TCK 301. Maddesi Derhal Kaldırılmalıdır

TCK 301. Maddesi Derhal Kaldırılmalıdır

AK Parti Hükümeti tarafından ceza kanununda reform olarak gösterilen Türk Ceza Kanunu’ndaki değişiklikler aslında ceza sisteminde hiçbir şeyin değişmediğini, sadece yüzeysel bazı değişikliklerin yapılarak toplumun kandırılmaya çalışıldığını göstermektedir

AK Parti Hükümeti tarafından ceza kanununda reform olarak gösterilen Türk Ceza Kanunu'ndaki değişiklikler aslında ceza sisteminde hiçbir şeyin değişmediğini, sadece yüzeysel bazı değişikliklerin yapılarak toplumun kandırılmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu hususa en güzel örneklerden biri de TCK'nın 301. maddesidir.

Türk Ceza Kanunu sisteminde düşünce hürriyetini ve eleştiri hakkını sınırlandıran maddelerin tarihi seyrine bakılırsa olay çok daha net ortaya konabilecektir. Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi, AB'ye uyum yasaları çerçevesinde kaldırılırken devlet kurumlarının bazılarından ve ulusalcı cepheden gelen tepkiler üzerine Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK, TCK'nın 312. maddesinin malum boşluğu dolduracağını, tedirginliğe gerek olmadığını söylemişti. Mesela irticaya (!) karşı verilen savaşın ve laikliğin garantisi (!) olan 163. madde kaldırılmadan önce 312. madde mezkur konularda kullanılmayan bir madde idi. Ancak ne zaman ki 163. madde kaldırıldı 312. maddeden davalar ardı sıra açılmaya başlandı. "İrticai tehlike"ye karşı kullanılan 163'le birlikte "komünist tehlike"ye karşı kullanılan 141 ve 142. maddelerin kaldırılmasına karşılık bunların yerine Terörle Mücadele Kanunu'nun 8. maddesi tahkim edilmişti. Kanunlar hazırlanırken sanki devletin kendi güvenliğini korumaya yönelik ceza maddelerinin bir yedeği de kanuna yerleştirilmiş ve biri kaldırılırsa diğeri yoluyla cezalar verilmeye devam edilsin istenmiş, kanun uygulayıcıları da bunu kolaylıkla uygulamaya sokmuştur. TCK 301. madde de şimdi bu işlevi görmektedir.

Eski Ceza Kanununda 159. maddede düzenlenen aynı madde sadece dili sadeleştirilerek ve hüküm daha soyut bir hale getirilmek sureti ile 301. madde olarak kanunda yerini almıştır.

Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar ana başlığı altında ele alınan ve 'Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama' adı altında düzenlenen TCK 301. maddede 1- Türklük, 2- Cumhuriyet, 3- TBMM, 4- Hükümet, 5- Yargı Organları, 6- Askeri Teşkilat, 7- Emniyet Teşkilatı olmak üzere 7 adet kavram ve kurum kullanılmış ve bunları alenen aşağılama suç olarak tanımlanmıştır. Oysa Türk Ceza Kanunu'na bakıldığında kişilere ve devletin manevi şahsiyetine karşı hakaret ve sövme içeren cürümler zaten cezalandırılmaktadır. Ayrıca Türklük, Cumhuriyet gibi soyut kavramları ve Devlet gibi bireylerin varlığı ile anlam kazanan manevi şahsiyeti özellikle koruma güdüsü anlamlıdır.

Yasada Geçen "Türklük" Kavramı Kapsayıcı Değil Ayrımcıdır

Anayasada vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk kabul edilirken, TCK 301. maddede geçen Türklük terimi bir ırkı ve bir soyu ifade etmektedir. T.C. Devleti'ni oluşturan Kürt, Laz, Boşnak, Çerkez, Çingene ve sair diğer unsurları içermemekte, bu soydan olanları aşağılama ise cezalandırılmamaktadır. Bu haliyle yasa ayrımcıdır. Eğer Türkiye coğrafyasında yaşayan insanlar devlete Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği ile bağlı iseler tüm alt kimliklerin eşitliği söz konusu olmalıdır. Bu durumda Türklüğün aşağılanmasının suç olarak kabul edilmesi karşısında Kürtlerin de, Lazların da, diğer alt kimliklerin de kendileri için bir düzenleme isteme hakları ortaya çıkar. Görülüyor ki tek etnik kimliğe çoğunluk da olsa sürekli üst kimlik gibi vurgu yapmak siyasal birliği güçlendirmez, aksine zayıflatır. Bu nedenlerle milliyetçi bir ideolojiye hizmet eden ancak sosyal barışa zarar veren bu suçun yani TCK 301. Maddenin acilen kaldırılması gerekiyor.

Devletin Silahlı Güçlerini, TBMM, Hükümet ve Yargıyı Özel Bir Madde ile Korumaya Gerek Yoktur

Yeni TCK'nın hakaret suçunu düzenleyen 125. maddesinin 5. fıkrasında kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret edilmesi durumunda suçun, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı belirtilmiştir. Silahlı güçlerin hakarete uğramaları durumunda ceza yargılamasına ve tazminat davası yoluyla hukuk yargılamasına başvurma olanakları da vardır. Bu nedenle de TCK 301. madde gereksizdir.

Yasada adı geçen TBMM, hükümet ve yargının tüzel kişilikleri bulunmuyor. Bu nedenle tüzel kişilikleri olmayan organların manevi kişilikleri de olmaz. TBMM millete ait olan bir egemenliği en yüksek düzeyde kullandığından bilimsel anlamda olmayan manevi kişilik sembolik olarak tanınmış oluyor. Hükümet ve yargı için de aynı durum söz konusudur. Yeni TCK'nın 125. maddesindeki düzenleme koruma sağlamaya yeterlidir. Söz konusu organlar kurul olarak çalışıyorlar. Bu organlar ve kurulları görevlerinden dolayı hakarete uğradıklarında suçun kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı öngörülüyor.

AİHM'in bir kararında: "İfade özgürlüğü toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü salt lehte olduğu kabul edilen ya da zararsız ya da ilgilenmeye değmez bilgi ve düşünceler için değil ama ayrıca, devletin veya halkın bir bölümünün aleyhinde olan çarpıcı gelen, rahatsız eden, bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz." denilmektedir. Bu karara rağmen TCK 301. maddenin halen var olması T.C. Devleti açısından taraf olduğu anlaşmalara açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenlerle 301. madde gibi ifade özgürlüğüne çok rahat müdahale edilebilecek uygulamalara yol açan düzenlemelerin kaldırılması gerekir. Kavramların ve kurumların saygınlığı özel ceza maddeleriyle korunamaz. Devlet organ ve kurumlarının bütün olarak halka hizmet etmekle yükümlü bir araçtan başka bir şey olmadıkları, bu hizmeti yerine getirirken şeffaf ve hesap verir durumda olmaları gerektiği, dokunulmazlıklara, ayrıcalıklara ve özel korumalara sahip olmalarına da gerek bulunmadığı açıktır.

Ayrıca Yeni TCK yapılırken bu kanundaki 301. Madde gerekçesinde "Aşağılamak" kavramı "suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir." Denilmek sureti ile yasa maddesi eski halinden daha soyut hale getirilmiştir. Bilindiği gibi maddenin eski halinde "tahkir (hakaret etme) ve tezyif  (alay etme)" cezalandırılmakta idi. Görüldüğü gibi Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu maddede düzenlenen düşünce suçunun sınırları daraltılacak yerde daha da genişletilmiş, sadece tahkir ve tezyif değil suçun konusunu oluşturan değerlere saygınlığı azaltacak her türlü söz ve davranış suçun kapsama alanına alınmış, yani suç kapsamı genişletilmiştir.

O halde bu madde ve gerekçesi anayasal bir hak olan fikir hürriyetini ve eleştiri hakkını açıkça sınırlandırabilir niteliktedir. Gerekçenin devamında siz ne kadar tahkir ve tezyif kastı bulunmaksızın sadece yazılı, sözlü veya görüntülü olarak eleştirmek amacıyla yapılan düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez deseniz de bazı savcı ve yargıçlar bu maddeyi eleştiri hakkını cezalandırmak için kullanabilecektir. Ve hatta kullanmaktadır. Bu nedenle 301. maddenin son fıkrasına sonradan yerleştirilen ifade "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." şeklindeki hükmün uygulamada bir karşılığı yoktur.  Bu sadece zevahiri kurtarmaya yönelik, göstermelik bir hükümdür.

 Bu nedenlerle biz Özgür-Der olarak diyoruz ki; TCK 301. Madde ve düşünceyi cezalandıran diğer tüm maddeler derhal ve ivedilikle kaldırılmalıdır. 

Özgür-Der Hukuk Komitesi

Önceki ve Sonraki Haberler