“İslam’da Hukuk ve Adalet”

“İslam’da Hukuk ve Adalet”

Beykoz Özgür-Der’in aylık seminerlerinde bu ay, “İslam’da Hukuk ve Adalet” başlığı ile 30 Ocak Çarşamba akşamı dernek binasında gerçekleştirilen programın sunucusu Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya idi.

Rıdvan Kaya, konuşmasına her hafta Cuma namazlarında hutbede okunan Nahl Suresi 90. Ayeti hatırlatarak başladı. Ayette geçen ilk vurgunun "Allah size adaleti emreder" şeklinde bir uyarıyı içermesi, adaletin esaslı bir iman umdesi olmasına yöneliktir, diyen konuşmacı, aşağıda kısaca değindiğimiz, aktardığımız hususlara temas etti.

Müslüman olmak, ilkeli, prensipli olmaktır. İlkesiz, şartların oluşturduğu atmosferde hareket etmek, sabitesiz ve tutarsız olmak, kendisini Kur'an ve Sünnet gibi iki temel değere nisbetle ananların işi ve tavrı olamaz. Müslümanlar ölçü olarak hissiyatlarını, kişisel ilişkilerinden hasıl olan duygu ve duygusallıklarını, inandıkları temel değerlerin ve ölçülerin önüne geçiremezler, geçirmemelidirler.

Cumhuriyet tarihi boyunca defaaten ve neredeyse kesintisiz bir şekilde hak gaspına uğramış, zulmedilmiş, tahkir edilmiş, horlanmış kesimler, ilk defa AK Parti döneminde bir çok alanda daha rahat ve özgür davranma imkanına kavuştu. Bu halet-i ruhiye içinde geniş halk kesimlerinin büyük teveccüh ile sahiplendiği AK Parti, yine halk için, her an üzerlerine tekrar çullanma tavrını hiç eksik etmeyen Kemalist egemenlere karşı bir hami ve sığınılacak bir liman görünümü ile tebarüz etti. Öyle ki, halkın bu haklı ve anlaşılabilir endişeleri AK Parti ve icraatlarına karşı da büyük bir tolerans şeklinde tecelli etti. Kimi zaman bu geniş anlayış gösterme tavrı, ortaya çıkan bir çok yanlışı hasır altı etme, görmezden gelme şekline de büründü. Ne ki, geçici ve istisnai olaylar karşısında ve istenmeden, sehven yapılan yanlışlar karşısında makul olan bu sessizlik, itirazsızlık hali, bir müddet sonra devlet mekanizmasını eski alışkanlıklar çerçevesinde davranmaya doğru adım-adım sürükleme noktasına taşımaya başladı.

AK Parti karşıtlıklarını din ve İslam düşmanlığı temelinde ortaya koyanların hem geçmiş kötü sicilleri, hem de halen devam eden azgınlıkları sebebiyle, Müslümanların ilkesel olarak iman ettikleri hakkı ve adaleti tavsiye etme çabaları akamete uğramakta, adeta tabii bir oto sansür devreye girmektedir. Üstüne üstelik yaşanan iç ve dış olayların ülkeyi getirdiği kırılgan durum da bu tavrı pekiştirmektedir. Yine siyasal manevraların, tercihlerin getirdiği koalisyon tablosu da buna ilave edilince, hak ve özgürlüklerden, adalet ve hukuktan söz etmek, adeta düşmanın ekmeğine yağ sürmek gibi algılanır olmakta. Kol kırılır, yen içinde kalır, ata sözünün çağrışımı ile hareket, adeta siyasi bir zorunluluğa ve politikaya işaret eder oldu. Hainlik ve vatan hainliği gibi yaftalamalar dönemin meşhur yakıştırmaları haline getirildi. Adalet talebinin, hukuk istemenin adı "kripto" sıfatı ile anılmayı doğurdu. Bu toz duman ortamında hakkı ve adaleti, hukuku ve insan onurunu savunmak en çok da biz Müslümanların işi olmalıdır. Çünkü bizim, adaleti ayakta tutmak, akraba bile olsa adaletin hatırını onun hatırına değişmemek gibi ilahi değerlerimiz, prensiplerimiz var. Allah-u Teala'nın Kitap'ta buyurduğu: "Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin" (Maide Suresi: Ayet, 8) hükmü ile hareket etmek hepimizin şiarı olmak zorundadır.

Müslüman olmak, davranışların merkezine duyguları değil, ilkeleri almaktır. Velev ki, duygularımız ve düşüncemiz farklı olsun. İlkelerini Alemlerin Rabbi olan Allah'tan O'nun Kitabından ve "en güzel örnek" olarak vasfedilen Nebi'nin Sünnet'inden alanlar, öncelikle yapıp etmelerini bu esaslar dairesinde bulmalı ve sunmalıdırlar. Adalet ve hak kavramları ise bu meyanda, her daim sorumlu olduğumuz ve hiç bir mazeret ile geçiştiremeyeceğimiz sorumluluklara işaret eder. Delilsiz mesnetsiz, sadece iddia ve zanlarla hareket edilemeyeceği gibi, güvenlik ve beka korkusuyla da adalet askıya alınamaz. Zira esas güvenlik ve asayiş adaletle sağlanır. Adaletin zaafa uğradığı yerde en büyük güven sorunu oluşur. Güven sorununu yeni asayiş tedbirleri ile bastırmak ise emniyeti değil, huzursuzluğu ve yıkımı doğurur. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Bu bakımdan adalet ve hukuk keyfi ve isteğe bağlı bir lükse değil, zorunluluğa da işaret eder. Hasılı isimlerinden biri "el Adl" olan Allah'ın mümin kulları olma iddiası taşıyanlar, adaletin ince ve hassas terazisi ile hareket etmeyi bir iman umdesi sayarlar. Her türlü haksızlıktan, her türlü zandan, her türlü genellemeden, delilsiz, belgesiz hareket etmekten çekinirler. Zerre miskal haksızlığın ve adaletsizliğin hesabının görüleceği din gününden korkarlar.

Bir kısmını yukarıya alıntıladığımız açıklamalarının ardından, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya'ya dinleyiciler sorular yönelttiler. Verilen cevapların ardından program son buldu.

img_3797.jpg

img_3800-(1).jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler