar ekseninde Kur'an-tarih-vakıa ilişkisinin kurulmaya başlandığını ifade etti.

Sahih Sünnete Yönelimde Kazanımlar

Birinci tur konuşmasının sonlarında sünnete kısa bir giriş yapan Levent, kendisine yöneltilen soruları cevapladığı ikinci turda da sünnete yaklaşımda elde edilen kazanımlar üzerinde durdu. Bu meyanda çeşitli saptamalarda bulunan Levent, özetle nebevi sünnetin bu süreçte geleneksel yaklaşımlardan arınılarak üsvetun hasene/güzel örneklik bağlamında ele alınmaya başlandığını, Peygamber'in (s) hayatı ve şahsiyetine yaklaşımda yüceltmeci ve indirgemeci perspektiflerin sorgulanarak yarı ilah peygamber tasavvurunun aşılmaya başlandığını ve bunun yerine önder ve örnek alınabilir beşer peygamber anlayışının oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. Yine vahy-i gayri metluv konusunun da buna bağlı olarak sorgulanmaya başlanmasının önemli bir kazanım olduğunu kaydeden Levent, bunun tam olarak aşılmasa da en azından yol açtığı istismarlara karşı hassasiyetlerin gelişmesinin bir olumluluk olarak kabul edilebileceğini ifade etti.  Müslümanların hala da yumuşak karnı konumunda olmakla birlikte yeni bir hadis usulünün öneminin de kavranmaya başlandığını ve ayrıca sünnetin teşrideki konumu ve hadis-sünnet ilişkisi konularının da gündemleşmesinin kazanımlar arasında olduğunu söyleyen Levent, konuşmasını son üç hususa dönük çeşitli usulî tahlil ve tavsiyelerle tamamladı.

Kur'an ve Sahih Sünnete Yönelim Referans Sorununu Çözdü

İkinci konuşmacı olarak söz alan ve tebliğini çok yönlü örnekler üzerinden pratik bir zeminde gerçekleştiren Yılmaz Çakır, tarihî süreç içerisinde Müslümanların Kur'an'dan kopuşları sonucunda birçok sorunun temeli niteliğinde olan referans krizini yaşadıklarını ve uyanış sürecinin ise öze ya da kaynaklara dönüş çağrısıyla bu krizin aşılmasını sağladığını söyleyerek sunumuna başladı. Bu bağlamda "Kur'an-Sünnet meselesi kendisini İslam'a nispet edenler için öncelikle bir referans sorunu olarak görülmelidir." diyen Çakır, nitekim "Bana referansını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!" sözünün de referans konusunun ehemmiyetini ortaya koyduğu söyledi. Yine bu meyanda Adem'e isimlerin öğretilmesinin tanıma ihtiyacı işlevini gördüğünü belirten Çakır, yeryüzüne iniş ya da hayatta sorumluluk yüklenmenin ise kendisiyle birlikte tanımlama ihtiyacını doğurduğunu ve dolayısıyla her tanımlamanın belirli referanslara göre yapılacağını kaydederek vahyin ve bunun son halkası Kur'an'ın da Müslümanlar için referans kaynağı konumunda olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.

Dalalet/şaşkınlık halinin aşılmasının da Kur'an'la irtibat sürecinde elde edilen önemli bir kazanım olduğunu söyleyen Çakır, düne kadar 'ne okumalı?' sorusuna verilen ortalama yanıtın 'ilmihal' düzeyinde kaldığını ve her hangi bir cemaat ya da tarikata mensubiyeti olanların ise buna cemaat/tarikat liderinin eserlerinin eklenmesiyle sınırlı olduğunu belirterek, ancak son 20–30 yıllık süreçten bu yana ise geniş kitlelerde çok yönlü-karma okumaya dönük ciddi bir talebin oluştuğunu ifade etti. Uyanış sürecinin ciddi bir kazanımı olarak bu ortamda Kur'an ve mealinin birinci sırada seyrettiğini de ifade eden Çakır, "Bundan 20 yıl öncesine kadar Kur'an-Sünnet'i konu alan kitapların reklamını yapmak bile kolay değildi. Bugün ise hemen her cemaatin okuduğu ya da takip ettiği meal-tefsirleri bulunmakta! Kur'an ve sünneti konu alan kitap reklâmları en ön sıralarda. Kur'an artık evlerde, çantalarda, herkesin yanı başında bulundurabileceği bir kitap haline gelmiş. Salt Mushaf'a saygı düzeyinde gelişen hürmet duyarlılığının bu süreçte meal'e yönelmesi önemli bir hassasiyet olarak görülmelidir." dedi.

Bu günlere kolay gelinmediğini de ifade ederek "mealcilik, namazı kısma vb. etkiler arasında düşe-kalka bu sürece geldik."  diyen Yılmaz Çakır, konuşmasının sonuna doğru çeşitli zaaflar üzerinde dururken, soru-cevap faslında da sünnet alanındaki kazanımları geliştirmeyi sağlayacak olgular üzerinde durdu. Bu meyanda gelinen aşamada bir bilgi ya da bilgilenme yorgunluğu ve bilgi kibirliliğinden söz edilebileceğini ifade eden Çakır, bunların tezahürlerine örnekler verdi. Yine bu bağlamda Kur'an-Meal özdeşleştirilmesi tehlikesine de dikkat çeken Çakır, ayrıca cemaat bilincinden uzak tekil/bireysel okuma ve salt geleneksel hurafelere yoğunlaşan bir ıslah söyleminin açmazları üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Bu hususta şahitliğini yaptığımız zaman diliminde modern hurafelerin geleneksel olanlarından çok daha fazla ve kuşatıcı olduğunun altını çizen Çakır, ıslah söylemleri ve çabalarında öncelik sıralamasının da buna göre oluşturulması gerektiğini söyledi.

Sahih sünnete yönelim noktasında da çeşitli kazanımlara dikkat çeken Çakır, bu alanda elde edilen kazanımlara karşın yaygın bir hastalık olarak genellemecilik ve tepkiselliğin sürüyor olmasının hadise yaklaşım üzerinden bir değerlendirmesini yaparak tümden reddiyeci ve tümden sahiplenici yöndeki ifrat-tefrit örneklerinin bir tehdit olarak sürdüğünü beyan etti. Aynı ifrat ve tefritin modern ve geleneksel olana yaklaşımda da geçerli olduğunu ve Kur'an okumada bağlam sorununun da yaşandığını ve bu cümleden olarak Kur'an'ın alakalı-alakasız birçok gündeme dolgu malzemesi yapma yanlışının yaygınlaştığını söyleyen Çakır, son olarak da Kur'an'ı ta'lim-tefekkuh ve teşhid eyleminin nasıl olması gerektiği konusunda çeşitli saptama ve önermelerde bulunarak konuşmasını tamamladı.

Panel, F. Zülaloğlu'nun öne çıkan vurguları özetlemesi ve eylem-etkinlik duyurularını okumasına müteakiben sona erdi.

Haber: Haşim Ay
Fotoğraflar: Şuayip Koytak

Önceki ve Sonraki Haberler