İzmir'de ‘’Sendikalar ve Odalar’’ Semineri

İzmir'de ‘’Sendikalar ve Odalar’’ Semineri

Özgür Der İzmir Şubesi; Türkiye’deki egemen sisteminin asli unsurlarını tartışmaya devam ediyor. Seminerler dizisinin yedinci konusu ‘’Sendikalar ve Odalar’’ Özgür-Eğitim Sendikası yönetim kurulu üyesi, eğitimci Ahmet Örs’ün sunumu ile gerçekleşti.

Ahmet Örs; yaptığı konuşmada; ''Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi'nden sonra ortaya çıktılar. Kapitalist üretim sisteminin acımasız koşulları, işçileri bir araya gelerek dayanışma içinde olmaya ve örgütlenmeye itmiştir. Süreç içinde bu örgütlenmeler aynı iş kollarındaki işçilerin mücadelesi ile sendika halini almıştır.

Türkiye'de sendikalar Batı'daki örneklerine göre çok ileri tarihlerde ortaya çıktı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde belli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanamadığından işçi sınıfının ortaya çıkışı gecikmişti.

Sanayileşme alanında gelişmeler 1930 sonrasında başladı. İzleyen yıllarda kurulan Şeker fabrikaları, Sümerbank, Kömür işletmeleri, Karabük Demir çelik, Türk Petrolleri, Kâğıt fabrikaları devlet eli ile oluşturulan sanayi girişimleriydi.

İmalat sanayinde yeni yeni fabrikaların kurulmasıyla işçi sayısında büyük artışlar oldu. Ancak çalışanların "sınıf" temelinde birleşmeleri yasaktı.1947 'de CHP hükümeti sendika kurma hakkını tanıdı. Ancak 2 ay sonra ''Türkiye Cumhuriyeti halkı ile kaynaşmış, sınıfsız bir toplumdur. Sendikalar ise işçi-patron sınıfları oluşturuyor ''gerekçesi ile kapatıldı.

Çok partili sisteme geçişle birlikte sendika kurma, toplu sözleşme yapma ve grev hakkı kanunlaştı

İlk olarak Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu(TÜRK-İŞ),ardından Türkiye İşçi Partisi öncülüğünde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),Kamu Emekçileri Sendikası(KESK),Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK),Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) gibi pek çok sendika kuruldu.

Devlet ise sendikaların gücüne karşı ya onları ezme ya da manipüle etme yoluna gitmiş, muhalif seslere karşı sarı sendikacılık yaparak yandaş sendika oluşturmuştur.

Sendikal hareketler, egemenlere ve ezenlere karşı ezilen halkların yanında ve onların koruyucusu olması gerekirken Türkiye'de sistemin sivil uzantısı gibi hareket ettikleri gözlenmektedir.

28 Şubat sürecinde Beş'li Çete olarak anılan TÜRK-İŞ, DİSK, TİSK, TESK, TOBB hükümete iktidardan çekilmesi için ültimatom verdiler. Türk-İş genel Başkanı Bayram Meral CHP'den, DİSK Genel başkanı Rıdvan Budak da DSP'den milletvekili olmuşlardır.

3 çeşit sendika faaliyeti vardır.

1-Kitle-sınıf sendikacılığı

2- Çağdaş sendikacılık

3- Toplumsal hareketler sendikacılığı

Müslüman işçiler ise 1976 yılında Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu HAK-İŞ 'i kurmuşlardır.1980 darbesi ile faaliyetlerine son verilen HAK-İŞ, 1984 'den itibaren büyüme dönemine girmiştir. Ancak Hak-İş de mevcut sistemi sorgulamadan, ezen -ezilen çatışmasını konu etmeden işçilerin yaşamsal şartlarını iyileştirme politikaları gütmektedir.

Müslümanlar; "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, Bize katından bir yardımcı yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf  bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?'' Ya da '' Anne ve babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerlinizin malik olduklarına güzellikle davranın ''ilahi emri apaçık ortada iken vakıa ile bütünlük kuramamışlardır. Sendikal faaliyetler ve işçi sorununa karşı mesafeli yaklaşmışlardır.  1970 yılında İzmit-Gebze-Kartal hattında yapılan işçi eylemlerine karşı durmuşlar, statükonun yanında yer almışlardır.

Müslümanların işçi sorunlarına yaklaşımı tevekkül, rızık ve kanaat açısından değerlendirilmiştir. Hayrettin Karaman İslam'da sendika yoktur diye bir risale yazarak ideal bir İslam toplumu bazında olayı ele almıştır.

İşçi sorunlarına, vakıaya uygun bakabilen, ne yazık ki tek örnek olarak 1991 yılı Dünya-İslam dergisinde Hamza Türkmen'in ''İslami Hareketin işçi sınıfına zorunlu ilgisi '' adlı makalesi gösterilebilir '' tespitlerinde bulundu.

Seminerin ikinci bölümünde Ahmet Örs; Müslümanların sistem içi araçları mesajı karartıp, muhalif ve direnişçi tavrı terk etmeden kullanabilme imkânları üzerinde durdu ve tevhid ve şirkin hayatın içinde sorunlarla mücadele ederken ete kemiğe bürünerek anlam kazanacağını ifade etti.

Örs; Tekel işçilerinin durumunu ele alarak hükümetin tutumunu da eleştirdi.

Seminer, izleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler