Şehid Heniyye’nin çağrısı Ereğli’de yankı buldu

Şehid Heniyye’nin çağrısı Ereğli’de yankı buldu

Hamas lideri şehid İsmail Heniyye’nin şehadetinden bir gün önce yaptığı çağrı ile meydanlara inen Ereğli Ümmet Platformu, katil işgal devletini ve tüm işbirlikçilerini lanetlerken Filistin ve Gazze direnişine olan güvenini ve bağlılığını yineledi.

Ereğli Ümmet Platformu’nun daveti ile sahil koridorunda bir araya gelen Ereğlililer, yaklaşık bir saat süren yürüyüş boyunca attığı sloganlarla tüm zalimleri tel’in etti.

Şehit şehit büyüyen Gazze direnişinin yüz akımız olduğunu ve Allah’ın izni ile zafere ulaşacağına olan inancın da sık sık ifade edildiği yürüyüş, Alemdar Gemisi etrafında tamamlandı.

Kur’an tilavetinin ardından basın açıklaması okundu. Basın açıklaması sonrası büyük şehit İsmail Heniyye için kılınan gıyabi cenaze namazı ve dua ile program sonlandırıldı.

Basın açıklamasının tam metni:

ŞEHİT ŞEHİT BÜYÜYEN FİLİSTİN DAVASI ONURUMUZDUR!

ŞEHİTLERİMİZLE GURUR DUYUYORUZ!

Değerli basın mensupları ve kalbi Gazze ile atan kıymetli kardeşlerim;

Bugün buraya, şehit olmadan önce bizlere “3 ağustosta meydanlara inin” çağrısında bulunan ve on binlerce Mü’min ile aynı dava uğruna şehit olan Mücahit Lider İsmail Haniye’nin çağrısı üzerine toplandık.

Yaşamlarını sürekli soykırım tehdidiyle sürdüren ve işgale karşı müdafaa haklarını kullandıkları için akıl almaz işkencelere tabi tutulan Filistin halkı bu 300 günde 16.314 yavrumuzu şehit verdi. Yaklaşık 11 bin hanım kardeşimiz şehit oldu. Hastanelere ulaşan resmi ölü sayısı 40 bini bulurken yaralı sayısı 100 bine yaklaştı. 7 Ekim’den bu yana 82 bin ton patlayıcı atılan Gazze’de enkaz altında ne kadar şehidimiz olduğunu ise bilmiyoruz. Yaklaşık 1000 sağlık çalışanının, 200 gazetecinin, 110 öğretim görevlisinin şehit edildiği, 120 okul ve üniversitenin, 800 caminin, 70 sağlık merkezi ve 35 hastanenin yerle bir edildiği Gazze’de direniş her şeye rağmen bitmedi. Şehit şehit büyüyen bu cihad ve mücahit kardeşlerimiz bizlere 302 gündür Allah’ın dinini yaşamayı, inandığı dava uğruna mücadeleyi ve teslimiyeti yansıtan bir ayna oldular. Bu direniş okulunu buradan selamlıyor, bu okulun öğrencilerinden olabilmek için Rabbimize niyazda bulunuyoruz.

Kaybedilen on binlerce insan gibi, Mücahit bir liderin şehadetiyle de, elbette üzgün ve öfkeliyiz. Fakat burada yalnızca öfkemizi dile getirmenin kimseye fayda sağlamayacağını da biliyoruz. Nitekim şehit edilmeden evvel İsmail Haniye’nin de hatırlattığı gibi : “Bu millet Allah’ın izniyle ebedidir ve yenilenecektir. Büyük bir adamı kaybedersek, onun yerini başka bir büyük adam alır.”

Dün Ahmed Yasin’ler, Abdülaziz Rantisi’ler şehit oldu. Bugün İsmail Haniye Rabbine kavuştu. Fakat Filistin davası hiçbir zaman durmadı, ölmedi. Yerine kefeni gönlünde bir nefer, mücahit muhakkak gelecektir. Çünkü biz, bir ölürsek, bin diriliriz. Baki olan yalnızca Allah’tır ve Allah’ın davasıdır.

Bu nedenle buraya yas için değil, mücadele yeminimizi tazelemek, Rabbimize olan ahdimizi yenilemek için toplandık.

Şairin “Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur” dediği gibi, daha büyük felaketlere sebep olmaması için buradan birkaç çağrıda bulunmak istiyoruz.

Öncelikle çift vatandaşlık sahibi olup İsrail ordusuna katılarak kardeşlerimize karşı soykırım suçu işleyen, insanlığını kaybedenlerin, savaş suçlusu kabul edilmelerini ve vatandaşlıktan derhal çıkarılmalarını talep ediyoruz. Soykırım suçu işleyenlerin ellerini kollarını sallayarak ülkemiz sınırları içerisinde dolaşmalarını kabul etmiyoruz.

İkinci olarak Filistin davasının gerçek sahibi ve temsilcisi olan İsmail Haniye’nin cenazesine katılmaya bile tenezzül etmeyen fakat Siyonist Şimon Peres’in cenazesinde gözyaşı döken işbirlikçi hain Mahmut Abbas’ın Filistin davasını temsil etmediğini ve dolayısı ile meclisimizde yeri olmadığını da belirtmek isteriz. Mahmut Abbas’ın meclisimizde konuşması, kalbi Gazze ve Filistin için atan hiçbir Müslümanı hiçbir Gazzeli’yi memnun etmeyecektir. Bilakis memnun olacak olanlar Siyonistler ve Amerikan senatosunda kanlı elleriyle katil Netenyahu'yu ayakta alkışlayarak, bize küfrün tek millet olduğunu tekrar tekrar hatırlatan tüm Batı emperyalizmi olacaktır. Küfrün, tüm cesareti ile kendisini ortaya koyduğu, binlerce masum çocuk, kadın ve yaşlının hunharca bombalanmasının bile tüm dünyanın gözü önünde eller patlayıncaya kadar alkışlandığı, özgürlük, insan hakları, ifade özgürlüğü vb. sahte söylemlere sarılmalarına rağmen, mazlumların durumlarının, yaşanan katliamların, haklı davamızın, maalesef onlara ait olan bir takım sosyal medya platformlarında paylaşılmasına, dünyaya duyurulmasına bile tahammül edilmediği ve safların apaçık ortaya çıktığı bir vasatta bize düşen, mücadelenin sadece Gazze ve Filistin ile sınırlı olmadığını, düşmanın İsrail’den ibaret olmadığını, tüm dünya emperyalistlerine karşı topyekün bir cihad vermek gerektiğini, küresel istikbara karşı küresel bir intifada bilinci ile hareket etmek gerektiğini idrak etmektir.

Bizlerse bu mücadelenin, bu davanın İsrail - Filistin davası olmadığını biliyoruz. Bu dava Filistinlilerin değil, Arapların değil, Peygamber sallallâhu aleyhi ve selleme ümmet olan herkesin davasıdır. Bu dava, insanlık onurunu, vicdanını kaybetmemiş tüm insanların davasıdır. Bunca katliamın yaşandığı, çocuklarımızın, analarımızın, bacılarımızın bombalar altında hunharca katledildiği, işkencelere tabi tutulduğu bir dönemde tüm olanlara gözlerini, kulaklarını tıkayarak eğlenceler ve konserler düzenleyen Ereğli Belediyesine de bu yanlış tutumundan vazgeçmesi gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Ereğli’de yaşayan tüm kesimleri, tüm sivil toplum kuruluşlarını, tüm yöneticileri, 300 günü geride bıraktığımız bu büyük soykırım karşısında tavır almaya, insani ve vicdani olanın yanında yer almaya davet ediyoruz. Unutmak, alışmak en büyük ihanet olacaktır. Bu uzun soluklu ve çetin mücadele sürecinde ve her türlü yokluk ve açlık karşısında bile yılmadan cihadı sürdüren kardeşlerimize olan borcumuzu ödemek istiyorsak asla unutmayacağız, asla alışmayacağız, asla gündemimizden düşürmeyeceğiz. Gazze ile yatıp Gazze ile kalkacağız. Unutmak ve alışmak bir pusudur ve bu pusuya asla düşmeyeceğiz. Bir hocamızın da dediği gibi “Kudüs Ümmet-i Muhammedin Okçular tepesidir.” Ve biz, o tepeyi asla terk etmeyeceğiz inşallah.

Bizler sadece slogan atmanın yetmeyeceğini de biliyoruz. Nitekim alemlere rahmet olarak gönderildiğine iman ettiğimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin...” hadisi şerifini biliyoruz. Bu yüzden, herkesi elinden geleni yapmaya davet ediyoruz.

Küresel emperyalizme ve kapitalizme karşı boykotun belki de ilk kez bu kadar büyüdüğü bir dönemde Zalimlere açıkça destek veren malları “Ben almadığımda bir şey değişmiyor” diyerek değil, Ahirette Rabbimizin huzuruna çıktığımızda “elimden gelen buydu ve ben elimden geleni yaptım” diyebilmek için boykota devam etmeliyiz. Boykotun bir silah olduğunu bilmeli, geçici bir durum olmaktan çıkarıp Müslümana yakışır bir hayat tarzı, bir duruş haline getirmeliyiz.

Dua silahının ne denli güçlü olduğunu idrak edip, arada bir değil; her namazın ardından, her aklımıza geldiğinde inanarak dua edip, elimizde olan bu silahla direnmeye davet ediyoruz. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin “Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlıdır...” hadisi şerifindeki kuvvetli mü’min sıfatına sahip olabilmek için; psikolojik, sosyolojik, madden ve manen güçlü mü’min olmak için çalışmaya davet ediyoruz.

Rabbimizin Kuran’ı Kerimde buyurduğu gibi : "Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün gelecek olan sizsiniz.” Vaadine şeksiz, şüphesiz iman ediyor, zalimin azgınlıkları karşısında kendimizi mağlup hissederek moralimizi bozmuyoruz. Çünkü biliyoruz ki, moralsiz bir insan davasını ayakta tutamaz. Biliyoruz ki, tereddüt edersek bacaklarımız bizi taşımaz.

Hepimizin bildiği Bağdatlı marangozun yaptığı minber hikâyesini hatırlayalım. İnce işlemeli bir minber hazırlamış ve Mescid-i Aksa için yaptığını söylüyordu. O dönemlerde hala Kudüs’ün işgal altında olduğunu söyleyenlere ise “Ben marangozum, benim elimden gelen bu. Bir babayiğit çıksın, Kudüs’ü alsın ve minberi yerine koysun.” cevabını vermişti. Yıllar geçmiş, Kudüs fethedilmiş ve o minber yerine konmuştu. Ne marangoz Kudüs’ü fethetti, ne de Selahaddin minber yaptı. Herkes yalnızca elinden geleni yaptı. Ve hepsi ahirette verecek cevapları hazır olarak gittiler.

Şimdi hepimiz bu onurlu mücadele için direnmeye, kendi minberimizi hazırlamaya, ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA SÖZ VERİYOR MUYUZ?

SÖZ MÜ?

EREĞLİ ÜMMET PLATFORMU

screenshot-20240803-235937-com-whatsapp-edit-115952825400014.jpg

screenshot-20240803-235913-com-whatsapp.jpg

screenshot-20240803-235906-com-whatsapp.jpg

4-182.jpg

3-244.jpg

f353de70-ce1b-4508-ad44-4c76b814b9a4.jpg

5ced3f69-1d3e-4a25-9117-860ad17a5193.jpg

2-324.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler