Muş Özgür-Der’de Hizbu’t-Tahrir Hareketi Değerlendirildi

Muş Özgür-Der’de Hizbu’t-Tahrir Hareketi Değerlendirildi

Muş Özgür-Der’de Süha Taci Faruki’nin Ekin Yayınlar’ndan çıkan Hizbu’t-Tahrir ve Hilafet adlı eseri bağlamında Hizbu’t-Tahrir hareketi ele alındı.

Muş Özgür-Der'in "OkuYorum" adlı programı çerçevesinde ve İkram Filiz'in moderatörlüğünde (25.04.2015) Süha Taci Faruki'nin Ekin Yayınlar'ndan çıkan Hizbu't-Tahrir ve Hilafet adlı eseri bağlamında Hizbu't-Tahrir hareketi ele alındı.

Daha önce Yöneliş Yayınları tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve yayınlanmış olan bu eserde  yazar hakkında bilgi verilmemesinin önemli bir eksiklik olduğu göze çarpmaktadır. Kitapta bu hareket sadece sosyolojik olarak ele alınmamış, Hizbu't-Tahrir'in kurucusu Nebhani'nin ve sonraki liderlerinin İslam anlayışlarına da değinilmiştir. 
Filistinli Takiyyuddîn en Nebhâni tarafından 1953'te kurulan Hizbu't-Tahrir, hilafet düzeni kurmayı İslami çalışmalarının merkezine alan bir teşkilattır. Bu teşkilat, uluslararası düzeyde ABD, Afganistan, Avustralya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Cezayir, Fas, Kuveyt, Lübnan, Mısır, Özbekistan, Pakistan, Sudan, Suriye, Tacikistan, Tunus, Suriye, Ürdün ve Türkiye gibi ülkelerde faaliyet göstermektedir. Ercüment Özkan (1938-1995)'ın Hizbu't-Tahrir'in Türkiye sorumlusu olduğu, ancak hapiste onlardan ayrılmaya karar verdiği söylenir.
Türkiye'de adı zaman zaman hukuksuz yargılamalarla gündeme gelen Hizb'ut-Tahrir, İhvan'dan sonra Müslüman coğrafyada adını duyurmuş ve Ürdün merkezli olarak sosyal-siyasal faaliyetlere girişmiştir. Ancak hilafet düşüncesini ülkede yaymaya çalışması, Ürdün krallığı açısından sorun olmuş, bu hareketin vaizlerinin camilerde verdikleri vaazlara kanunla sınırlama getirilmiştir.
Hizbu't-Tahrir yakın dönem İslami ihya çabaları içinde görülebilecek bir harekettir. Kur'an'ın anlaşılmasında ve dini tefekkürde İslam'ın ilk asrı içinde varlığını sürdüren yaklaşıma dönme vurgusu, bunlardan biridir. Şeriatın evrensel, bütün zaman ve mekana dönük ilahi menşeli bir proje olduğunu söylemesi ve içtihat kapısının açık olduğunu ısrarla belirtmesi, önemlidir. Nebhani'nin din anlayışında Şafii ve Eşari çizgi önemli bir yere sahiptir.
Nebhani, şeriatın hakimiyeti için derhal bir İslami devletin kurulması çağrısında bulunuyordu. Hareket, kurucularının vefatından sonra bu çağrısını bugün de sürdürüyor. Acil bir İslami devlet çağrısı, Müslüman toplumların mevcut durumlarının değerlendirilmesi ve bu durum üzerine bina edilen gelecek algısının sahihliğini tartışmalı kılıyor. Nebhani, İslami devletin tek hakiki biçimi olarak işaret ettiği hilafet üzerinde ısrar ederken aslında tarihsel kurum ve kurallarıyla geçmiş asırlardaki hilafetin tam olarak yeniden kurulmasını ifade ettiği söylense de hareket geçmişte olmayan siyasi partilerin varlığını kabul ederek, taklitçi değil seçmeci bir hareket olduğunu göstermektedir.
Nebhani'nin, hayır kuruluşlarını hatalı bulduğu ifade edilmektedir. Ancak bundan kastı "Biz mücadele alanı olarak siyaseti/yönetimi tercih ettik. Hayır hasenat işlerine eğilerek ilgimizi dağıtamayız." şeklinde bir şey ise bu yaklaşım Müslümanların içinde bulundukları zor durumlar karşısında bir "umursamazlık" olarak görülmemelidir. Her İslami çevrenin her hayırlı işte imzası olması gerekmediği gibi, böyle bir şey takati aşar.
Faruki, Nebhani'nin Baas'tan etkilendiğini ifade etmektedir. Ne var ki bu etkilenme en fazla örgütlenme biçimi açısından olsa gerektir. Çünkü Nebhani'de Arap ırkçılığına prim yoktur. Nebhani'nin 1977'de vefatının ardından partinin başına Abdulkadim Zellum geçmiş ve Hizbu't-Tahrir yoluna devam etmiştir. Hareket'te Hasan el-Benna'nın ölümünün ardından Müslüman Kardeşler hareketinde olduğu gibi bir bölünme olmamıştır.
Nebhani'nin düşüncesinin merkezine konumlandırdığı hilafet, partinin çeşitli yayınlarında bütün yönleriyle ele alınmıştır. Faruki'nin kitabının ek kısmında yer alan 187 maddelik anayasa metninde bu bariz şekilde görülmektedir. Teoride sağlanan netliğe reel koşullar eşlik etmeyince hayal kırıklıkları ve keskin dönüşler kaçınılmaz olmaktadır. 
Zellum döneminde Hizbi't-Tahrir, mezhepler üstü görülebilecek bir tutumla, İran'da devrim olunca Humeyni'ye bir heyet gönderdi. Humeyni henüz Paris'teyken gerçekleşen ilk görüşmede, kendisine işleri yoluna koyması, bir halife tayin etmesi tavsiye edildi. Bu makam için de Humeyni'nin kendisi teklif olundu. Farklı fıkhi ve siyasi ekol ve mezheplerden mülhem, kısmen karışık bir fikri yapısı olmakla birlikte Hizb'ut-Tahrir, Şii bir öndere halifelik teklif etti. Şia'yı, İran'ın ümmet içindeki konumunu, reel siyasette bunların karşılığını tahlil edememiş olmanın sonucu olan bu teklif, karşılık bulmayınca hayal kırıklığına yol açtı. Ardından kısa sürede Humeyni'ye olan hayranlık sona erdi. Sonrasında neredeyse Amerikan ajanlığıyla itham edecek kadar düşmanca bir tavır sergilendi.
Güç kullanarak iktidara gelmeyi benimsemeyen bu örgüt, Almanya'da 15 Ocak 2003'te anayasaya aykırı bir örgüt olduğu öne sürülerek Alman İçişleri Bakanlığı'nca yasaklandı, bu karar 23 Ocak 2006'da Federal Yönetim Mahkemesi (Bundesverwaltungsgericht) tarafından onaylandı. Ancak Hizbu't-Tahrir'in faaliyetleri Almanya ile sınırlı değildir.

Önceki ve Sonraki Haberler