Mücadele Sürecinde Kazanımlarımız Paneli

Mücadele Sürecinde Kazanımlarımız Paneli

Özgür-Der Genel Merkez’in her ayın son çarşambasında İstanbul Fındıkzade de bulunan Z.H.K.M.de gerçekleştirdiği “Mücadele Sürecimizde Kazanımlar” konulu aylık panellerin üçüncüsü yapıldı. 31 Aralık, Çarşamba akşamı “Sahih Bir Akaid ve Fıkıh Usulüne Yöneli

Sahih Bir Fıkıh İçin Sahih Bir Akaid

Giriş konuşmasında konunun anlam ve önemi üzerinde çeşitli saptamalarda bulunan Mustafa Eğilli, akaid ve fıkhın Müslümanlar olarak bizler için hayati önem arz ettiğini belirterek şunları söyledi: "Zira biri doğrudan itikadımızla, imanımızla ilgili; diğeri amelimizle, yaşantımızla alakalı konular. (…) Akaid ile fıkhı, iman ile ameli birbirinden ayırmak mümkün değildir. (…) Sahih bir fıkıh için sahih bir akaid ve aynı şekilde sahih bir akaid için de yine sahih bir fıkıh gereklidir. Akaidi bozuk olanın fıkhı da bozuk olur."

Akaid-Fıkıh Bütünlüğünün Korunduğu Bir Usul Yakalandı

Akaid ve fıkha yaklaşımda mevcut olan tarihi ve güncel zaaflar üzerinde de kısaca duran Eğilli, Türkiye'deki İslami mücadele sürecinin bu eksendeki kazanımlarına dönük şu vurgularda bulundu: "Akaid denince kelami ve felsefi tartışmaların akla geldiği, Ene'l-Hakçı, Vahdetu'l-Vücutçu itikad anlayışının kıskacında Kur'an mealini okumanın ve Kur'an'ı anlamaya çalışmanın dahi büyük suç sayıldığı dönemler Allah'a hamdolsun ki büyük oranda geride kaldı. İtikadda sadece delaleti ve subuti kati nasların delil olarak kabul edildiği ve iman-amel bütünlüğünün korunduğu bir usul yakalandı. (…) Seyyid Kutub'un Sahife Fıkhı diye eleştirdiği muharref fıkıh anlayışından Hasan Turabi'nin ifadesiyle 'Allah'ın inzal ettiği Kitap'taki, evrendeki ve hayattaki tüm ayetlerin derin kavrayışı anlamında' vahyin sosyalleştirilmesi olarak idrak edilmeye başlandı ve bu bağlamda öze dönüş gerçekleşti."

Kelam Konuları Akaidleşti; Fıkıh, ihtilaflar Yığını Haline Geldi

Birinci konuşmacı olarak söz alan ve tebliğinin önemli bir bölümünü akaid ve fıkıh konuları ekseninde etraflı bir tarih-toplum değerlendirmesine ayıran Ahmet Kalkan, Osmanlı bakiyesi Müslüman halkların da geçmişteki bütün itikadî ve fıkhî bozulmaları bünyesinde taşır bir vaziyette olduklarını söyledi. Tarihi süreç içerisinde akaidin kelamlaşması ve fıkhın bir takım ritüellerle sınırlı yığıntı haline gelmesinin gerisinde diğer birçok faktörün yanında Kur'an'ın bütünsel mesajından kopuşun başat rol oynadığını kaydeden Kalkan, bunun başta itikadî ve fıkhî olmak üzere her alanda bozulmalara yol açtığını ve dolayısıyla bu bozulma havasının yoğun olarak 1970'lere değin Türkiye'de de hâkim atmosfer olduğunu ifade etti. Bu tarihten itibaren geleneksel ümmet coğrafyasındaki İslami hareketlerin çabaları ve eserlerinin Türkçeye aktarılmaya başlanmasının da etkisiyle Türkiye'de tevhidi uyanış ve bilinçlenme sürecinin hissedilir düzeye ulaşmaya başladığını zikreden Kalkan, sürecin karşılaştığı çok yönlü sıkıntılara örnekler vererek Kur'an ve Sünnete yönelimin akaidi ve fıkhî alanlardaki olumlu yansımaları üzerinde durdu. Bütün sorun ve zaaflarına rağmen mücadele sürecinin kazanımlarının akaidi plandaki yansımalarına örnekler veren Kalkan, elde edilen kazanımları ana başlıklara ayırarak detaylı saptamalarda bulundu.

