İzmir’de Muhafazakârlaşma ve Konformizm Konuşuldu

İzmir’de Muhafazakârlaşma ve Konformizm Konuşuldu

İzmir Özgür-Der Şubesinin alternatif eğitim seminerlerinin bu ay ki konuğu Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen, Muhafazakârlaşma ve Konformizm başlıklı sunum gerçekleştirdi.

Muhafazakârlık ve Konformizm'in ekonomiyle ilgili birbiriyle irtibatlı iki kavram olduğunu dillendiren Türkmen devamında, "Muhafazakârlık bazen övmek bazen yermek için kullanılıyor. Bizim gündemimize muhafazakârlık ifadesi AK parti kurulurken 2004 yılında ocak ayı başında uluslar arası kimlik sempozyumundan itibaren girdi. Daha sonra mebus aday adaylarına muhafazakar demokratlık için belirledikleri beş madde vardı onu soruyorlardı, bilenler aday olabiliyorlardı" dillendirildi.

Hamza Türkmen'in genel olarak konuşması şu şekilde gerçekleşti:

"Türkiye'de Lozan antlaşmasına dayanan ulusal, ümmetten ulus çıkartan resmi ideolojinin oluşturduğu nizamda yaşıyoruz. Bu nizamda resmi ideolojinin sahnesinde halka siyaset alanı ancak bu sahnede oynayabilirsiniz demiş. Bu konuda çok başarılı olamadık.

İslam dünyasında ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan çöküşün aynı zamanda ümmetin iyice dibe vurması ile sonuçlandığını vurgulayarak konuşmasına devam eden Türkmen; Cemalettin Afgani ve onun çıkarttığı Urvetul Vuska dergisinin ümmetin durum tespitinde çok önemli bir yeri olduğu noktasında açıklamalar yaptı: En önemli çizgi düşünsel stratejik planlı plan metod uygulama konumunda Urvetul Vuska hareketinin Cezayir, Mısır, Tunus ve Hindistan ayakları var, Türkiye ayakları Sebil'ur Reşat ve Sırat-ı Müstakim dergileriydi. Bunlar cumhuriyetin kuruluşunda 1925 takriri sükun kanunu ile dergileri kapatıldı. En az 10 bine yakın alim ve kanaat önderleri idam edildi. Yani bizim kesim sindirildi.

Muhafazakarlık; karşıtına sığınarak var olmak ile özdeşleşmiştir. Nisan 1976'da Düşünce Dergisi ile ancak sağcı, milli dindarlık, devletçi anlayışlardan sıyrıldık. Başlangıç formumuz bu dergi ile tanımlanabilir. İlk defa Tatvan'da yapılan bir miting ile MTTB'nin ambleminden hilal ve bozkurt ayrıldı ve "Biz Müslümanız" söylemleri canlandı. 70-80'li yıllarda Mevdudi'nin "Kur'an'a Göre Dört Terim" adlı kitabıyla bir düşünce geliştirildi. Türkiye'deki tevhidi uyanışın altın çağı 1985-1995 arasındaki dönemde gerçekleşti. Bu süreçte hareket, gençlerin omuzlarındaydı ve kitapların henüz yeni yeni çıkmaya ve çevrilmeye başlanması harekete ciddi bir ivme kazandırdı. 28 Şubat 1997 süreci ile de oluşan bu hava dağılmaya başlandı. Fethullah Gülen eliyle kız çocuklarının başları açtırıldı. Aynı zamanda dindar muhafazakâr aileler, çocuklarına diploma almaları uğruna tavizler verdirdiler. 85-95 yıllarındaki idealist gençler ve onların söylemleri yavaş yavaş sindirilip yok edildi. Dağılıp savrulmalar sıklıkla yaşandı. 'bir kısmı tamamen akademik çalışmalara gark olurken ömür kısmı acilci bir tavırla devlet kuracağız, devrim yapacağız moduna girdi. İran islam devriminin etkisi de bunda var Hizbu't Tahrir çizgisinin selefiliği etkilediği gibi islam devleti kuracağız formuda bunda var. Ama hayata müdahil oldukça evlenme iş güç dünya sistemini tanıyınca bu bu hedefe öyle çok kolay ulaşılamayacağı anlayışı ön plana çıktı, burda kırılmalar olmaya başladı, devlet kurma imajı 20-30 yıllık vadede olamayacağı imajı doğu, bizim kesimde nice zaaf var ama en önemlisi o hedefe ulaşılamayacağı anlaşılınca bizim kesimde de ciddi boşluklar oluştu. Farklı yollarda arayışlara geçildi. Bir kısmı ise bu savrulmadı birisi partisel mücadeleyi yeniden keşfediyor, uğraş var ama muhafazakârlaşma var.

Gelinen son noktada bizlerin, yeniden diriliş mükellefiyetimiz varlığına, hareketimizin ıslah merkezli bir sivil bir yapıda bulunması gerektiğine değinen Türkmen, reel siyaset ve iktidar ile olan ilişkilerimize dikkat etmenin önemini vurguladı."

Önceki ve Sonraki Haberler