“Müslümanların hak ve adalete uygun tarih perspektifine ihtiyacı var”
Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer, Başakşehir Özgür-Der’de düzenlenen ‘İslam’ı anlamada Usül Müzakereleri’ programında “Tarihi Değerlendirmede Ölçü” konusunu değerlendirdi.
Musa Üzer, konuşmasının ilk bölümünde Müslümanların tarih anlayışı ve bu anlayışın onların düşünce, davranış ve ilişkilerini nasıl etkilediğine dair bir değerlendirme sundu. Üzer, "Müslümanların üzerinde etki eden, düşünce biçimlerini, davranışlarını ve ilişkilerini belirleyen unsurlardan biri de aslında tarihtir, tarih anlayışlarının etkisidir" diyerek, tarih felsefesinin Müslüman toplumlar üzerindeki önemli rolünü vurguladı.
Konuşmasında, Batı merkezli tarih felsefesinin evrimine ve bu felsefenin Müslüman toplumlar üzerindeki hegemonik etkilerine değinen Üzer, tarih felsefesinin Antik Yunan'dan Hristiyanlık dönemine, oradan da modern Batı'nın seküler tarih anlayışına kadar nasıl evrildiğini detaylandırdı. Üzer, "Tarihin, disiplin haline gelmesi... Daha dünkü çocuk" diyerek, tarihin bilim olarak kabul edilmesinin nispeten yeni bir gelişme olduğunu belirtti.
Üzer, Batı dışı toplumlar ve özellikle Müslüman toplumların, Batılı tarih paradigmasını nasıl aştıkları veya aşamadıkları konusunda eleştirel bir bakış açısı sundu. "Müslümanların bu batılı tarih paradigmasını aşma noktasında neler yapabileceklerini, hangi donelere sahip oldukları noktasında maalesef az bir çabamız var" diyerek, Müslüman toplumların bu alandaki eksikliklerine dikkat çekti.
Konuşmasında, ilerlemeci Batı tarih anlayışının, toplumları "ileri" ve "geri" olarak sınıflandırdığını ve bu sınıflandırmanın sömürgecilik ve emperyalizm gibi pratiklerle nasıl iç içe geçtiğini analiz eden Üzer, bu paradigmanın Müslüman toplumlar üzerindeki etkilerini ele aldı. "İnsanın tarihin de özünde bir 'Tin' barındırdığını, o Tin çerçevesinde tarihin işlediği" ifadeleriyle, Batı tarih felsefesinin temel varsayımlarını özetledi.
Musa Üzer, Müslüman toplumların kendi tarih anlayışlarını yeniden değerlendirmeleri ve kendi perspektiflerinden bir tarih anlayışı geliştirmeleri gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sürdürdü. Bu bağlamda, Müslümanların tarihle ilişkilerini yeniden kurarken, adalet, ahlak ve Rabbimizin emirlerini merkeze alması gerektiğini belirtti.
Musa Üzer, konuşmasının devamında, Batı'nın tarih anlayışının, sömürgecilik ve emperyalizm gibi pratiklerle nasıl iç içe geçtiğini vurgulayarak, bu anlayışın Müslüman toplumlar üzerindeki hegemonik etkilerine dikkat çekti. "Hindistan'ın İngilizler tarafından işgalini Marx'ın desteklediğini görüyoruz" diyerek, Batı merkezli tarih anlayışının, hatta sol düşünce akımlarının bile, sömürgecilik gibi pratikleri nasıl meşrulaştırdığını örneklerle açıkladı.
Konuşmasında, Müslüman toplumların, Batılı tarih paradigmasını aşma noktasında yetersiz kaldıklarını ve bu durumun Müslümanların kendi tarihleri ve kültürel miraslarıyla ilişkilerini nasıl etkilediğini ele aldı. Üzer, "Müslümanların tarih anlayışı ve tasavvuru üzerinde etkisi olan batılı paradigmanın anlayışlarını konuşmamız gerektiği için bu konuları konuşuyoruz" diyerek, Müslüman toplumların bu paradigmayı içselleştirmesinin tehlikelerine işaret etti.
Üzer, Müslümanların tarihle ilişkilerini yeniden kurarken, Batı merkezli tarih anlayışından bağımsız bir perspektif geliştirmeleri gerektiğini vurguladı. "Müslümanların sahih ve sağlıklı, hak ve adalete uygun tarih perspektifine ihtiyacı var” diyerek, Müslüman toplumların tarih anlayışlarını, adalet, ahlak ve İslami değerler çerçevesinde yeniden değerlendirmeleri gerektiğini belirtti. Bu bağlamda, tarih anlayışının, sadece geçmişi değil, aynı zamanda geleceği şekillendirme gücüne sahip olduğunu ve bu nedenle Müslümanların, kendi tarih anlayışlarını dikkatli bir şekilde inşa etmeleri gerektiğini ifade etti.
Musa Üzer, konuşmasının son bölümünde, Müslümanların tarih anlayışı üzerine odaklanarak, özellikle tarihselcilik tartışmalarına değindi. Üzer, modern tarihselcilik anlayışının, vahyi ve peygamberliği, tarihsel bir bağlam içinde sınırlı olarak değerlendirdiğini eleştirdi. "Peygamberler kendi zamanlarının devrimcileridir" şeklindeki yaklaşımların, vahyin evrensel ve zamansız mesajını göz ardı ettiğini belirtti. Bu yaklaşımın, vahyin ve peygamberlerin mesajlarının, sadece kendi dönemleri için geçerli olduğu ve günümüzde farklı bir yorum veya anlayış gerektirdiği şeklinde yanlış bir algıya yol açtığını ifade etti.
Konuşmasını derinleştirerek, Müslümanların, modern tarihselcilik anlayışının ötesine geçerek, vahyin evrensel mesajını ve peygamberlerin öğretilerini her zaman ve mekanda geçerli kılacak bir tarih anlayışına ihtiyaç duyduklarını vurguladı. "Biz insandan bahsediyoruz, Rabbimiz katında hesap verecek, hesap vermesi gereken insandan bahsediyoruz" diyerek, tarih anlayışının, insanın yaratılış amacı ve Yaratıcı ile ilişkisine dayanması gerektiğini belirtti.
Üzer, "Bütün bir insanlığa örnek olacak, bütün bir mevcudatı kuşatacak bir Tarih anlayışı, Müslümanın vasatıdır" ifadeleriyle, Müslümanların, sadece kendi toplumları için değil, tüm insanlık için adalet ve ahlak temelli bir tarih anlayışı geliştirmelerinin önemini vurguladı.
Son olarak, Musa Üzer, Müslümanların, modern dünyanın zorluklarına ve karmaşıklığına rağmen, kendi tarih anlayışlarını, İslami değerler ve prensipler ışığında yeniden şekillendirerek, hem geçmişle barışık hem de geleceğe yönelik umutlu bir perspektif sunabileceklerini belirtti. Bu, Müslüman toplumların, tarih anlayışlarını, adalet, ahlak ve evrensel İslami değerler çerçevesinde yeniden değerlendirmelerinin ve bu anlayışı gelecek nesillere aktarmalarının önemini vurgulayan kapsamlı bir çağrı yaparak konuşmasını bitirdi.
Program, Üzer’in sunumunun ardından soru-cevap bölümüyle interaktif bir şekilde devam etti.