Akaidi Alandaki Kazanımlar

Akaidi alanda elde edilen kazanımları çok boyutlu pratik bir zeminde detaylandırarak anlatan Ahmet Kalkan, özetle şu vurgularda bulundu:

-                     Kur'an mealleri üzerinden Vahyi mesajla muhatap olma,

-                     'Dinimizi Kur'an ve Sünnetten öğrenmeliyiz' vurgusunun gündemleşmesi sonucunda geleneksel telakki ve pratiklerin ve modern sapmaların sorgulanmaya başlanması,

-                     Akaidde delaleti ve subuti kati naslara dayanma ölçüsünün anlaşılmaya başlanması,

-                     Kur'anî kavram ve konuların; akaide tekabül eden gaybî ve itikadî mevzuların Kur'an'la irtibat düzeyinin gündemleştirilerek tartışılmaya başlanması,

-                     Akidevi konularda mezhepler üstü bir bakış açısı ve tutumun kökleşmeye başlaması,

-                     İman-amel irtibatının kavranmaya, ulusal kutsallar ve düzenin sorgulanmaya başlanması vd.

Fıkhî Alandaki Kazanım Örnekleri

Fıkıh kavramı ve usul-i fıkıh ekseninde çeşitli tahlillerde bulunan Kalkan, süreç içerisinde fıkhın mezhebe bağlı taklit ve bazı ibadetlerin şekilsel bilgisini öğreten bilim olarak anlaşılmaya başlandığını belirterek mücadele sürecinde fıkhî alanda karşılaşılan sorunlara ve elde edilen kazanımlara örnekler verdi. Kalkan, fıkhî alandaki kazanımlar arasında özetle şu örnekleri saydı:

-                     Vahy-i batinî, vahy-i gayrı metlûv, hadis-i kutsi, Sünnet-hadis vb. kavram ve konuların tartışılmaya başlanması,

-                     Geçmişin donmuş fıkhî birikiminin sorgulanarak usulî yenilenmenin gündemleştirilmesi ve usulî çalışmalara yönelinmesi,

-                     Nesh, örf vb. hukuk/fıkıhtaki yeri; icma, zaruret, müteşabih vb. kavram ve konuların kavranmaya başlanarak usul-i fıkha ilişkin geleneksel literatürün tartışmaya açılması,

-                     Ve tüm bunların sonucu olarak mezhepçilikten arınma ve içtihad mekanizmasının önemini yeniden gündemleştirme...

Tebliğine Türkiye'deki İslami uyanış sürecinin oluşum-gelişim evreleri ve karşılaştığı sorunlara kendi tanıklığından hareketle değinilerde bulunarak başlayan Mehmet Pamak, gelenekten de devralınan miras sonucunda Kur'an'ın anlaşılırlığı, akaid ve fıkha müdahil olması gerektiği yönündeki çaba ve çağrılara karşı "içeriden" bariyerler örüldüğünü söyledi.

Fıkıh ve Akaidin Temel Kaynağı, Ölçüsü Kur'an'dır!

Akaidi ve fıkhî alandaki bozulma ve donuklaşmanın Kur'an'dan uzaklaşmanın doğal bir sonucu olduğunun altını çizen Pamak şunları söyledi: "Mekke'de akaidin ve fıkhın temel kaynağı Kur'an'dı. Bölüm bölüm iniyor ve akaidlerini ıslah edip inşa ederken yaşamlarını da tanzim ediyordu. Peygamber (s) de onlara ta'lim-i hikmette bulunuyordu. Neticede okuma-yazma bilmeseler de ashabın tümü Kur'an'ı okuyor ve fıkh ediyorlardı."

