Sakarya'da “Mekke’de Boykot ve Barışçıl Direniş” Semineri

Sakarya'da “Mekke’de Boykot ve Barışçıl Direniş” Semineri

Sakarya'da “Mekke’de Boykot ve Barışçıl Direniş” başlıklı semineri Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen tarafından sunuldu.

Özgür-Der Sakarya Şubesinin düzenlediği "Peygamberin Örnekliği" seminerlerinin ikincisi "Mekke'de Boykot ve Barışçıl Direniş" başlığı ile Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmentarafından verildi.

 "Sireti Rasul,  Muhammedi Sünneti anlamada en önemli alandır" diyerek söze başlayan Hamza Türkmen'in sohbetinden başlıklar şu şekildedir:

İnsanlığı zulumattan karanlıktan nura yani aydınlığa çıkartmak isteyen Kur'an Mekke toplumuna bir anlamda şöyle söylüyordu: Ey Mekke toplumu gelin fıtrata dönün gelin özünüze dönün bu cahili işleri bırakın, zulmü haksızlığı terk edin. Ebedi hayata adım atmak için yaşayın ona göre kendinizi ayarlayın. Bu daveti alan Mekke toplumu içerisinde tepki gösteren ve tepkiyi örgütleyenler gözleri kalpleri ve gönülleri mühürlenmiş olanlardır.

Mekke dönemindeki cahiliyeyi iki tip olarak görürüz: Bir yaşam tarzı olarak. Yani Mekke toplumu kendince dindar bir toplum hatta ahrete inananların da olduğu aktarılan ilk dönem rivayetlerinden anlaşılıyor. Cahili sistem içerisinde dinleri bozulmuş şirk bulaşmış ve yönettikleri halkı sömürmeye alışmışlar. Asabiye çok güçlü Mekke'de. Hatta bu kutsama derecesinde. Eğlence içki sefih bir şekilde Mekkelilerin yaşam tarzı olarak öne çıkıyor. İkincisi ise bilfiil kendi yaşam tarzlarını kendi kutsallarını dayatarak kendi kabullerini tüm toplumun benimsemesini isteyenler.

Risaletin 6-7.yıllarına gelinmişti ki bu dayatma ve kuşatma Allah Rasulü ve arkadaşları ile beraber tüm Haşimoğullarına bir kuşatma getirdi. Kendi aralarında bir anlaşma yaptılar ve bunu Kâbe'nin duvarına asarak bağlılık oluşturdular. Buna göre tüm ilişkiler kesilecek, kız alıp verilmeyecek mal alınıp satılmayacak görüşmeler sıfırlanacak, hiçbir şekilde ticaret yapmalarına izin verilmeyecek eğer önceden yapılmış bir ilişki varsa hepsi bozulacak ve fesh edilecek yani kısacası yaşam alanları kısıldıkça kısılacak. Tüm sosyal siyasi ekonomik ve ailevi ilişkiler kesilecek.

Yani toplamda ortam bu. Peki, buraya nasıl gelindi biliyormuyuz? Elbisesini temizleyen her türlü cahili kirlerinden temizlenmeye gayret eden bir avuç inanmış insanın ortaya koyduğu şahitliğin sonucunda gelindi.

10 bin kişilik bir şehir Mekke. Kâbe buranın merkezi. Kâbe de konuşulan tüm Mekke'de gündem oluyor. Abdullah b.Mesud yeni gelen ayetleri gelip burada Kâbe'de duyuruyor ve ardından dövülüyor. Bu kaç defa tekrarlanıyor. Yani Kâbe gündemi oluşturan merkezi bir yer. İleri gelenlerin gündemi burada oluşuyor.

