Bursa Setbaşı kütüphanesi önünde toplanan müslümanlar; "İnsanlık aç, işgal alında, yaşasın küresel intifada!; katil ABD Ortadoğu'dan defol!, katil Barak Türkiye'den defol!" sloganları eşliğinde Orhangazi Parkına kadar yürüdü. Özgür-Der üyesi Serdar TAYBOVA'nın kısa konuşmalarıyla süren yürüyüş, emniyet ekiplerinin sık sık müdahalede bulunup engellemesine rağmen; Orhangazi parkında basın açıklaması için sonlandı. basın açıklamasından önce kısa bir konuşma yapan TAYBOVA; müslümanlar için Filistin sorununun öneminden bahsederken siyonist katil İsrail devletiyle yapılan her türlü ilişkinin suç olduğunu ifade etti.
Siyonist vahşet karşısında hükümetin ve de özellikle başbakanın sergilediği tepkinin olumlu bulunmakla birlikte, sözle verilen bu tavrın kurulan ilişkilerle çelişkiler arzettiğini belirtti. Gayrımeşru siyonist çeteyle her türlü ilişkinin suç olduğunu; Ergenekon çetesi darbeci generalleri tarafından kurulan her türlü askeri ve diplomatik ilişkiye son verilmesi gerektiğini ifade eden KAPLAN; Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılması ve Mescid-i Aksa'nın yıkımına yönelik operasyonların bir an önce durdurulması gerektiğini belirtti.
"İnsanlık aç, işgal alında, yaşasın küresel intifada!; katil ABD Ortadoğu'dan defol!, katil Barak Türkiye'den defol!; Hamas'a Cihad'a Hizbullah'a bin selam!; askeri anlaşmalar iptal edilsin!; Fethi'ye Yasin'e Musavi'ye bin selam, direnen Filistin kazanacak" gibi sloganlar eşliğinde süren eylem Tekbirlerle son buldu.
Cihad İZCİ / Haksöz Haber
Basın Açıklamasının Tam Metni:
SİYONİST KATİL EHUD BARAK TÜRKİYE'DEN DEFOL
Terörist devletin savunma bakanı Ehud Barak resmi ziyaret için bugün Türkiye'de. Filistin'de özellikle geçen yıl Gazze'deki katliamların emrini veren aynı zamanda uygulayıcısı olan bu terörist kişiliğin resmi olarak ağırlanması ve elinin sıkılmasını esefle karşılıyoruz.
Gazze saldırılarının faillerinden hesap sorulması için dünyanın birçok yerinde açılan davalar bilinmektedir. Siyonist çeteye dahil o dönem dış işleri bakanı Livni'nin İngiltere'de tutuklama kararı örneğinde olduğu gibi, gidecek bir yerleri kalmamış olmasına rağmen terörist Barak'ın Türkiye'ye sorunsuz bir şekilde gelmesi oldukça düşündürücüdür.
Gazze saldırıları ve sonrası hükümetin özellikle başbakanın aldığı tavır bugüne kadar sürdürülen iş birlikçi dış politika düşünüldüğünde şüphesiz olumlu bir adımdır. Siyonist İsrail terör devletine karşı takınılan bu tutum bütün dünyadaki gerek müslümanlar ve gerekse erdemli kamuoyu tarafından heyecanla karşılanmıştır. Dolayısıyla bu tutumun sürdürülmesi siyonist devletle kurulacak ilişkiler açısından çelişki arz etmemelidir. Sözle verilen tepkilerin uygulamaya geçerek sonuçlarının da ortaya konulması gerekmektedir.
Hatırlatmak isteriz ki bir başka güvercin diye tanıtılan önceki başbakan katil Olmert'in ziyareti "dökme kurşun" adı altındaki Gazze saldırılarına perde olmuştu. Ki bu Suriye'yle barış görüşmeleri başlatılması açısından Türkiye'nin ara buluculuğu hazırlığının oluşturduğu sözümüz ona barış ortamında gerçekleşmişti. Bu güvenilmez tutumlarını son diplomatik skandalla da ortaya koyan siyonist çetenin Gazze'ye nükleer bomba atma, kadınları ve çocukları öldürmenin hakları olduğunu ifade etmeleri de göz önünde tutularak bu çete elemanın ya tutuklanması ya da kovulması tutarlılığı önünüzde sorumluluk olarak durmaktadır.
Bununla beraber bugüne kadar yapılan özellikle şu anda yargılanan Ergenekon çetesinin darbeci generalleri tarafından eğitim, istihbarat, silah ticaretini kapsayan bütün anlaşmalar iptal edilmelidir. Bu anlaşmaları yapan gerek siyasi gerekse bürokrat sorumlular teşhir edilmeli ve hesap sorulmalıdır.
Şuanda Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılması, Mescidi Aksa'nın yıkılma operasyonun engellenmesi gerekmektedir. Terörist devletle suç ortağı Mısır'ın duvarlarla Gazze'yi çevirip, açık hava hapishanesine döndürülmesine şiddetle karşı çıkılmalıdır.
Son olarak diyoruz ki bu siyonist çete devletiyle hem müslüman kimliğimiz hem uluslar arası hukuk açısından ilişki suçtur. Bu suça ortak olmamak için siyonist elçiliklerin kapatılması dahil olmak üzere bütün ilişkiler kesilmelidir. Biz bu konuda sorumluluğumuzun bilincinde olarak işgal ve katliamlar sürdükçe Filistin'de mazlum halkın yanında, siyonist devletin ve işbirlikçilerinin karşısında duracak ve sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.