YAŞ Kararı: TSK Hukuksuzluktan Asla Taviz Vermez!

YAŞ Kararı: TSK Hukuksuzluktan Asla Taviz Vermez!

4 Aralık Cuma günü toplanan Yüksek Askeri Şurası darbecileri değil de, “irticai” eylemlerden dolayı 2 subayı ihraç edildi. Konu üzerine Özgür-Der bir basın açıklaması yaptı.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

YAŞ Kararı: TSK Hukuksuzluktan Asla Taviz Vermez!

 

05 Ağustos 2009

Dün toplanan Yüksek Askeri Şura, geleneğini sürdürdü ve TSK'nın nevi şahsına münhasır bir hukuk anlayışına sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Yine soyut suçlamalarla personel ihracı mekanizması işletildi ve "irticai faaliyet" isnadıyla ordudan 2 kişinin daha uzaklaştırılmasına karar verildi.

 YAŞ elbette "bu insanların somut anlamda ne suç işlediklerini" ya da "TSK bünyesinden ayıklanmalarını gerektiren ne tür faaliyetler içinde" olduklarını açıklamayacak. Yargısız infaz için "irticai faaliyet" gibi soyut ve elastiki bir yaftalama yetecek. Kabul edelim ki, militarizmin hakim olduğu bir işleyişte hukuktan, adaletten, savunma ve adil yargılanma hakkından söz etmenin anlamı yok! TSK'nın hukuku bu!

Bu insanların haksız muameleye maruz kaldıklarına ilişkin iddialar, itirazlar hep aynı gerekçeyle örtülmeye çalışılıyor: Anayasaya göre YAŞ kararları yargı denetimine kapalıdır!

Türkiye'de tam 27 yıldır açık bir hukuksuz uygulama anayasal kural olarak kutsanmaktadır! 1982 darbe anayasası, hukuk devleti olmanın temel ilkelerinden biri olan idari kararların yargı denetimine açık olması ilkesini yok saymaktadır. Bu şekilde ordu içinde hiyerarşiyi koruma bahanesiyle tam bir hukuksuzluk ve keyfilik ortamı tesis edilmiş ve yoğun mağduriyetlere kapı açılmıştır.

Dünkü YAŞ kararlarıyla ordudan atılan 2 personelin hangi eylemleri nedeniyle "irticacı" suçlamasını hak ettiklerini bilmemiz mümkün değil. Eşlerinin başörtülü olması, bir resepsiyonda içki içmemeleri, resmi ideoloji perspektifinden sakıncalı görülen gazete, dergi ya da kitaplar okumaları ve daha buna benzer pek çok "suç" irticacı yaftası yemelerine ve ordudan kovulmalarına yetmiş olabilir.

Ne ilginçtir ki, personelinin dini duyarlılığı hususunda müthiş duyarlı davranan ve şiddetle muamele etmekten çekinmeyen TSK darbecilik konusunda ise alabildiğine hoşgörülü, müşfik ve sevecendir. Ergenekon sürecinde ordu içinde en üst düzeyde cunta faaliyetlerinin yoğunlaştığının açığa çıkmış olmasına ve bu nedenle bugüne dek onlarca personeli yakalanıp, tutuklanmasına rağmen TSK bu cuntalarla irtibatlı olduğu iddiasıyla tek bir kişiyi dahi bünyesinden uzaklaştırma gereği duymamıştır.

Öyle ki "Kafes" adlı darbe planları çerçevesinde çocukların en yoğun olduğu bir saatte bir müzeyi havaya uçurmak gibi vahşi eylemler planlayabilecek kadar gözü dönmüş cuntacılar dahi görevlerinin başında tutulmaktadırlar. Bu tutum darbeciliğin ve darbecilerin hiyerarşik bir tarzda Genelkurmay tarafından korunduğunu, kollandığını göstermez mi?

TSK'dan hukuk beklemek beyhudedir! Açıktır ki, TSK "kendi hukuku"nu uygulamaktadır! Bu durumda sorumluluk alması gereken merciler bellidir. Meclis ve Hükümet devreye girip YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması için gerekli düzenlemeyi bir an önce gerçekleştirmelidirler. Başbakan ve Milli Savunma Bakanı'nın artık rutinleşen YAŞ'ın ihraç kararlarına "şerh düşme" hassasiyetlerinin hiçbir manasının kalmadığı görülmelidir. Bu şerhler Başbakanı kendisine bağlı memurlarca dahi dikkate alınmayan, hiçbir biçimde saygı gösterilmeyen bir konuma oturtmaktadır. Ülkede her boyutuyla hukukun üstünlüğünü tesis etmek zorunda olan Başbakan aksi durumda memurlarının saygısızlığını sineye çekmeye devam edecektir!

Rıdvan Kaya

Özgür-Der Genel Başkanı

Önceki ve Sonraki Haberler