Modern cahiliyeden ayrışma zorunluluğumuz

Modern cahiliyeden ayrışma zorunluluğumuz

Özgür-Der İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyelerinden Fahri Çaktır ‘’Modern cahiliyeden ayrışma zorunluluğumuz’’ konulu bir seminer sundu.

Özgür-Der İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyelerinden Fahri Çaktır ''Modern cahiliyeden ayrışma zorunluluğumuz'' konulu bir seminer sundu.

Fahri Çaktır; modernite kelimesinin tanımı, felsefi arka planı ve gelişim süreçlerini açıkladığı konuşmasında '' Modernite, Batı'nın tahrif olmuş Hıristiyanlığa, yani skolastisizme, karşı başlatmış olduğu yüz yıllar süren mücadele sonucunda aklı ve bilimsel gelişmeyi merkeze koyan bir dönemin adıdır. Bu süreç batı toplumunda tüm geleneksel yapıları alt üst ederek yeni bir zihin, dolayısıyla yeni bir hayat biçimi inşa etmiştir. Emperyal bir yöntemle askeri ve ekonomik alandaki ilerlemeler bütün dünya düzenini de yeniden dizayn etmiştir.

Batı kendini yeniden oluşturur ve güç dengelerini kendi lehine çevirirken, İslam coğrafyasında ümmet bilincinden yoksun Müslümanlar olup biteni yeteri kadar anlayamamış ve yenilmişlik psikolojisiyle kapılarını ve zihinlerini modern olana açmışlardır. Elbette yükselen değer karşısında kayıtsız kalmak, onu yok farz etmek çözüm olamazdı ancak İslam dünyası kendi özgün perspektifinden bakamadığı için moderniteyle ilişkileri maalesef efendi köle ilişkisinde yürümüştür. Bu ilişki bir yanda her şeyin en iyisini bilen, aydınlanmacı batı ile eskinin karanlığında kalmış aydınlatılmaya muhtaç diğerleri olarak batı paradigmasında yerleşmiştir.

Islahatçı çizgiyi hariç tutarsak; Müslüman zihinde de geri kalmışlıktan kurtulmanın yegâne yolu batıyı yakalamak olmuştur.'İslam terakkiye mani değildir 'ifadesi sıkça kullanılmış Batı'nın özgürlük, demokrasi, liberal ekonomisi terakki olarak algılanmıştır.

Modernizmin müslümanın zihnindeki izdüşümü genellikle moda, tüketim, televizyon kültürü gibi somut göstergelerdir. Hâlbuki modernitenin müslümanın zihninde yarattığı tahribat çok daha derinlerdedir.

Moderniteyle birlikte Müslüman zihninde cemaatten bireye, ümmet anlayışından ulus fikrine, uhrevi bakıştan dünyevi olanın üstünlüğüne doğru evrimle, öncelikle dikkate alınması gereken önemli kirliliklerdendir.

Modernizmin tanrıyı dışlayıp aklı tanrılaştırmasının doğal sonucu olarak ortaya çıkan laiklik anlayışı Müslümanları da etkilemiş, Kuran ayetlerini tikel ve tümel hükümler şeklinde sınıflandırmışlardır.

Ulus devlet projesi de modern tezahürlerden biri olarak milliyetçi histeriyi besleyen, kurmaca tarih üreten, suni düşmanlıklar ve emperyal projelere destek veren yapısı ile Müslümanları kuşatmakta ve ümmet olma bilincini engellemektedir.

Son günlerde sıkça dile getirilen sivil toplum kavramı da topyekun bir değişim stratejisi ve doğrudan iktidar hedefi gütmemeyi içeren karakteri nedeniyle yaygın biçimde liberal-demokratik piyasa modernleşmeciliğinin yeni bir şekli ve dolayısıyla statükonun sürdürülmesinin bir aracı konumundadır..

Bir yeryüzü cenneti kurma iddiası taşıyan modernizmin, günlük hayatımızı etkileyen en tehlikeli boyutu; ahireti unutturup kişiyi dünyevileştirmesi ve tüketim kültürünü benimsemiş bir zihin yaratmasıdır.

İslam dünyasındaki gelenekçi tutum, iç hastalıklara; modernist tutum ise, dış mikroplara bağışıklığın ifadesidir. Kur'an'ın önerdiği ise; geleneğin veya modernizmin taşıdığı bozulma halinden kurtulmak, vahiy dışı değerlerden arınmak, cahili yargı ve statüleri dönüştürebilecek olan cihad bilincine ulaşmak ve ıslahatçı tavrı sürdürmektir.'' şeklinde konuştu.

Seminer; dinleyicilerden gelen soruların cevaplandırılması ile son buldu.

Önceki ve Sonraki Haberler