Sivas'ta Baas Diktasına Protesto

Sivas'ta Baas Diktasına Protesto

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği’nin Sivas temsilciliği 1 Mayıs 2011 Pazar günü saat 16’da Kent Meydanı’nda Suriye’de yaşanan son sürece ilişkin bir basın açıklaması yapıldı.

Dernek adına konuşmayı Süleyman Ceran gerçekleştirildi. Basın açıklaması olaysız bir şekilde sonlanmış oldu.

Basın açıklaması metni:

Zalim Suriye Diktasına Karşı Direnen Suriye Halkının Yanındayız!

Bugün 1 mayıs işçi Bayramı günü. Alın terinin, emeğin sömürüldüğü, asgari ücret adı altında köleliğin sürdüğü ülkemizde işçi kardeşlerimizin günü. Bu günü önemsiyor, saygı duyuyoruz. Tüm ülke bu gündeme kilitlenmişken biz başka bir konuyu, Suriye'yi kamuoyuna taşımak istiyoruz.

Suriye'den gelen son haberlere göre ülke artık tam bir korku cumhuriyetine dönüşmüş durumda. Baas Partisi üyeleri, geceleri halkı korkutmak için havaya silah sıkmaktadırlar. Sık sık evler basılmakta ve binlerce genç gözaltına alınmaktadır. Bu gençlerin akıbetleri ise ne yazık ki belli değildir. Üniversitelerinin pek çoğunda boykotların yaşandığı ülkede, öğrenciler günlerdir ders başı yapamamaktadırlar. Bu güne kadar yüzlerce direnişçinin öldürüldüğü ülke, kaosa doğru hızla yuvarlanmaktadır.

Bugün bizler burada kimliğimizin bir parçası olan iyiliği emretme ve kötülüğü men etme görevimizi gerçekleştirmek üzere toplandık. Dinimiz İslam, bizlere aktif iyilerden olma sorumluluğu yükleyerek kötülüğe ve haksızlığa karşı koymamızı istemektedir.

Komşumuz olan ve 40 yıldır Baas iktidarı ile yönetilen Suriye'de yaşananlara dikkatleri çekmek, Suriye'de Esad rejiminin katliamlarına "Dur" demek ve Suriye halkının direnişine destek vermek amacıyla buradayız.

Takip ettiğimiz üzere İslam coğrafyasını saran direniş ve değişim azmi önce Tunus'ta başlamış ardından Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye'yi de kuşatmıştı. İslam coğrafyasını yıllardır yöneten diktatör yönetimlerin tahtları sallanmaya başladı. Emperyalistlerin tüm dayatma ve işbirlikçi politikalarına rağmen artık Ortadoğu halkları fıtri bir yönelimle korku duvarlarını aşarak özgürlüklerini talep etmeye başladılar. Gövdesini büyük ölçüde Müslümanların oluşturduğu değişim talepleri, düzenlerin İslami talepler doğrultusunda şekilleneceği umudunu da bizlere yaşatmaktadır.

Ortadoğu halklarının özgürlük ve adalet çağrılarına, Suriye'den de ses veren direnişçiler; zalim rejime karşı Cuma namazlarında saf tutarak, kefenlerini giyip her türlü bedele hazır olduklarını haykırarak ve Tekbir seslerini yükselterek başkaldırmaktadırlar. İntifada ruhunu diri tutan bu direniş gücünü, Hama'da yaptıkları gibi katliamlarla sindirmeye çalışan Suriye diktasının bu vahşi saldırıları karşısında, Müslüman Suriye halkının yanında olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Uluslar arası basın-yayın kuruluşlarının çalışmalarının engellendiği, medya mensuplarının ülke dışına çıkartıldığı, büyük bir karartma operasyonunun uygulandığı Suriye'nin muhtelif şehirlerinden her gün yeni katliam haberleri geliyor. Cuma namazları sonrasında düzenlenen protesto gösterileri kanlı bir biçimde bastırılıyor; silahsız, barışçıl eylemlere karşı rejim güçlerince gerçekleştirilen vahşice saldırılarda her defasında onlarca insan hayatını kaybediyor; hiçbir hukuk prosedürü işletilmeksizin yürütülen kitlesel tutuklama kampanyalarıyla toplum susturulmaya, sindirilmeye çalışılıyor.

Suriye rejimi tüm bu insanlık dışı uygulamalarını güvenlik gerekçesiyle temellendirme çabasında. Ülke çapında yaşanan huzursuzluğun ardında Siyonist işgal devleti ve Batılı emperyalistlerin kışkırtmalarının bulunduğunu iddia ediyor. Şüphesiz Filistin ve Lübnan politikalarından ötürü Suriye'nin uzun bir zamandır Siyonistleri ve emperyalistleri rahatsız ettiği; Lübnanlı ve Filistinli direniş örgütlerine verdiği desteği kesmesi için Esad rejiminin baskılarla karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Ne var ki, dış politika alanında karşılaştığı bu durumu Esad rejiminin bir iç politika malzemesine dönüştürdüğü ve ülkede süregelen diktatörlük rejiminin adeta kılıfı haline getirdiği de iyi bilinmektedir.

Ardı ardına gerçekleştirilen darbelerle iktidarın bir azınlık cuntasınca gasp edilmesi; neredeyse yarım asırdır devam ede gelen olağanüstü hal; hiçbir muhalif örgütlenmeye izin verilmeyişi; camilerin, eğitim kurumlarının sıkı denetimi; basın özgürlüğünün yok sayılışı hep aynı mazeretle izah edilmeye çalışılmaktadır. Aynı şekilde başta İhvan Hareketi olmak üzere her türlü muhalefetin şiddetle bastırılması, işkenceler, katliamlar, milyonlarla ifade edilen sürgünler, ülkenin adeta bir garnizona dönüştürülmüş görüntüsü, kısacası tam tekmil devam etmekte olan diktatörlük düzeni hep "ülkenin tehdit altında" olduğu iddiasıyla meşrulaştırılmak istenmektedir.

Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak Suriyeli kardeşlerimizin maruz kaldığı bu sistematik vahşetten ötürü büyük bir acı ve öfke; asker destekli dayatılan teslimiyet ve iradesizliğe karşı yükselen direnişle ise onur duymaktayız.

Suriye yönetimi, oyalama taktiklerini terk etmelidir. Özelde İslami muhalefetin, genelde ise Arabıyla Kürdüyle Sünnisiyle Alevisiyle tüm Suriye halkının kendilerini özgürce ifade edebilmeleri, işkence, tutuklanma, kaybedilme korkusu olmaksızın yönetimi eleştirebilme ve serbest seçimlerle değiştirebilme haklarının önündeki tüm engeller derhal kaldırılmalıdır. Baskı ve zulüm politikalarına artık son verilmeli, halkın özgürlük ve adalet taleplerinin gereği olan düzenlemeler vakit geçirilmeksizin yerine getirilmelidir.

Bizler Ortadoğu'da yaşanan sorunlara emperyalistlerin müdahil olmalarını asla haklı ve meşru bulmuyoruz. Bu yönüyle uluslar arası medyada zaman zaman dillendirilen Suriye'ye dış müdahale senaryolarını şiddetle reddediyoruz. Ve aynı hassasiyetle Suriye rejimini de halkına silah doğrultmuş rejim görüntüsünden bir an önce sıyrılmaya; akılsız, basiretsiz politikalarla ülkeyi emperyalist güçlerin manipülasyonlarına açık hale getirmekten kaçınmaya çağırıyoruz. Yine Suriye muhalefetine de Libya'da yaşanan felaketi göz önünde bulundurarak, hiçbir gerekçeyle sömürgeci güçlerden yardım dilenir pozisyona düşmemeleri gerektiğini hatırlatıyoruz.

Bizler Suriye halkının kardeşleri olarak, Baas rejiminin mazlum ve mustezaf Suriye halkına reva gördüğü zalimane suçlara hiç kimsenin, hiçbir gerekçeyle göz yumamayacağını düşünüyoruz. Bizler, Suriye, Bahreyn ve Yemen'de yaşananlarla ilgili olarak BM'den ve NATO'dan çok çok önce Arap Birliği'nin, İKÖ'nün ve komşuluk hakkından dolayı Türkiye gibi ülkelerin inisiyatif almaları gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda hükümet, Esad rejimini baskı ve zulüm politikalarına son vermesi yönünde güçlü bir tarzda uyarmalı, Esad rejiminin bu tür uyarılara kulak tıkaması ve halkına şiddet uygulamaya devam etmesi durumunda Suriye yönetimi ile her türlü ilişkiyi askıya almalıdır.

İslam coğrafyasında özgürlük ve adalet şiarıyla ayağa kalmış tüm Müslümanların direnişlerini destekliyor; baskıcı, zalim iktidarların zulümlerine karşı tüm ümmeti ve insanlığı duyarlılığa, Müslüman ve müstezaf halklarla dayanışmaya davet ediyoruz. On yıllardır silah zoruyla geniş kitlelere hükmeden azınlık diktalarına, cuntalara, işbirlikçilere karşı harekete geçen halkların yanında saf tutmanın hem kardeşlik hukukunun bir gereği, hem de vicdani bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyoruz!

SURİYE HALKINA, DİRENİŞE BİN SELAM!

YAŞASIN SURİYE DİRENİŞİMİZ!

Önceki ve Sonraki Haberler