Peki, günümüze gelecek olursak: Gerçekten tertil üzere Kur'an okuduysak ve bunu basiret üzere insanlara anlatma şehitlik bilincine ulaştıysak ileri gelenler kim günümüzde? Bürokratlar siyasiler medya sermaye gibi çok fazla kesim var ileri gelenler olarak. Peki, bunların hepsine nasıl ulaşılacak? Bugün en fazla gündeme hitap eden şey akşam haberleridir. Türkiye'nin gündemi belli bir ölçüde burada belirlenir ve insanlar bunu takip ederler.

Mekke'de ağır işkence ortamlarında kalanlara ne tavsiye ediliyor. Teselli ediliyor. Sabretmesi isteniyor. Habbab'a Bilal'e Zeyd'e söylenen onurlu bir şekilde direnmektir. Yoksa sonu belirsiz bir maceraya atılmak değildir.

Peygamberimize her türlü saldırıyı yaptılar. Bu boykot ve kuşatma ise en iddialı olan ve insanları dinlerinden döndürmeyi amaçlayan bir hazırlıktır.

2013 Temmuz ayının başında Muhammed Bedii Adeviye meydanında ne söylemişti."Belki birer birer öleceğiz. Kanlarımız dökülecek ve bizler dökülen kanlarımızla özgürlüklerimizi alacağız. Ve biz bu topluma vahyin şahitliğini gösterene kadar gücümüz yettiğince elimize silah almayacağız. Öleceğiz ama teslim olmayacağız. Bunun adı Barışçıl direniştir.

Rasul gibi Mısır'daki kardeşlerimiz gibi bizler de bir şekilde kuşatma altında yaşıyoruz. Burada üç yol var önümüzde:

Birincisi kuşatmayı aşmak

İkincisi kuşatmaya eklemlenmek

Üçüncüsü ise inzivaya çekilmek.

Mekke'de mücadele yürütülürken birçok zorlukla karşılaşıldığı gibi aynı zamanda bu zorluklar müslümanlar üzerinde de farklı farklı etkiler doğuruyordu. İrtidat edenler olabiliyordu içinde bulunduğu zorluktan dolayı hicret etme yolunu seçenler olabiliyordu ve Mekke'de kalarak sabretme ve direnme yolunu seçenler olabiliyordu. Rabbimiz de zaten Kur'an'da sabredenlerin mükâfatlarının hesapsız olduğunu vurgulamaktadır. Aslolan şey hicretten önce mücadeleyi devem ettirmektir.

Cihad kavramı birçok anlamı ihtiva edebilir ve bunlarda yanlış değildir fakat benim en çok hoşuma gideni en kapsamlı olarak " insanlarla Allah'ın mesajı arasındaki engelleri barikatları kaldırmaktır."

Mekke'de müslümanlar hiçbir saldırı girişiminde bulunmadan kendilerine yapılan zulme karşı direnmişlerdir. Sa'd b.Ebi Vakkas kendisine saldırmaya hazırlanan Mekkeli müşriklere eline geçirdiği deve kemiği ile saldırıp birisinin kafasını yarması olayı ilk çatışma gibi lanse edilse de burada Sa'd kendisini savunmuştur.

Üç yıl kadar süren boykot döneminde müslümanlar hiçbir aşırılık yapmamışlar ve Mekke'nin vicdanlı şahısları nezdinde mazlum olarak görülmüşler ve boykot da onların eliyle sona ermiştir. Mekke'li müşrikler bakıyorlar bu boykot ile de amaçlarına ulaşamayacaklar.

Rasul ve onun arkadaşlarının dirençleri ve ortaya koydukları fedakârca tutum ve davranışlar sayesinde boykot aşılmış ve Allah'ın yardımı gelmiştir. Tıpkı A'li İmran suresinde de vurgulandığı gibi Eğer siz sıkıntılara göğüs gerer ve üzerinize düşen sorumluluklarınızı yerine getirirseniz Allah size bin melekle yardım eder.

Sohbetin ardından karşılıklı soru cevap ve katkılar ile program sona erdi.

 

hamza_turkmen-20141128-01.jpg

 

hamza_turkmen-20141128-02.jpg

hamza_turkmen-20141128-03.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler