Tatvan’da “Kürt Sorunu ve Müslümanlar” Semineri

Tatvan’da “Kürt Sorunu ve Müslümanlar” Semineri

Özgür-Der Tatvan Şubesi haftalık Cuma seminerini yaptı. Seminerde bu hafta ‘’Kürt Sorunu ve Müslümanlar‘’ konusu işlendi.

Haşim ATALAY tarafından sunulan seminere ilgi büyüktü.

ATALAY’ın konuşmasının özeti:

Kürt sorunun anlaşılması için kürt tarihi ve kürt siyasi tarihi üzerinde durmak gerektiğini söyleyerek kronolojik bir sıralama yaptı.

Milattan önce Kürtler:

Bugün yaşadıkları ülkenin yerli halkı olan Kürtler tarihi hakkında hiçbir ‘’başlangıç ‘’yoktur. Kürtler ve tarihleri, binlerce yıllık halkların ve düşüncelerin asimile edilmesinin ürünüdür.Kürtler ,kültürel ve genetik olarak tarih boyunca gelip Kürdistan’a yerleşmiş tek bir halkın değil ,tüm halkların torunudur.

Kürtlerin kökeni ile ilgili en yaygın görüş ister Hind-Avrupa kökenli isterse kadim Ortadoğulu olsunlar;Subarular,Huriler,Mitaniler,Haldiler,Urartular,Gutiler,Kurtiler,karduklar,kassitler,ile Hind- Avrupa kökenli Medlerin tarih içerisinde bir potada eriyerek günümüzdeki Kürtleri oluşturdukları görüşüdür.M.Ö 10,000 neolitik döneminde kürt tarihin başlandığı dair bulgular Diyarbakır –Çayır önünde yapılan kazılarda elde edilmiştir.M.Ö 3000 yıllarında Hurrriler evresi boyunca sayısız krallık ve şehir devlet ortaya çıktı ve yok oldu.

M.Ö 7.yüzyılda Medlerin dolu dizgin yayılışını görürüz. M.Ö 3 yy.-M.S 6 yy. Zelanileri; Adıyaman civarında bulunan nemrut dağındaki muhteşem mimarileri biliriz. Yunanlı general ve tarihçi Ksenophon’un komuta ettiği 10,000 kişilik ordunun M.Ö 401 yılında Kürdistan’dan geçerken Kürtlerle karşılaşmış ve şöyle demiştir.’’Pers imparatorluğun tam ortasında yaşamlarına rağmen onların tamamen bağımsız olduklarını ve Fars krallarına biat etmediklerini’’gördüm.

Medler kürdistan’ın temel mirası olmaya devam etmektedir. Kürtlerin modern dilinin yapısında, pek çok tören ve alışkanlıklarında bu mirası görmek mümkündür.

İslam Öncesi Kürtler:

Kürtler, islam orduları ile karşılaşmadan önce Farslarla (Perslerle) birlikte Zerdüştlüğüne inanıyorlardı. Kürtlerin en son devleti Med imparatorluğu yıkılınca Kürtler, küçük krallıklar ve beylıkler halinde yaşamışlar. Doğuda İran sasani devleti, batıda Bizans devletinin egemenliği altında yaşamışlardır.300 yıl bu şekilde yaşayan Kürtler daha sonra Hz.Ömer zamanında Müslüman olmuşlardır.

633 yıllarında islam orduları İranlıların yaşadıkları bölgelere seferler oldu.637 yılında Hz.Ömer döneminde İranlılarla Kadisiye savaşı yapıldı .İran sasani bu savaşta yenilince Medya içlerine kaçtı,642 yılında yapılan Mihavend savaşında bir çok önemli yerler Müslümanların eline geçti.

İslam döneminde Kürtler :

Hz. Ali’nin 661 yılında ölümüyle sona eren dört halife döneminde sonra çıkan siyasi ve fikri ayrılıklar Kürtleri de etkiledi.750 yılında Kürt şahsiyetlerden Eba Müslimi Horasani, Ehli Beyt’le birlikte isyan ederek 89 yıllık Emevi yönetimine son verdi.

10.yy ile 12 yy arası Kürtlerin en zirvede olduğu dönemdir. Kürt kültürü altın çağını yaşamış, mimari, tarih, felsefe, müzik mühendislik, astronomi alanlarında ustalaşma olmuştur.10-13 yüzyıllarda ,Kürtler bölgede Şeddadi,Mervani,Hasanveyhi ve Eyyübiler gibi devletler ve çok sayıda emirlilikler kurdular.Selahattin kurdi 1187 yılında haçlıların elinde Kudüs’ü alarak yeni bir tarih yazmıştır.Yaklaşık iki yüzyıl devam eden haçlı savaşlarında Kürtler hiç fedakarlıktan kaçınmayarak Selçukluların yanında yer almıştır.

İlk Türk Kürt İlişkileri :

Kürtlerden yaklaşık iki yüzyıl sonra Müslüman olan Türkler, 9.y.yıldan itibaren İslam ordularında görev alarak kitleler halinde Kerkük –Bağdat hattına yerleşmeye başladılar.Bu dönemde başlayan Kürt –Türk ilişkileri 1040 yılından Anadolu içine yapılan akınlarla ve daha sonra 1071 yılında Bizanslarla yapılan savaşta Kürtler yer alarak Türklerle ilişkileri yoğunlaştı.Alparslan en büyük desteği Müslüman Kürt Mervanilerden görmüştür.Daha sonra Kürt yönetiminde bulunan yerlere Türk komutanlar atanarak ilişkiler deva etti.

Osmanlı – Kürt İlişkileri :

Sünni Osmanlılarla Alevi Safaviler arasındaki siyasi gerginliklerin artması sonucu Sünni Kürtler Osmanlılarla birlikte olmayı tercih etmişlerdir.Bu eğilimin güçlenmesinde İdris-i Bitlis’in büyük etkisi olmuştur.Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında yapılan savaşta Kürtler , Osmanlı devletine yardım ederek zafer elde etmişlerdir.Daha sonrasında İstanbul’a dönen Yavuz Sultan Selim Kürtlerle Amasya’da buluşarak Kürt –Osmanlı Özerklik antlaşması imzaladı. Yavuz Sultan Selim öldükten sonra Kanuni’de 46 yıllık saltanatı döneminde bu antlaşmaya bağlı kalmıştır.Viyana kuşatmasından sonra gerileyen Osmanlı devletinin içinde fikri ayrılıklar başlamış,1839 yılına kadar ilan edilen Tanzimat fermanı ile batılılaşma süreci dönüm noktası oldu.1856’da tapu teşkilatı kurularak geleneksel Osmanlı toprak düzeni değişince ,Kürt beylerinin Yavuz Sultan Selim ile yaptıkları antlaşmanın değişmesine neden olumdu.

Daha sonra yokuş aşağı giden Osmanlılar sonunda çökerek batılılar arasında paylaşmaya başlandı.

1789 Fransız İhtilali ile özgürlük,adalet,eşitlik düşüncesi yanında ulusçuluk anlayışı da benimsemiştir.Bu durum en çok Osmanlıyı etkilemiş,yapılan yenileşme hareketleri Osmanlı içinde bulunan etnik yapılar arasındaki huzursuzlukları durduramamıştır. 33 yıllık Sultan Abdülhamit dönemi ,tüm dünyanın ve Osmanlının büyük çalkantıları içinde olduğu dönemdir. Abdülhamit yıkılmaya yüz tutan imparatorluğu ‘’islamcılık’’siyasetiyle ayakta tutmaya çalışsada ,Sırplar,Bulgarlar,Romenler, isayan ederek ayrıldılar.İslamcılık siyaseti Kürtler üzerinde başarılı olunca Sultan Abdülhamit Kürtler içinde ‘’Hamidiye Alaylarını’’ kurdu.1889 yılında kurulan İttihat ve Terakki cemiyeti zamanla yaptığı çalışmalarla 31 mart vakasında sonra Abdülhamit’i tahtan indirdiler.

Osmanlı hızla çökmeye gidince yayılan özgürlük rüzgarları diğer halklar gibi Kürtleri de etkiledi.Baban Abdurahman İsyanı(1806),Garzan ve sincar isyanları, Botan Miri Bedirhan Bey İsyanı,EzdinŞêr İsyanı,Şeyh Ubedullah Hareketi,1913-14 Bitlis Ayaklaması,1914 Barzan ayaklanması bu dönemde Kürtlerin yaptığı isyan hareketleridir.Kürt Teavun ve teakki cemiyeti ve kürt Talebe –Hevi Cemiyetleri bu dönemlerde kurulmuştur.

Birinci dünya savaşında ,bir avuç Kürt milliyetçisini yürüttüğü milliyetçi propagandası tuutmaşı,Kürtler Osmanlılar yanında yer alarak bir kez daha sadakatini göstermiştir.Birçok cephede Kürtler şehidler vermiş ancak Almanya’nın yenilmesiyle İtilaf devletleri 1918’te yapılan Mondros ateşkes antlaşmasıyla Anadolu işgal edilmiştir.

Kurtuluş Savaşı ve Kürtler :

Kürtlerin çoğu Türklerle birlikte kurtuluş savaşına katılmış, M. Kemal ve arkadaşları Kurtuluş savaşı boyunca İslam kardeşliğini,birliğini sıklıkla dile getirilerek Kürtlerin desteğini almışlardır.Yeni kurulacak olan devletin ancak Kürtlerin ittifak ile gören M.Kemal ,Kürtlerin desteği için büyük çabalar harcamıştır.Yapılan savaşta Kürtler her zamanki gibi kendilerine düşeni yapmış, her cephede kahramanca savaşmışlardı.Birinci mecliste 70 üzerinde kürt millet vekili vardı.Ancak 29 Ekim 1923 ‘te Cumhuriyet ilan edilmesiyle bir şeyler değişmeye başlandı.Yeni cumhuriyetle bin yıldan uzun bir süre beraber yaşayan Türk-Kürt kardeşliği bozulmuş,ümmetten ulus çıkarma süresi başlanmıştı.Lozanda azınlıklara hak verilirken; Kürtler, azınlık değil asıl unsur olarak görüldü.Ancak azınlıklar haklarına ulaşırken Kürtlere inkar ve asimilasyon uygun görüldü.

Kürtlere inkar ve asimilasyon başlayınca doğal olarak isyanlar başladı.Şeyh Said ayaklanması cumhuriyete ilk büyük başkaldırıdır.Ayaklanma bastırılınca bölgede tam bir can pazarı yaşandı.İstiklal mahkemeleri,Takriri sükun ve Mecburi iskan yasaları ile Kürtler tam bir soykırım yaşadı.1936-38 Dersim katliamı bunun açık örneğidir.1946 DP’nin kurulmasına kadar başta CHP dönemi olmak üzere Kürtlere asimilasyon yapılırken,Müslümanlara hakaret ve baskı yapıldı.1960 ihtilali kadronun kürt sorununa bakışı cumhuriyet resmi ideolojisiyle aynıdır.1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile parlamentoya giren Kürtler ,bazı konulara vurgu yapsalar da Kürt sorunun çözümüne katkıları olmamıştır.

1960-1980 yılları arasında hem Türk hem de Kürt örgütleri yoğun bir çalışma içine girmişlerdir.TDKP,KUK,RIZGARİ,KAWA ve Özgürlük yolu gibi örgütler kendi çaplarında bir şeyler yapmışlardır.PKK Kürt ulusal hareketi 30 yıla damgasını vuran en son Kürt hareketidir.

Haşim ATALAY, konuşmasının devamında şunları söyledi. Kürtler, 40 milyona yaklaşan nüfusu ile bağımsız devleti olmayan tek halktır.Kürtler ,Hz. Ömer zamanından bu yana İslami kabul etmiş her zaman ümmet anlayışı içinde hareket etmişlerdir.1923’te kurulan cumhuriyetle kimlikleri inkar edilmiş her türlü zulme maruz kalmışlardır.1980’e kadar örgütler düzeyinde Kürt sorunu gündeme gelmiş ama bir hak alınmamıştır.PKK’nin 1984’te başlattığı ve 30 yıldır devam eden savaşta binlerce insan ölmüş,gelinen noktada Kürtler her zaman Türkiye’nin birinci meselesi olmuştur.

Türkiye’deki Kürt sorununu tanımlamalarını şöyle sıraladı..

a)Kürt sorunu yoktur.

b)Kürt sorunu terör ve bölücülük sorunudur.

c)Kürt sorunu ekonomik sorundur.

d)Kürt sorunu etnik ve kimlik sorunudur.

e)Kürt sorunu ulusal bir sorundur.

Müslümanlar ve Kürt Sorunu

Kürt sorunu can yakıcı bir şekilde gündem teşkil ederken İslami düşünceye sahip Müslümanları bu konuda durdukları nokta çok vahimdir.

Said-i Nursi hayati boyunca kürt kimliğini gizlememiş,kürt ve Kürdistan ifadelerini sık sık kullanmıştır.1900’lü yıllarda kürt aydınları ile temas kurmuş,kürtleri ilgilendiren çalışmalarda bulunmuş,dergilerde yazılar yazmıştır..23 mart 1960’da öldükten sonra takipçileri Yeni Asya(M.Kutlular),Yazıcılar(Hüsrev Altınbaşak),Yeni nesil(M.Fırncı),Meşveret Grubu(M.Kırkıncı),Fethullah Gülen,Med Zehra(Sıdık Dursun) ve Zehra(İ.Yıldrım) olarak nurcu gruplara ayrıldılar.Bunların İçinde Med Zehra(Sıdık Dursun) ve Zehra(İ.Yıldrım) gurubu Said- i Nursinin kürt sorunu ile ilgili görüşlerini savundular.Nurculuk hareketi solcu ve Marksist gruplara karşı oldukları için ABD taraftarı olarak bilinirler.Kürt sorununa ilgisizdirler hatta onlar için bu sorun ırkçılık ve bölücülük sorunudur.

Fethullah Gülen , küresel dünyada yeni Osmancılık ve ılımlı islam projelerinin dini anlamda bir aktörü durumdadır.Bu soruna son zamanlarda konum itibariyle gazete ,dergi ve televizyonlarında dile getirerek ilgileniyor görünmektedir.Uluslararası arenada konum itibariyle bu şekilde davranmak zorundadır.Profesyonel bir aktör konumdadır

Son iki yüz yılda tarikatların özellikle Nakşi bendi tarikatının, kürtler üzerinde etkisi tartışmasız bir gerçektir. Uzun bir süreden belli şeyhlerin çocukların milletvekili oldu.Büyük bir çoğunluğu sistemle barışık yaşayan bu tarikat şeyhleri ve aileleri zaman içinde kürt sorunundan uzaklaştılar.1950 yılında DP,1961 yılından itibaren AP ve MSP,1983 ‘te Anavatan,1990’larda DYP,RP, partileri derken 2002’de AKP ‘de yer alan tarikatlar hep sistemle barışık yaşamayı tercih ettiler.

Özellikle İslami görünürlüğü olan Milli Görüş hareketine kürtler çok destek verdiler.’’Refah gelecek Vahşet bitecek’’ ‘’hepimiz kardeşiz’’sloganlarıyla hareket eden Erbakan Hoca ve Partisi Kürtler adına kayda dair hiçbir çalışmaya imza atamamışlardır.

Müslümanlar kürt sorunu ile ilgili somut bir etkide bulunmamışlardır. Ancak 1970’ler de tevhidi bilincin uyanışı ile Müslümanların kürt sorununa bakış açılarını tevhidi ölçüde olsa da Türkiye’de ciddi bir zemin bulmamıştır. Gelinen sürede tevhidi düşüne Müslümanlar kürt sorununda iyi bir sınav veremediler. Bütün peygamberler Allah’ın birliğine davet ettikten sonra kendi kavimlerinde öne çıkan kötülükleri anlatarak, onlardan sakınıp Allah’a sığınmalarını ve tövbe etmelerini istemişlerdir. Kürdistan’daki davetçi Müslümanlar olarak, Kürtler üzerinde uygulanan baskı, zulüm, inkar,v.s dile getirmelidir.Çözümün islamda olması gerektiği noktasındaki tebliğleri peygamberi bir mücadele olduğu bilinerek hareket edilmelidir.Kürt sorununun çözümü İslamda olduğu çıkışıyla ortaya çıkacak hareketlerin ,Kürdistan’da kısa zamanda taban bulup başarıya ulaşacağı bilinmelidir.

1992 Mazlum Der ‘in ‘’Kürt Sorunu Formu ‘’

2006 Özgür Der’in İstanbul’daki ‘’Kürt Sorunu Formu ‘’

2009 Diyarbakır Özgür Der’in ‘’Kürt Sorunu Formu ‘’ çalışmaları ve KİAP (kardeşlik için Adalet Platformu) Kürt sorunu noktasında Tevhidi düşünen Müslümanların atmış oldukları olumlu adımlardır.

Müslümanlar her ne şekilde olursa olsun şahitlik görevini yerine getirmek zorundadır.Şahitlik görevini yerine getiren Müslümanlara selam olsun.

Program sorulan soruların cevaplandırılmasıyla son buldu.

hasim_atalay-20120204-02.jpg 

Önceki ve Sonraki Haberler