İlk neslin programında fıkhın, istişarenin ve kolektif içtihadın niteliği üzerinde de duran Pamak "Kitap ve hikmetin eğitiminden herkes geçiyordu ve böylece ümmet nüvesini oluşturuyorlardı. Bugün de ümmet nüvesini oluşturmaya aday olması gereken her Müslüman Kur'an'ı okumak, ta'lim etmek durumundadır." dedi.

Pamak, Peygamber'in (s) ta'lim-teşhid-beyan'ı eş-zamanlı bir ameliye olarak uyguladığını ve ayrıca karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak da vahyin yönlendirmesinin yanı sıra arkadaşlarıyla istişareyi önemsediğini ve yine yüz yüze gelinen sorunları aşmak için içtihadi çabalarda da bulunduğunu ve bu örnekliği ashaba da aşılamaya çalıştığını belirterek, istişari mekanizma/şuranın cahili sisteme karşı alternatif bir yapının modelini de ifade ettiğini söyledi.

Rasulullâh (s) ve ilk neslin bu örnekliğinden sapma süreci üzerinde de çeşitli saptamalarda bulunan Pamak "Sonra Kur'an'ı anlamak belli bir zümreye özgüleştirildi. En nihayetinde içtihad kapısına kilit vuruldu. Ve böylece ümmetin inhirafı gerçekleşti." dedi.

Mücadele Sürecinin Kazanımları

20. yy. Ortadoğu ve Türkiye ortamını da tasvir eden Pamak, ıslah çabaları ve öncülerini de anarak Türkiye'de bu vesileyle Kur'an'a dönüş hareketinin gerçekleştiğini söyledi.

Mücadele sürecinde elde edilen bazı kazanımlara da Pamak özetle aşağıdaki vurgularla temas ederek konuşmasını tamamladı:

-                     Düzen, komünizme karşı Allah'ın varlığı duyarlılığını öne çıkardı ama tevhid akidesinden uzak olarak. Muhafazakâr-mukaddesatçı kesimlerin 'din, Kur'an ve Sünnetten öğrenilemez' iddialarının aksine din, yeniden Kur'an ve Sünnete göre anlaşılmaya başlandı. Üretilmiş ipler terk edilerek topluca Allah'ın ipine tutunmak gündemleşti.

-                     Yeterli bir usulî temeli olmasa da iman-amel kopukluğundan iman-amel bütünlüğüne vurgu yapıldı. Tevhid-şirk, müste'zaf-müstekbir, şahit-şehitlik, tuğyan-tağut, şura-cihad vb. kavramlar Kur'an ışığında kavranmaya başlandı.

-                     İtikadda ölçünün yalnızca Vahyi bildirimler olduğu vurgusu işlenmeye ve yayılmaya başladı.

-                     İtikadın zan barındıramayacağı ve mezheplerin itikadı belirleyemeyeceği vurgulanarak mezhepçiliğin aşılmasına doğru yol alındı.

-                     Akaidi ve fıkhî alanda elde edilen kazanımlar doğrultusunda sınırlı da olsa belirli bir kitle elde ettiği kazanımları, Vahyin aydınlığını sosyalleştirmek için özgün birliktelik, öbeklenme ve yapılanmalar arayışına koyuldu; bu çerçevede açılımlar sağladı.

***

Dinleyicilerden gelen soru ve katkıların dinlenerek konuşmacılar tarafından değerlendirilip cevaplandırıldığı kısa ikinci oturuma müteakiben panel sona erdi.

Özgür-Der'in 2008-2009 dönemi için planladığı aylık panellerin böylece 2008 dönemi de tamamlanmış oldu. Özgür-Der'in aylık paneller programı 28 Ocak, 2009 tarihinde gerçekleşecek olan "Cahili Düzenin Sembol ve Değerlerinden Ayrışma" konulu panelle sürecektir. 2009 yılının bu birinci paneline Ahmet Kaya başkanlık yaparken, Hamza Er ve Kenan Alpay da konuşmacı olarak katılacaklardır.

Haber: Abdulvedüd AY
Fotoğraf: Hüseyin Zeyd Koytak
Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler