Özgür-Der’den Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e Açık Mektup

Özgür-Der’den Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e Açık Mektup

Özgür-Der’den Adalet Bakanlığı’na mektup: “Yargı despotizmine düşünce zabıtası rolüyle katkıda bulunmayın!”

Başbakan'ın yargının statükocu tutumunu eleştiren sözlerine de atıf yaparak Adalet Bakanı ve Hükümet'e seslenen Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Hükümet'in bu konuda atması gereken adımlara dikkat çekti. TCK 301. maddeden yargılanma izni veren Adalet Bakanlığı'nın düşünce özgürlüğünü ve eleştiri hakkını yok saydığını ifade eden Kaya, M. Ali Aslan hakkında açılan ve yine Özgür-Der yöneticileri için de açılması beklenen davaların hukuksuzluğuna işaret etti.

Bu gibi davaların Hükümet'in düşünce özgürlüğü konusunda tutarlılık testi konumuna dönüştüğünü de ifade eden Kaya, "Muhalif tutumuz gereği elbette sistemi sert biçimde eleştirmeyi bir hak ve sorumluluk olarak görüyor, şiddet ve ırkçılık içermediği müddetçe yasal takibatla bu çabalarımızın bastırılmaya çalışılmasını ise hukukun keyfi yorumlanması olarak değerlendiriyoruz." diyerek İslami kimlik gereği olarak zulme, despotizme karşı çıkmaya devam edeceklerinin altını çizdi.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:

Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e Açık Mektup

YARGI DESPOTİZMİNE DÜŞÜNCE ZABITASI ROLÜYLE KATKIDA BULUNMAYIN!

20 Ocak 2010

Sayın Bakan,

Geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan'ın bir açıklaması medyada çokça yer aldı. Yargının statükocu tutumunu eleştirdiği konuşmasında Başbakan "Bizi nefessiz bırakmaya çalışıyorlar, boğuyorlar!" şeklinde şikâyette bulunuyordu. Gerçekten de Türkiye'de kendisini hukukun değil, resmi ideolojinin muhafızı belleyen yargı mekanizmasının seçilmiş iktidarlara karşı alabildiğine tahammülsüz ve engelleyici bir tutum içinde olduğu bilinmektedir. Aslında en genelde bastırılmak, boğulmak istenen halkın iradesidir, tercihidir, özgürlüğüdür. Bu itibarla seçilmiş hükümetlerin yargıya hâkim kelimenin her anlamıyla "kurumlaşmış" bu tutumdan rahatsız olmaları haklı ve anlaşılabilir bir durumdur.

Bununla birlikte sizden önce şikâyet edenler gibi sizin hükümetinizin de yargının tutumunu eleştirirken, bundan yakınırken acaba birtakım noktalarda yargı adına serdedilen despotizme doğrudan olmasa da dolaylı katkı sağlamış olup olmadığınızı sorgulamanızın gerekli ve faydalı olduğuna inanıyoruz. Pek çok hayati konuda yapılması gereken düzenlemelerin görmezden gelinmesi, acilen atılması gereken adımların geçiştirilmesi gibi yanlışlar yapıldığına dair kamuoyunda hükümetinize yönelik bir dizi eleştirinin dillendirildiğini biliyor olmalısınız. Genel manada bu eleştirilerden, uyarılardan ayrı olarak burada özellikle 301. madde yargılamalarına ilişkin Bakanlığınızın tutumuna ilişkin bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.

Bilindiği üzere "devlet organlarını alenen tahkir" içerikli TCK 301. madde soruşturmalarında dava açılması Bakanlığınızın olur vermesiyle mümkün olabilmektedir. Bu konuda önceki dönemlerde savcılıklardan gelen dava açılması talebine, bilhassa da TSK'ya yönelik tahkir iddiaları söz konusu olduğunda, adeta otomatiğe bağlanmış gibi Adalet Bakanlığı'nın olur verdiği dönemleri bilmekteyiz. Sizin döneminizde bu konuda bir gelişme olduğu, daha "seçici" davranıldığı açıktır. Bununla birlikte yine de olur verdiğiniz dava dosyalarının genelde düşünce beyanlarından ibaret bulunduğunun ve sonuçta eleştirinin yargılanmasına olur verilmiş olduğunun da altını çizmek isteriz.

Geçtiğimiz ay Fatih 1. Sulh Mahkemesi'nde yargılanmasına başlanan Mehmet Ali Aslan adlı üyemizle ilgili dava bu duruma tipik bir örnektir. 301. maddeye muhalefetten yargılanan bu arkadaşımız 6 Eylül 2008 tarihinde derneğimizin gerçekleştirdiği basın açıklamasında TSK aleyhine slogan atmakla suçlanmaktadır.

Mezkûr basın açıklamasında Genelkurmay Başkanı'nın emriyle Kocaeli Garnizon Komutanı Korg. Galip Mendi'nin Kandıra Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ergenekon örgütüne üye olmak ve darbe planlamak suçlarından sanık paşaları ziyaret etmesi eleştirilmiştir. Ordunun kurumsal anlamda Ergenekon'a sahip çıkar tavrının eleştirilmesinin bir hak ve daha ötesi bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Bunu dile getirdiği için bir kişinin yargılanmasına olur verilmesini ise anlamamız mümkün değildir. Kaldı ki, tankı, topu, devasa bir örgütü olan bir kurumun birkaç yüz kişinin bir araya geldiği bir etkinlikte slogan atılarak tahkir edildiğini düşünmenin mantıkla pek bağdaşmadığı da görülmelidir.

Bir yandan düşünce ve ifade özgürlüğüne bu kadar çok vurgu yapılır ve yargının tahammülsüzlüğünden şikâyet edilirken; yanlışı, hukuksuzluğu eleştirdiği için bir insan hakları örgütü üyesinin yargılanmayı (ve dolayısıyla cezalandırılmayı) hak ettiği yönünde rey beyan etmenin tutarlı bir davranış olamadığının altını çizmek isteriz.

Yine Fatih Savcılığının derneğimizin bir başka eyleminden ötürü yürüttüğü soruşturmada 301. maddeden başka yargılama izinleri de talep ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Özgür-Der Başkanı olarak şahsım, Başkan Yardımcımız Kenan Alpay ve üyemiz Murat Ayar hakkında 6 Haziran 2008 tarihinde düzenlemiş olduğumuz basın açıklamasında sarf ettiğimiz sözler nedeniyle savcılık "devletin kurumlarını tahkir"  ettiğimiz iddiasıyla yargılanmamız için sizden "olur" talep etmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsüyle üniversiteye girmeyi mümkün hale getireceği düşünülen 10. ve 42. madde değişikliklerini iptal kararını protesto için gerçekleştirdiğimiz bu basın açıklamasında, bu tutumun halkı yok saymak ve Meclis'i fiilen kapatmak anlamına geldiğini vurgulamış ve bu dayatmayı sert bir şekilde eleştirmiş, protesto etmiştik.

Fatih Savcılığı önce 216. maddeye muhalefetten yürüttüğü soruşturmada suçlamaya yeterli bir delil bulamayınca, aradan bir buçuk yıl gibi uzun bir zaman geçtikten sonra zorlama yoluyla konuyu 301. maddeye muhalefet biçimine sokarak bir anlamda topu kendi üzerinden size atma yolunu seçti. Bundan sonraki aşamada düşünce özgürlüğümüze getirilmek istenen sınırlar sizin vereceğiniz kararla şekillenecektir. Bu yönüyle bu dosyanın sadece bizlerin düşüncelerimizden dolayı yargılandığımız bir dosya olmakla kalmayıp, bir anlamda sizin için de bir tür düşünce özgürlüğü konusunda tutarlılık testi konumuna dönüştüğü de söylenebilir.

Biz İslami kimliğimizin gereği olarak zulme, despotizme karşı çıkmaya devam edeceğiz. Düşüncelerimizi halka iletmeyi sürdüreceğiz. Muhalif tutumuz gereği elbette sistemi sert biçimde eleştirmeyi bir hak ve sorumluluk olarak görüyor, şiddet ve ırkçılık içermediği müddetçe yasal takibatla bu çabalarımızın bastırılmaya çalışılmasını ise hukukun keyfi yorumlanması olarak değerlendiriyoruz. Sizi de bu keyfiliğe olur vermemeye çağırıyoruz!

Özgür-Der

Önceki ve Sonraki Haberler